Ders bitmiş, yeni oğlan hızla sınıftan çıkmaya yeltenmişti. Bizim Aycan "Nereye gidiyorsun?" diye sordu arkasından. Arkası dediğim öyle sıradan bir arka değil gemi gibi olan arkasından sordu. "Ocağa." diye cevap verdi.
Ne ocak mı?! Bir dakika bu gerçek olamazdı, ocak derken neyden bahsetiyordu. Ay olan mı, yemek pişilen mi? Yoksa ÜLKÜ OCAĞI MI? Hayır bu olamazdı ben ki koç üniversitesinin en büyük hewaliydim, o ise ocağa giden, gemi sırtlı, faşist bir yiğido. Günün çoğunu bu olayı atlatmakla geçiriyordum derken eve giderken yine karşıma çıktı. Onu görür görmez mutlu olmuştum. Allah faşist olmasaydı neredeyse allaha da dua edecektim. O da beni görünce bedenlerimiz karşı karşıya gelip adımlarımızı birbirimize doğru hızlandırdık ve gözlerimizi gözlerimize dikip, ellerimizi serbest bıraktık ve göğüsümüzü içimize çekip herkesin yaptığı gibi nefes aldık. Yaklaştığımda...
"silav halê we çawa ya?" dedim.
"Nihal atsız, milli uçak, kıbrıs barış harekatı, ötüken falan işte" dedi. Salak şey bir hanımefendiyle nasıl konuşulacağını iyi biliyordu.
"Gitmen gereken yere kadar bırakayım istersen?" dedi bana. Ayy arabası var, kesin şimdi bunun evi filan da vardır. Ne varsa sağcılarda var heee.
"Olur." dedim ve ikimiz de dolmuşa bindik. Neyseki akbili o bastı. Şapşal faşist yaaa.
Eve geldiğimizde dizlerimin bağı çözülüyordu. Mutluluktan değil stresten, kapıya kadar benle gelmişti hayvan. Ya beni şey edecek ya da istihbarata bildirecekti. Neyse bu kaslı yiğido ellerden zehir olsa içerim. Kapıya geldiğimde:
"Evin yok mu senin gitsene." dedim.
"Olur bir kahveye hayır demem." dedi. Ya dümbüğe bakar mısın ne istediğimi nerden de biliyor. Neyse aldım onu içeriye.
Eve girer girmez gözü kitaplığa kaydı. Kahretsin kitaplıkta che guatemala ve möö zedungun kitapları vardı. Onları görür görmez gözleri fal taşı gibi açılmış, nefesini içeri çekmiş 10 saniye tutmuş, kıpkırmızı olmuştu. Bana dönüp bir tokat çarptı ve bağırmaya başladı:
" Benim evine girdim kız böyle kitaplar okuyamaz." diyip telefonda birilerini aradı. Ben ise durur muyum aldım elime bir das kapital geçirdim kafasına. Tam sendelerken evin kapısı kırıldı ve içeri kurtlar akın etti. Durun bunlar sadece kurt değillerdi. Bunlar dünyada kimseye boyun eğmeyen, özgürlük olmadan yaşayamayan, tam bağımsız ülkücü kurtlardı. Ben ne olduğunu kavrayamadan kurtlar ellerindeki tespihlerle beni bayılttılar. İşte gerisini hatırlamıyom uyanınca anlatırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kas, Ter ve Aşk
ChickLitHayatta hiçbir şey kesin değildir. Kimse hikayenin böyle bitceğini kestiremezdi