Bölüm 11. Hilal🌙

10 1 0
                                    

Evden ikinci kez çıkarken ilkinden daha çok canım yandığını hissettim.

Ama bunun evle alakası yoktu. Ailemin bana ikinci kez ihaneti koymuştu belki... Bana neden ikinci kez ihanet etmişlerdi ki? Ben ne yapmış olabilirim onlara, belki de tek suçum dünyaya gözlerimi açmaktı. Herhangi bir bilgim yok ama şunu içimde çok iyi ve net hissediyorum. Nefret, öfke sanki hepsi içimdeymişte zamanı gelince çıkıcaklarmış gibi hissediyorum. Dünya ya her yönden pozitif bakan insanlara o kadar çok özeniyorum ki...
Ama bugün bende iyi tarafından bakmaya karar verdim, odamdaki pencereden bakarken. Ve iki şey fark ettim. İlki güçümün ne olduğunu ve sınırını öğrenmeme yardımcı oldu. İkincisi...
Bana hem bir kadar yaralarken bir o kadar da içimdeki boşluğa bir filiz ekti. Beni bügün kolları arasına alan adam o kadar çok tanıdık ki. O aklıma geldikçe gözlerim doluyor, kalbim yıllardır ilk defa atmış gibi hissettiriyor. Nedenini bilmiyorum ama koyu siyah saçlarına o an sanki ellerimi daldırmamak için kendimi zor tuttum. İlk defa. Ben insanları kendimden uzak tutarken bana ulaşmalarını asla izin vermezken. Sanki o kara gözleri benim ruhuma kadar işlenmiş ve her ayrıntısı ezbere bilir gibi bakmıştı bana. Yıllardır kendimi insanların arasından soyutlarken özelliklede erkeklerden,nedenini bilmediğim halde erkeklere kendimi soyutlamıştım ama asla anlam vermemiştim.

🌪️🌪️🌪️

Dolunay gider gitmez evde işler karışmıştı. ISATKONların başı olan Ayaz, Toprak ve Güneşin babası olan lafa girdi. Ve bana hiç iç açıcı bakmıyordu. "Sana yıllar önce söylemiştim Aras. O senin kızın olucak küçük sürtüğü doğduğu anda öldürmeliydik." dedi. Ama bunu söylemesi onun için hiç iyi değildi çünkü Dolunay Lara'ya (annesine) daha yeni kanını vermişti. Bu da onun güçlerini 24 saatten daha fazla büyü yeteneği veriyordu. Ve bu da Tipet ISATKON 'nun yaptığı büyük hatalardan biriydi. Ve düşündüğüm gibide oldu. Lara güçlerini kullanarak onu etki altına aldı ve dizlerinin üzerine çökmesini sağladı ve hiçte hoş olmayan bir ses tonuyla hatta hırçın bir ses tonuyla lafa girdi. "Kızım hakkında doğru konuş! Ve sakın ama sakın kızımın hakkında doğru şeyler şöyle anladın mı? Beni!!"
Ve Tipet'tin burnundan kan akmaya başladı. Lara'nın Tipet'tin beynine yaptığı başınçtan dolayı burnunda kan gelmişti. Ve kan kokusunu alan ISATKONLAR harekete geçmişti. Eğer Lara'nın elini tutmasam büyük ihtimalle Tipetin beynini yakıçaktı. Ama durdu. Ve bana içten bir tehtit edici bakışlarını yolladı. Ama ben geri çekilmedim. Ve 2 kişiye yaklaşık 5-6 kişi ne adalet ama.

🌪️🌪️🌪️

Pencereden dışarı bakarken gene beni kolları arasına aldığı an geldi aklıma. Ve sanki bütün kan yanaklarıma hücüm etti.
Ben bunları düşünürken kapının açılmasını ve Ayazın odaya girmesini fark etmemiştim bile. "Ne oldu sana böyle. Domatese dönmüşsün." dedi. hangi ara geldiğini bile duymadığım için yerimden sıçradım. Ve onun yanımdaki koltukta oturduğunu fark ettim. "hahaha bu kadar korkuçağını bilseydim bir daha seslenirdim." dedi. Bir daha mı? Bana seslenmiş ve ben onu duymayacak kadar mı dalmıştım.
Ahhh lanet olsun. "Evet sana bir defa seslendim ama sen duymadın." dedi. Buna göz devirmemek için kendimi zor tuttum. " Zihnimi okumadan nefret ettiğimi sana söylemiş miydim? Ayaz." dedim. Oda bana "hayır hiç söylemedin, ama bunu bildiğim iyi oldu. Bundan sonra hep senin zihnini okucam." dedi. Bu sefer isteğe karşı gelmedim ve gözlerimi devirdim. Ayaz sanki benim her zaman abim gibi, herhalde bir abim olsa Ayaz olmasını isterdim. Beni hep koruyup kolluyor. Güneşle zaten ikiz gibiyiz ama Toprak o o çok farklı aşk gibi değil gerçekten çok farklı... Ama bana son anda jeton düştü. Ayaz yanımdaydı ve bunların hepsini duymuştu.
Ben bunları düşünürken Ayazın bunları duymamış olmasını diledim ama anında cevap geldi. "Hayır kesinlikle duymadım, abicim." dedi ve devam etti. "Ben sana zaten hiç o gözle bakmamıştım kızıllardan hoşlanmam. Ve bende seni kardeşim gibi görüyorum." dedi. Ve beni kendine çekip sarıldı. Bende ona karşılık verdim. Sonra saçlarıma bir öpüçük kondurdu. "Bazen bu denli hassas bir kızın ne kadar tehlikeli olabilceğini unutuyorum." dedi. Bende onun omzuna vurup. Odadan çıktım. Ama karşımda Toprak 'ı görmeyi hiç beklemiyordum. Bir anda afalladım. Ama çok kısa sürmüstü. Sonra yanından hafif omzuna vurup geçip gittim. Birbirimizin duygularını hissedebildiğimiz için hatta histen cok kokusunu alıyor gibi olduğumuz için şu an hem kızgın hemde çok kırgın olduğunu hissedebiliyordum ve bunu evdeki herkes hissedebiliyordu.Aldırış etmeden merdivenlerden indim ve mutfağa geçtim. Ama Güneşin yemek hazırladığını görünce o kadar mutlu oldum ki. İyi bir aşçı değildim, ve yemek vb. işler yapmaktan nefret ederdim. Güneşin yanına gittim ve tezgahta bir boşlup bulup oraya iyi gene yerleştim. "Evet şefin tasfiyesi nedir?" dedim. Ama bana bakmadan cevap verdi. "Tavuk sote. Ve evet biliyorum et sevmediğin halde en sevdiğin yemek olduğunu." dedi. Ve bana döndü. "Bir insan neden et sevmez ki?"dedi. Ama bunu sormasını beklemiyordum. Ama cevap verirken tereddüt ettim." Aramız biraz sıkıntılı, yani nasıl desem bilmiyorum ama küçükken bene çok iyi bir izlenim bıraktığı söylenemez. "dedim. Ve tezgahtan indim. Bana bunu yapmak zorundaydı sanki illa sormak zorundaydı demi meraklı Melehat. Diye düşündüm yanından geçerken. Ama kolumdan tutup beni kendi ile ocak arasında bırakıyordu neredeyse. Ama allahtan ocaktan biraz beride olan musluğa dayamıştı beni. Tanrım neye şükrettiğime bak. Güneşle burun burunayduk ve ben ocak ile musluk ile ilgili şeyler düşünüyordum. Kolları arasından çıkmak için bir hamle yaptığımdan sanki bu mümkünmüş gibi bana daha çok yaklaştı. Şah damarıma doğru yaklaştı ve dudaklarını aralayarak nefesinin tenime değmesin izin verdi. Ve konuşmaya başladı. "Et ile anlaşmazlığını dinlemek isterim." dedi. "Ocakta yemeğin var, yanıcak beni bırakıp ocaktaki yemeğine mi odaklansan" dedim. Allahım ben onun kolları arasından kaçmayı düşünürken acaba o ne düşünüyordu. Eğer biri gelicekse şimdi gelsin diye dua ederken kasıklarımdaki sertlikle beraber gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi yerinden fırlamıştı. "Eğer kendini bana biraz daha bastırırsan yemin ederim buna seni pisman ederim Güneş." ama sesim fısıltıdan farksız çıkmıştı. Ve gene kurtulmak için hamle yaptığımda lanet olası vampir gücünü kullanarak hareket bile etmememi sağlamış ve kendini bana daha çok bastırdı. "Hadi pişman etsene." dedi yaramaz bir çocuk gibi. Yemin ederim ki artık kasıklarıma sancılar girmeye baslamıştı. Tam kendini bana daha çok bastırıcakrı ki biri tarafından üzerimden çekildi. Ve yüzünün tam ortasına yumruğu yedi. Yumruğu kimin attığına bakmak için başımı kaldırdığımda Toprağın alev atan gözlerini gördüm. Ve Güneşe bir yumruk daha atıçakken konuştu. "O daha küçük böyle bir şeyi ona nasıl yaparsın. Pezevenk,kaldırmaz. "dedi. Ve bir yumruk daha attı." 16 yaşında bir kızı sen bugün. "sözünün devamını getiremeden daha doğrusu ben duymadan biri beni oradan uzaklaştırdı. Göz açıp kapayıncaya kadar bahçedeydik. Ve yanımda Ayaz vardı." O piçi öldürücem. Daha zamanı vardı. Sen daha çok küçüksün. Kaldıramazsın. Ama o seni azdırıp yatağa atmanın planlarını yapıyormuş." dedi ve hareket etti. Ama gitmeden kolundan tuttum. "Toprak onu zaten çok kötü dövüyordu. Sen benim yanımda kalsan Ayaz" dedim. Yalvaran ve dolmuş bakışlarla. Sonra beni kolları arasına alıp. Sarıldı. Ve bahçedeki banklardan birine otururdu. Saçlarımı oksarken. "Daha önce gelemediğim için üzgünüm Dolunay. Sana o anı yaşattığım için üzgünüm. Sen ne kadar istesende ona karşı koyamazsın. Bu yüzden kendini suçlama. Bugünlerde ay hilal şeklinde. Ve nasıl söyliçeğimi bilmiyorum ama bizi, daha çok ilişkiye girmeye teşvik ediyor. "dedi. Ama onun bana böyle birşey asla yapmıyacağını bildiğim için gözlerinin içine bakarak" Uyumak istiyorum beni odama götürür müsün? "dedim. Ve bakışlarımı yere indirdim." Boş oda yok senin kaldığın oda Güneşindi. Ama galiba bundan sonra o odada kalmayacağını düşünüyorum. İstersen benim odamda kalabilirsin yada Toprağın." dedi. Bakışlarımı yerden kaldırıp ona çevirdiğimde konuşmaya başladım. "Sanırım salonda yatıcağım. Ve kesinlikle itiraz istemiyorum. "dedim. O da bir şey demeden eve girdik. Ve ben kendimi koltuğa bıraktım. Mutfak tarafına bakmak istemediğim için koltuğa ters bir sekilde yattım ve belimin açılmasına birşey demedim. Ama keske deseydim. Toprağın eli belimin üstündeki kazağı cekiştirirken üstümü örttü ve herkes gibi odasına çekildi. Ve bende artık bedenimi uykuya teslim edebildim.
Sabah oluçaklardan habersiz bir şekilde.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 22, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sonsuzluğa Başlangıç... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin