Alarm yine zır zır çalmaya başlamıştı. Lanet olsun bu zil sesinden nefret ediyordum. Yataktan kalkmış sabah kahvesi için mutfağa gitmiştim. Geç vakitlere kadar ders çalıştığım için kahvesiz yaşayamıyordum. Bu arada canlarım size kendimi tanıtmama gerek duymuyorum çünkü beni güzel kızlar gibi hayal etmeniz hoşuma gider ama madem o kadar ısrar ediyorsunuz: Kahverengi gözlü, siyah saçlı, sıradan bir kürt kızıyım. Pek güzel olduğumu söyleyemem ama daha seksi bir şeye sahip olduğumu söyleyebilirim: BEYİN. Koç üniversitesinde psikoloji okurken bir yandan da karşılaştırmalı edebiyatta çift ana dal yapıyorum.
Mutfaktan çıkıp yüzümü yıkamak için banyoya giderken gözüme salondaki koltukta camış gibi uyuyan yakışıklı ve kaslı yarı çıplak bir çocuk gördüm. Anlaşılan orospu ev arkadaşım getirmişti onu buraya. Orospu derken hakaret olarak söylemiyorum kendisi gerçekten de bir orospu. Mardinde namuslu hanım hanımcık bir kızken İstanbul üniversitesini kazanmış ve özgür kalmıştı eee tabi ayakkabı boyacısı olan babasının verdiği 200 lira yetmeyince Beyoğlundaki genelevde çalışmaya başlamıştı.
İçeri girip koltuktaki dümbüğü uyandırmaya çalıştım ama tek aldığım cevap homurdanmaydı. Çıkardığım seslerden olacak ki orospu ev arkadaşım uyanmış ve bana sesleniyordu.
"Işıl kız ne yapıyorsun?"
"Şu dallamayı uyandırmaya çalışıyorum."
Evdeki işlerimi hallettikten sonra hemen evden çıktım ne de olsa şişliden sarıyerin en uç noktasındaki üniversiteme gidiyordum. Üniversiteye varıp sınıfa girdim. Oturur oturmaz profesör içeri dalmıştı. Tanrım bu kadın o kadar iticiydi ki. Ders boyunca çay içip, elindeki kitaptan bir şeyler zırvalardı.
Ders başlayalı 10 dakika olmamıştı ki sınıftaki en yakın arkadaşım içeri dalmıştı. Merak etmeyin bunun sadece ruhu orospu. Her zamanki gibi geç kalmıştı ama bu sefer yanında da biri vardı. Bu dümbük buğday tenli, saçları hafif sağa yatmış, turuncu gözlü, vücudundaki yağ oranı 18% olduğu çok belli olan bir dümbüktü. Ne dümbük ama...
İçeri geçip yanıma oturdular ve ben " kız bu yanındaki kim dibim düştü" bakışı ile "o üzerindekini bana ne zaman geri vereceksin şırfıntı" karışımı bir bakış attım. O da bana "ayyy koridorda tanıştık bizim sınıftaymış ama gelmiyormuş okul başladığından beri." ile " ulan bir ara veririz ne değerliymiş paçavran" karışımı bir bakış attı. Oğlana baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Üstüne mi atlasam, ne bakıyon öküz mü desem bilmiyordum ama ikisinden de hoşlanacağımı biliyordum. Aycan'a dönüp "Adını biliyon mu kız bunun?" bakışı attım. O ise bana "acıkmadım daha ama kesin acıkırım" bakışı attı. Anlamamıştı heralde dediğim şeyi. Neyse zengin ve yakışıklı... Yüzündeki salak sırıtış ne kadar itici olsa da dibim düşmüştü bir kere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kas, Ter ve Aşk
ChickLitHayatta hiçbir şey kesin değildir. Kimse hikayenin böyle bitceğini kestiremezdi