BÖLÜM 7 : KARMAŞA (PART 1)

240 5 0
                                    

Defne afallamış gözlerle bana bakıyor. ''Ne dedin?''

''Sentagon, Defne. Gitmemiz lazım. Yine o saçma öngörülerden gördüm. Şu an tek bildiğim güvende olmadığımız.''

Defne'nin uykusu kaçmış olacak ki yataktan doğruluyor. Elektrik verilmediği için karanlıkta birbirimizin gözlerine bakıyoruz.

''Tamam,ama yarın konuşsak? Şu an yapabileceğimiz hiçbir şey yok,bunu sen de biliyorsun.''

''Ana merkeze gidebiliriz. Oraya elektrik veriyorlar. Defne,zamanımız yok!''

''Off,tamam. Hadi gidelim.''

Ana merkeze doğru yürürken Defne'nin yanında anahtarlar sallanıyor. Fazla ses çıkarmasalar bile dikkat çekmememiz lazım.

Ana merkeze geldiğimizde ışıklar her tarafı kaplıyor. Sessiz adımlarla yaklaşıyoruz. Defne bana bakarak bir şeyler yapıyor ama anlamıyorum.

''Çağrı,ben adama gidip nöbeti devarldığımı söyleyeceğim. Sen görünmemeye çalış'' diye dudak oynatıyor. El işareti yapıp karanlık koridorların birine giriyorum. Sesler gelmeye başlıyor.

''Metin? Selam. Çok yorgun görünüyorsun. İstersen sen dinlenmeye geç,beni zaten uyku tutmadı. Nöbeti devralırım.''

Metin itiraz etmiyor.

****

Metin gözden kaybolana dek onu izliyorum. Sonra ana merkeze gidiyorum.

''Evet Çağrı,ne yapıyoruz? İlk önce gördüğün öngörünün hepsini anlat istersen?'' Gördüğüm her şeyi anlatınca ve notu da söylüyorum.

''Defne,beni duydun mu? Defne! Cevap versene!''

''Ç..Çağrı. O yanan bayraklar Torken-Sentagon savaşı çıkmadan önce de yanmıştı. Bu hiç iyi bir haber değil. Tamam. Sentagon'a gideceğiz. Hem de en yakın zamanda. Ama ilk önce bir uçak bulmamız lazım.''

''O kadar uzak mı?''

''O kadar uzak.''

''Defne, vaktimizi uçak bulmaya ayırmamalıyız. Bir arabaya atlayıp gidebiliriz! Buranın arabaları var hem.''

''Arabalarımızı ne yapacaksınız?'' Bu Serra. O kadar mı dikkat çekiyoruz?

''Çağrı dışarı çıkıp biraz hava almak istiyor. Bunaldı herhalde.''

''Beni kandırabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Defne Karden,yalan söylemek konusunda çok beceriksizsin.''

''Yalan söylediğimi de nereden çıkardın? Görmüyor musun geldiğinden beri nasıl zayıfladı!''

''Onu düşünmek sana düşmez,Defne. Daha 1 aydır tanıdığın biriyle bayağı samimi olmuşsun bakıyorum da.''

''Asıl sana düşmez Serra Kutlar! Sen nasıl bir ablasın? Kardeşine o bilim merkezinde işkence edilirken sen burada kim bilir kiminle samimiydin!'' diye bağırıp odadan çıkıyor.

''Seninle daha sonra konuşacağız!'' derken Defne'nin arkasından koşuyorum. İyi ki hızlı koşuyorum.

''Defne dur! Defne! Dinlesene beni,'' derken kolundan yakalıyorum.

''Sakinleş hadi. Serra o. Bilmiyor musun huyunu? Uykuluydu. İstemeyerek çıktı ağzından. Gel hadi odaya gidelim.''

Defne ile beraber benim odama girerken Defne bana sımsıkı tutunuyor. Onu yatağa yatırırken Defne'nin ağladığını görüyorum.

''Defne,neden ağlıyorsun? Bak geçti. küçücük bir tartışmaydı.''

''Ağlamamın nedeni o salak tartışma değil Çağrı. Bir zamanlar küçük kardeşim vardı. Annem ve babam öldükten sonra hayata tutunma kaynağım Emir'di. Savaşta onu kaçırdılar! Bir daha göremedim. O günden sonra kimseyi sevemedim. İçimden gelmedi. Çünkü kimi sevsem mutlaka başına bir şey geliyor. Emir'den sonra sevdiğim ilk insansın sen'' diyip yüzünü göğsüme bastırıyor. Başını tutup kendi başıma hizalıyorum. Karanlıkta parlayan yeşil gözlerine bakıyorum.

LABİRENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin