Pastane

62 5 0
                                    

Bu kez çok sinirlenmiştim. Beni ayağa kaldırmak isterken elimle olmaz dedim. Geri çekildi. Ayağa kalktığımda hem kendimi suçluyor hem ona olan sinirimi tekrar yineliyordum. Ne söylemek istediysem de kötü bi söz söylememem gerekirdi. Yine de kendimi suçlu hissediyordum. Ona bir özür borçluydum.

-Özür dilerim.

İkimiz de aynı anda söylemiştik. Buna biraz gülümsedim. Çok fazla oyalanmadan eve dönmeliydim. Ona bir kez daha bakıp yoluma devam ettim. Sokaklar sanki ikimiz için susmuştu ve sadece yüreklerimiz konuşuyordu. Kendimi bilmediğim bir hayalin içine atmayı bir çok kez yapıyordum. Fakat bu öyle bir şey değildi. Bu kadar tesadüf ise hiç normal değildi. Oradan hızlı adımlarla uzaklaştım.

Uzun bir yürüyüşten sonra sokakta top oynayan çocukları gördüm. Şehrin gürültüsünden kaçanlar evlerine dönüyor, gençler bir köşede çekirdek çitleyip sohbet ediyorlardı. Yine o bakkalda ki abiyi gördüm. Yine eski yerinde oturmuş çay içiyordu. Sonunda evime gelmiştim. Dar sokakları geride bırakıp şimdi de içi stres dolu evin kapısını açıyordum.

Annem çoktan hazırdı. Bir yemeğe davetliydik. Bu yüzden dışarıdan bir kaç parça kıyafet ve hediye alınacaktı. Evden çıkıp çarşı yolunu tuttuk. Çarşıdaki mağazalara teker teker girip çıkıyorduk. Son bir mağazaya girdiğimizde alınacak kıyafeti bulmuştuk. Uzun bir elbise rengi sonbaharı andıran kahverengiydi. Çarşıdaki diğer işleri halledip evin yolunu tuttuk. Evden hızlı bir şekilde hazırlanıp yola çıkmak için araba bekliyorduk. Davete ailecek gidilecekti. Bu kadar hazırlık ne içindi bilmiyordum. Araba kapının önüne geldi. Binip misafirlik için evi aramaya koyulduk.

Bir sokağa girdiğimizde adresi araştırmaya başladık. Ev tamda karşımızdaydı. İki katlı müstakil bahçeli bir evdi bu. Nereden tanıyorduk bilmiyordum. Arabadan indik kapıyı tanımadığım bir adam açtı. Bize "Buyrun, hoşgeldiniz." Dedi.

Karşılık verip içeriye geçtik. Tek tek tokalaşıp selamlarını aldık. Ev dışarıdan küçük görünse de içerisi büyük görünüyordu. Koridordan geçip büyük bir misafir odasına girdik. Dikkatimi çeken koltuk ve perdelerin rengi oldu. Altın sarısı rengi evin gösterişli bir aileden geldiğine bir kanıttı. Tavanda asılı avize bizim evdeki avizeden daha bir büyüktü. Elmas taşlarının parıldaması gözlerimi alıyordu. Pencerenin hemen önünde uzunca bir masa vardı. Yemekler hazırlanmış bizi bekliyordu. Önce koltuklara geçtik. Hal hatır sorduk. Meğer evine geldiğimiz kişi babamın en yakın arkadaşıymış. Küçüklük anılarını anlatırken gülüştükleri ânı yine gözlerimle yakalıyordum. Bugünü hiç unutmayacaktım. En sonunda bu güzel çiftin oğulları içeri girdi. Bakmak için yönelmek istemedim. Ama sesi çok tanıdık geliyordu. Bu kez yüzüne baktığımda karşımda yine onu gördüm. Yüzüm de gülümseme oluştu. Şaka gibi gelse de bu gerçekten de oydu. Sanki bir kitabın içine düşmüştüm. O da bana bakıp gülümsemeye başladı. Her şey önceden planlanmış gibiydi adeta...

Babamın arkadaşı sofraya buyur etti. Masa da yok yoktu. En sevdiğim yemekler sofrada yerini almıştı. Çok sevdiğim tatlı bile masada yerini kapmıştı. Bu tatlıyla aram çok iyi olduğundan gelen tekliflere hayır diyemezdim. Sofrada karşımda oturan genç çocuğun erkek kardeşi de vardı. O da abisi kadar nur yüzlüydü. Sofrada her şey konuşuldu. Benim adımı bir anlıkla unuttuklarını beyan ettiler. Ben de cevabı söylemek için ortaya atıldım.

-Adım Zeynep.
-Güzel bir ismin var Zeynep.
-Teşekkür ederim.

Herkes yemeğini yemeye devam etti. Masanın baş köşesinde oturan evin reisi yanında oturan oğluna,

-Yusuf, oğlum bir yemek duası oku bakalım.

Camide karşılaştığım gencin adı demek Yusuf'tu. Hem yüzü hem kalbi güzel bu insana adı çok yakışıyordu. Yemek duasını okudu. Yemeğini bitiren koltuğa geçiyordu. Bende herkes gibi yemeğimi hemen bitirip sofradan kalktım. Sohbet muhabbet edilirken izin isteyip dışarı çıktım. Temiz hava benim için çok önemliydi. Kapalı alanda fazla duramazdım. Kapıyı kapatıp evin bahçesindeki çardağa oturdum. Geceleri hava buz gibi olurdu. Örgü şalımı içeride unuttuğumu fark edince ayağa kalktım. Kapı sesini duyduğumda gelen kişi Yusuf'tu. Elinde örgü şalım vardı. Yanıma biraz daha yaklaştı. Elinde ki örgü şalımı uzattı. Almak için elimi uzatıp kendisine teşekkür ettim.

Kuşların Gökteki Dansı (+13/ H.N.A)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin