Kıskanç

29 2 0
                                    

Yusuf bir an sustu. Sümeyye ise sanki üstüme saldıracak gibi bakıyordu. Bir anda aklıma

- Sümeyye, yeni başladım dedin nasıl geçiyor piyano dersleri?
- Aa Zeynep ben başladı derken başlayacağım dedim. En sevdiğim enstrüman ise keman.
- Gerçekten mi? Seni dinlemek çok isterim.

Yusuf'un tuhaf bakışlarından kurtulup farklı konulara yelken açıldı. O an Sümmeye de bende rahat etmiştik. Ama bunda anlamadığım bir şeyler vardı. Neden yalan söylemek zorunda kaldık. Sözümüzün yarıda kesilmesine sebep olacak ne vardı? Yusuf'un bizi yalnız bırakması ile bunu ona sorabilirdim. Yusuf ile Sümeyye dışardan bakınca çok mutluydular. Okuldaki yaşanmış olayları anlatışında gördüğüm yüz ifadesi beni kendinde soğutacak çirkinliğe bile geliyordu. Sümeyye aslında güzel bir kızdı. Anlattığı konulardan birinde kimlerle arkadaşlık kurduğunu hevesli hevesli anlatıyordu. Camiye gelişinde de bir sebep olmalıydı ki bana bu yüzü hiç inandırıcı gelmiyordu. Yusuf ise arada sırada bana bakıp beni yalnız bırakmıyordu. Şimdi ise müzik saatine gelmiştik. Anlamadığım bir şey geldi aklıma. Bana gitar kullanamadığını söyleyen Sümeyye keman kullandığını Yusuf'un yanında söyledi.  Bunu da ona soracaktım ama şimdi sırası değildi.

- Hadi Yusuf başlayalım gitar zamanı.
- Gelsin o zmn ilk notalar...
-...

Sümeyye'nin sesini dinlerken kendimi kaybediyordum. Bu şarkıya bu ses çok güzel gitmişti. En güzel söylediği yer ise;
" Elveda eski dostum
Hoşçakal yorgun gönlüm
Bu benim belki de son sözüm."1

Yüzünde oluşan hüzünü görebiliyordum. Şarkıyı söylerken de içi gidiyormuş insanın. Bu da onun kanıtı olmalıydı. Şarkı bittiğinde alkışları hak ettiğini düşündüm. Ve ellerime hakim olamadım. Beni bu şarkıda hüzne boğan ise yalnızca Sümeyye olmuştu. Nedense bir şeylerin onda bitmediğini, anlatmak istediği şeylerin olduğunu seziyordum. Yusuf'un bir başka şarkıya geçmesi ile bu hüzünü ortadan kaldırdı. En güzel şarkıda bu olmalıydı hep bir ağızdan,
"Şu dünyadaki en mutlu kişi
Mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi
Sevmeyi bilendir..." derken bile Yusuf'un gözlerinin içine bakıyordum. Bir yandan gülümsüyor bir yandan söylüyorduk. En çokta gülümsediğinde iki gamzesinden güller çıkacak gibi olması beni bitiriyordu. Kendime bunu söylemekten her zaman çekinirdim artık Yusuf da benim için değerliydi. Onda anlayamadığım şeyler bugün yavaş yavaş ortaya çıkıyordu.

Sümeyye ile Yusuf aralarında muhabbet ederken kendimi yalnız hissedercesine yanlarına sıkıştım. Tuhaf bakışlarını esirgemeyen Sümeyye ve içinden kahkahalar atan Yusuf aniden bana bakıyordu. Sevgisini kanıtlamak adına bana sarılan Sümeyye,

- Ne yani seni unuttuğumuzu mu sandın? dedi.

Yusuf derhal ayağa kalkıp bir şeyler getirmek için fırlarken Sümeyye ise hâlen gülümsüyordu. Bu kadar mutlu olmaları çok güzeldi. Elinde bir takım ok ve yaylarla gelen Yusuf Sümeyye'ye göz kırptı.

- Boş vakitlerimizi sporla değerlendirmek gerekir, dedi.

Sümeyye onun olduğu yere gidip ona harikasın der gibi sarıldı. Bunu hiç hoş karşılamadığımı yüz ifadem çok belli ediyordu. Yusuf ise kendini silkeler gibi kendini ondan ayırdı.

- Sümeyye seninle çok oynadık biraz da cesur Zeynep'i görelim.

Ayağa kalkıp "olur" der gibi onay verdim. Gerçekten de çok merak ettiğim ama hiç fırsatını bulamadığım bu spor beni heycanlandırmaya başlamıştı. Arka bahçeye giden kapıyı açtık. Okları nereye atacağımız çoktan belirlenmiş bizi bekliyordu. İlk kez elime aldığım bu yay ve okun nasıl atılacağı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Yusuf göstermek için yanıma gelip neresine oku koyacağım nereden çekeceğimi gösterdi. İlk atışı Yusuf yapmıştı. Hedefe çok yakın atış gerçekleştirmişti. Merak ettiğim sporun ellerimde ve avuçlarımda hissettiğim sürece heyecanımı yenemiyordum. Yanı başımda duran Yusuf ise gözlerini bana ve atış tahtasına dikmişken daha da kalbim çarpıyor gibi oluyordu. Elimle oku yuvasına yerleştirip yayı çektim. Hedefe kendimi odaklayıp ilk atışı gerçekleştirmek için derin bir nefes alıp konsantre oldum.  Oku elimden bırakıp ilk atışı yapabildim, Yusuf'un neredeyse hemen yanına gelmişti. İlk atışta bu sonucu almayı hiç beklemiyordum. Öğrendiğime göre artık oyuna başlayabilirdik. Oyunu kavradığımı düşünüp hepimiz ayrı ayrı yarışacaktık. İlk atışlar da Sümeyye okunu hedef tahtasının dışında bıraktı. Sıra Yusuf'a gelince oku çekişindeki duruşu ve tavrı gözümden hiç kaçmıyordu. Nedense bu anların fotoğrafını çekmek gibi bir niyet kapladı içimi. Kimseler görmeden yine kendimce hafıza da kazıma yöntemimi kullandım. Gözlerimi bir açıp bir kapatıyordum. Yusuf ise hazırlandıktan bir kaç saniye sonra ilk atışı için okunu bıraktı. Attığı ok yine attığı yere gelmişti. Sıra bana gelmişti, içime başaracağıma dair bir his kapladı. Buna gerçekten de inanıyordum. İnsanlar inandığı şeylerin arkasından gittiği sürece inandıkları her şey gerçek olabilirdi. Ve ben buna inanıyordum. İlk atış için Yusuf yine yanımda bekledi. Her ihtimale karşı atış ve duruş şeklimi kontrol etmek için başımda bekledi. Oku yuvasına yerleştirip yayı geriye doğru çektim. Şuan gerçekten de yay ile atış yaptığıma inanamıyordum. En sevdiğim şeyler beni buluyordu. Bundan daha güzel ne olabilirdi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes ile hedefe odaklandım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 24, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kuşların Gökteki Dansı (+13/ H.N.A)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin