2. Bölüm

90 3 0
                                        

Media: Ege

Sabah uyandığımda başım fena çatlıyordu. Bu bana genellikle akşamdan kalma olduğum zamanlarda olurdu. Ama öyle değildi başımda fena bir ağrı vardı ve ben bunun nedenini çözemiyordum. Telefonuma mesaj gelmesiyle gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım ve ekrana baktım
(Yüzünü soğuk su ile yıkadıktan sonra parmak uçlarınla hafifçe masaj yap)
Bu da neyin nesiydi şimdi herşey bitti şimdi de sapığım mı olmuştu yani. Pes doğrusu !?!?
Ama yine de mesajda denileni yapmaya başladım önce yüzüme soğuk su çarpıp kuruladıktan sonra yatağın başına kafamı yaslayıp masaj yapmaya başladım sahiden iyi geliyordu. Belli bir zaman sonra yataktan doğrulup dolabımın karşısına geçtim. Kısa bir şort ve siyah mus çorabımı aldıktan sonra üzerine giymek için beyaz salaş tişörtümü aldım ve hemen üzerime geçirdim. Aynanın karşısına geçip suratımı bakılır hale getirmek için koyu makyajımı yaptım .Sırt çantamı da takıp merdivenlerden aşağı hızlıca indim kapının önüne çıkıp siyah botlarımı ve deri ceketimi aldım. Anahtarımı da çekip yola koyuldum. Ege'yi uyandırmaya gidiyordum.Yürürken kahvaltı yapmadığımı farkettim.Cebimden sigaramı çıkarıp yaktıktan sonra adımlarımı hızlandırdım.

"Saat : 06.05"
Ege'nin kapısına geldiğimde yedek anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Odasına gittiğimde hala uyuduğunu farkettim. Rex buralarda bir yerlerde olmalıydı, dün gece mamasını vermeyi unuttuğundan adım gibi emindim. Rex beni gördüğünde havlayarak üstüme atlayınca zaten iyi olmayan dengemi iyice kaybedip Ege'nin yanına düştüm. Onu kötü uyandırınca gün boyu beni azarlayıp başımı şişiriyordu. Sanırım bugün de aynısı olacak diye iç geçirip dudağımı dişledim. Erkeksi bir homurtu çıkardığında Rex'i bırakıp Ege'nin yanına uzandım. Yanına yatmamla ellerini belime dolaması bir oldu fısıldayarak
"Okula geç kalacağız"
Aslında okul kimin umrundaydı ki. Ege ile okulla işimiz yoktu.
"İlla ki gitmek zorunda mıyız?"
Bunu söylemesi çok komikti çünkü sesi hala uykuluydu. Boynunu öptüğümde beni hızlıca yatak ile bedeninin arasına aldı.
"Sabah sabah böyle uyandırılmak hoşuma gitti"
Bunun üzerine hafif tebessüm ettim. Ege utandığımı görünce elini çeneme koyup kafamı kaldırdı bu sırada yüzünü incelemeye başladım. Yüz hatları sertti,suratında tek bir kas bile hareket etmiyordu ancak gözleri çok şey ifade ediyordu. Aynı anda acı,tutku,aşk,hatta nefreti bile... Bu düşüncelerden sıyrılıp onu boynundan tutarak hızla kendime çektim,artık nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Ege dudaklarımız arasındaki mesafeyi de kapatıp alt dudağımı dişlerinin arasına alıp çektikten sonra yumuşak bir şekilde aynı yeri emdi.
"Imm sigara ha?"
Bunu söylerken yüzünde zevk almış bir ifade vardı.
"Kahvaltı etmemiştim o yüzden"
Kendisi yataktan kalktıktan sonra beni de tutup kaldırdı.
"O halde kahvaltı etmeye gidebiliriz"
Bu sabah fazla mı neşeliydi yoksa intikamını akşama mı saklıyordu bilmiyordum. Ama bunu sevmiştim. Ege beni salonda bıraktıktan sonra odasına üstünü değiştirmeye gitti. Bende bu sırada Rex ile oyalanıyordum. Ege merdivenden inerken fazlasıyla çekici görünüyordu. Ramones tişörtünü giymişti ve saçlarını şekillendirip yana ayırmıştı. Ama en çok da parfümün kokusuna dikkat etmiştim. Vanilyalıydı. Beni iç dünyamdan ayıran şey ise sesiydi.
"Hadi gitmiyor muyuz?"
Sadece kafamı salladım ve dışarı çıktık kapının önüne park ettiği arabasına bindik. İkimizde konuşmuyorduk. Sessizliği bozan ilk Ege oldu.
"Eğer her sabah böyle uyanacaksam gündüz bile uyuyabilirim"
Bu sabah kesinlikle bir tuhaflık vardı Ege'de esrar falan çekmiş olamazdı dimi? Buna götü yemezdi.
"Bana neden böyle davranıyorsun"
"Neden sevmedin mi yoksa?"
Alaylı bir ifadeyle bunu sorduğunda başımı yavaşça dizlerime eğdim. Bunu bu şekilde söylemesi beni incitmişti. Ve baş ağrım geri dönmüştü.
"Sağda durur musun?"
Ege bunun üzerine hızını daha da artırarak gaza bastı artık 140'da gidiyorduk.
"Lanet olsun bizi öldürmeye mi çalışıyorsun?"
Haykırışlarıma kulak asmaması beni daha da sinirlendirdi ve daha da bağırmaya teşvik etti.
"Ege sana durmanı söyledim aptal!"
Ege arabayı çıkmaz bir sokakta durduktan sonra hızlıca dudağıma yapıştı. Ona karşılık vermeyecektim, ama irademe hakim olabilir miydim bilmiyordum. Dudaklarımı hafifçe araladığımda ağzıma doğru hafifçe inlediğini hissettim. Ama nasıl oldu bilmiyorum hızlıca onu üstümden ittim.
"Bana bir daha dokunma"
"Sana dokunmamı sevdiğini biliyorum Gece bunu inkar edemezsin"
Bunu söylemesi beni iyice sinirlendirmişti. Çantamı da alıp arabadan çıktım önce bir doktora sonra da eve gidip olanları "sakin olacak kafamla" düşünecektim. Çantamı elime dolamış bir şekilde yürürken bir yandan da telefonumda ki navigasyondan buraya en yakın hastaneyi arıyordum. Ama aniden bir el beni durdurunca neye uğradığımı şaşırdım. Fakat kim olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
"Yine ne var Ege?"
Ona bunu sorduktan sonra bir iki adım geriledi. Başımı sorar gibi salladığımda parmaklarını burnum ve dudağımın arasındaki boşluğa koydu. Çektiğinde elinde kan vardı ne yani burnum mu kanıyordu ? Ege'nin suratı umursamaz haline geri döndüğünde ona arkamı dönüp tekrar yürümeye başladım. Burnumun kanaması beni biraz meraklandırmıştı bu sabah önce feci bir baş ağrısı ardından burun kanaması bana noluyordu bugün. Ege'nin arkamdan seslenmesine aldırmamıştım. Tek duyabildiğim orada olucam lafıydı ardından da arabayı çalıştırma sesi. Navigasyondan en yakın hastaneyi bulup o yola yöneldim.

✖️2 saat sonra✖️

Hiç kıpırdamıyordum bir an bile Ege telefonla arayıp nerede olduğumu öğrenmişti ve şimdi ise beni almaya geliyordu. Doktorun dedikleri kulağımda çınlıyordu hala. Bir yandan da yanağımdan süzülen sıcak gözyaşı burnumun çevresini dolanıp aşağı doğru aktı.Bitkisel hayattaymışım gibi sadece kafamı oynatabiliyordum. Ne bedenimi ne de ağzımı hareket ettiriyordum.Ne yani şimdi benim beynimde tümör mü vardı ? İyi de bu nasıl olmuştu ? Kafamda bu soru işaretlerine birer cevap ararken hastanenin koridorunda Ege göründü sağa sola bakınıp gözlerini beni bulunca koşar adımlarla yanıma gelmişti.
"Anlat bana"
Ben cevap vermeyince yüz ifadesi daha da sertleşti ve bu sefer bağırdı.
"Anlat bana Gece... Noldu?"
Kendime geldiğimde gözümden akan yaşları elimin tersiyle silerken
"Ölüyorum hepsi bu kadar"
Bu sözlerim irkilmesine neden olurken bulunduğum koltuktan kalktım ve yürümeye başladım bu sefer gözümden akan yaşları durduramıyordum. Beni belimden tutup kendine çevirdiğinde kafamı göğsüne koydu o saçıma başını gömerken bende onun o kokusunu içime çektim ona sarılmayalı çok olmuştu. Gözyaşlarım tişörtünü ıslatırken
"Ağlamayı keser misin bu tişörtü seviyorum"
Bunu dedikten sonra yüzüne baktım ağlamaktan kurumuş olan dudaklarımı dilimle ıslatırken o da beni izliyordu. Ardından
"Hadi benim evime gidelim ve seni biraz rahatlatayım"
Bunu söyledikten sonra kolunu omzuma atıp beni sahiplenir gibi yürümeye başladı. Arabanın önüne geldiğimizde o sürücü koltuğuna bende yanına bindim. Gaza yüklendiğinde 12 dakika içinde evde olduk. Kapıyı açıp eve girdikten sonra Ege kahve getirmek için mutfağa gitti bende salondaki deri koltuğa uzandım. Bu sırada yanıma Rex gelip bana iyice sokuldu. Ege mutfaktan çıktıktan sonra diğer yanıma uzandı ve kahvemi uzattı,alıp içmeye başladım bu sırada bağdaş kurmuş oturuyorduk. Kahvemi bitirdikten sonra Ege beni kucağına alıp odasına kadar taşıdı. Yatağına yatırıp botlarımı ve gömleğimi çıkardı. Kendisi de üstündekileri çıkarıp yanıma uzandığında saçlarımı okşarken tek duyduğum şey
"Ben seni nasıl bırakabilirim ki"
Oldu.

RUHSUZ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin