3. Bölüm

53 1 0
                                    


Sabah uyandığımda Ege'nin yatağında olduğumu farkettim. Yanıma baktığımda hala uyuyordu. Hemen üzerime gömleğimi ayağıma da botlarımı geçirdim. Dün ki doktorun söylediklerini hala sindirebilmiş değildim. Çantamı da toplayıp Ege'nin yanağına öpücük kondurdum. Kapıdan çıktığımda rüzgar içime işledi,hava nasıl bir anda soğumuştu bu kadar. Havayı boşverip yürümeye başladım sahile gidiyordum. Sahile indiğimde cafe-bar kısmına yöneldim sabahın körü olduğu için kimsecikler yoktu. Hoş bulduğum bir kafeye yönelip oturdum. Garsona siparişimi verdikten sonra kafamı denize çevirip kokuyu burnuma çektim keskin ve soğuktu. Garson kahvaltımı getirdikten sonra yemeye başladım. Bir an telefonuma mesaj gelmesiyle başımı kaldırıp telefonu çıkardım. Mesajın Ege'den geldiğini görünce göğüs boşluğuma bir ok saplandı gibi oldu.
(Ben Merve'ye gidiyorum sende kendine dikkat et,akşama bana gel.)
Nah gelirdim ben akşam senin yanına sen Merveciğinle (!) kal birbirinize yetersiniz hem. Mesajı cevaplamak için tuşa bastım.
(Yok benim yapacak başka planlarım var gelemem)
Bunu ona gönderdikten sonra anında mesaj geldi.
(Sen gelmezsen ben gelirim)
Sanki beni bulabilecekmiş gibi konuşuyordu. Aslında kesinlikle beni bulurdu. Zaten Ege'nin onunla buluşmasından sonra ben o Merve denen kızla bir "konuşacaktım".
(Beni bulamazsın)
Mesajı gönderdikten sonra telefonu tamamen kapattım artık bana ulaşamayacaktı. Parayı masanın üstüne bırakıp oradan ayrıldım. Özge'nin yanına gidiyordum. Kapısının önüne geldiğimde 2 kez tıklattım. Kapıyı açtığında uykuluydu. Dudağımı dişleyerek
"Uyuyor muydun?"
Bunun üzerine kapıyı iyice aralayarak içeri girmemi işaret etti.
"Hayır sadece esneme egzersizi yapıyordum"
Diyerek benimle dalga geçti. Bunun üzerine kahkaha patlattım. Bu sefer o da gülmeye başladı.
"Özledim seni sarışınım"
Ona sıkıca sarıldım. Bende Özge'yi özlemiştim. Ama duygusal anlar pek işime gelmezdi.
"Bende seni"
Lafa ilk başlayan ben oldum.
"Şu Merve denen kızı tanıyor musun?"
"Hangisi şu bizim okuldaki mi?"
Demek bizim okuldan bir kızla görüşüyordu. İyi de Ege'nin bizim okuldan bir kızla ne işi olabilirdi ki. Bunu düşünecektim elbette. Ama bu konu fazla uzamadan
"Aman neyse boşver sikimde değil"
Diye geçiştirdim. Özge de uykusu olduğunu söylediği için yatağa gömüldü. Bense montumu alıp onunla vedalaştım. Ve dışarı çıktım sokakta yavaş yavaş yürürken yanımda siyah bir Lamborghini durdu. Yavaşça camı açıp atla dedi. Ege her yerden çıkmak zorunda mıydı. Yan koltuğa oturdum. İkimizinde ağzını bıçak açmıyordu. Radyoyu açmak için uzandığımda ise her seferinde elime bir şaplak yiyordum. Koltuğa iyice sindim ve arkamı Ege'ye dönerek uyumaya başladım aslında uyumuyordum dışarıyı seyrediyordum. Bir süre sonra yollar ıssızlaştı yol kenarlarında 3-5 tane benzinci vardı onun haricinde dümdüzdü. Karanlık bastırmaya başlamıştı ve merakımı yenemeyerek Ege'ye sordum
"Tanrı aşkına nereye gidiyoruz" o ise hala yola bakıyordu beni iplemiyordu bile. Sorumu tekrarladığımda içten gelen bir sıkıntı ile of çekti. "Fazla meraklısın ha" bunun üzerine homurdanarak söylenmeye başladım. "Neden senin arabana bindim sanki her seferinde bu naneyi yiyorum bu kaçıncı" bakışları yol ve ben arasında gidip geliyordu. Bu sefer umursamayan bendim. Ege ani bir fren yaparak arabayı durdurdu ve bana dönerek "Madem bu kadar ısrar ediyorsun çok meraklıysan in aşağı" gözlerim faltaşı gibi açılmış ona bakıyordum. O ise sert başıklarını üzerimde gezdiriyordu ama bi an durdu ve gözleri dudaklarıma kaydı. Ben ifadesiz ama korkmuş yüzümle ona bakıyordum. Ege sanki dudağımın yakınında bir yerde bir terslik farketmiş gibi kaşları hafif çatık biçimde aynı yere bakıyordu. "Nereye bakıyorsun bön bön" bu sözüm ona tuhaf gelmiş olmalı ki kahkahasını tuttu. Gülme seansı bittikten sonra arabayı tekrar çalıştırdı. Ege radyoyu açtı ve blues çalmaya başladı. "Van Morrison ımm severim" bunu dememle kafasını bana çevirdi "Sevdiğini biliyorum" sözlerini bitirdikten sonra bana uzunca baktı ve yola döndü ormanlık bir alana girdiğimizde yolların neredeyse hiç görünmediğini farkettim. Ürktüğüm bir gerçekti. Ege arabayı yavaşça park edermiş gibi iki ağacın arasında durdurdu ve arka koltuğa uzanarak sırt çantasını aldı fermuarı açtıktan sonra içinden laptopunu çıkardı. Arabanın önüne yerleştirdikten sonra ekrandan bir kaç şeye tıkladı ve bir film başlattı. Koltuğa iyice sinerek başlamasını bekledi. Ben ise sorar ve anlamsız gözlerle onu izliyordum. "Merak etme sana bir şey yapmayacağım sadece bu filmi burada izlemek istedim" dediğinde ise az daha ölüyordum. Ege bunu neden istesin ki neyse bir çıkarı vardı mutlaka. Bende filmi izlemeye başladım. İkimizin de birbirimize sinyal verdiğini hissedebiliyordum. Sanki avına atlamaya hazır bir çita gibi. Ne ben ondan ne de o benden uzak kalabiliyordu. Film devam ederken Ege kafasını bana çevirdi ve yavaş yavaş dudaklarıma eğildi. Aslında bende onu istiyordum aramızda tuhaf bir çekim vardı ama biz bunu kabul etmek istemiyorduk. Dudaklarımızın arasında çok az bir mesafe kalınca durdu. Ama ben onu kendime çektim ve öpmeye başladım dudakları hariç bütün bedeni soğuktu. O da bana karşılık vermeye başladığında onu kendime daha da çektim artık yavaş öpmüyordu sert bir biçimde öpüyordu ve ben ona yetişemiyordum. Kendi koltuğuna geri dönüp beni kucağına oturttu ve öpmeye devam etti. Boğuk konuşmasını az çok anlayabiliyordum. Ama beni ilgilendiren tek şey dudaklarıydı. Biraz daha dudaklarımda oyalandıktan sonra boynuma doğru inmeye başladı. "Tanrı'm beni delirtiyorsun" bunu gerçekten içten gelerek mi söylüyordu yoksa anlık bir zevk miydi bilmiyordum. Ama onu gerçekten daha çok istememe neden oluyordu. Boynuma öpücükler kondururken inlememeye çalışıyordum,ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Daha sonra sweatshirtümü çıkardı ve sadece tshirtümle kaldım. Onu üzerimden kalkması için hafifçe ittim "Lütfen biraz daha" sesi kesik kesik ve hırıltılı çıkıyordu. Ama onun oyuncağı değildim beni sadece ihtiyaçlarını gidermek için kullanmazdı. "Ege yeter" bunun üzerine hafifçe ağırlığını üzerimden kaldırdı. "Fikrini ne değiştirdi" diye sorar gözlerle bana baktı bunun üzerine içten gelen bir öfkeyle "Aramızda bir şey olmadığını ikimizde biliyoruz ve o yüzden bu yaptığımız şey doğru değil" bu sözlerim karşısında gözlerinde bir burukluk oluştu gibi geldi ama hızlıca gitti. "Evet belki HAKLI olabilirsin ama seni etrafımda görmezsem çıldırıyorum anladın mı" bu dedikleri gerçek olamazdı onun için bir sik ifade etmediğimi biliyordum şu an sadece beni kandırıyordu. "Ege beni evime götürür müsün artık" Ege bunun üzerine gazı kökledi 2 saatte geldiğimiz yolu 15 dakika gittik. Evimin önüne geldiğimizde Ege kapıların kilidini açtı ve ben inmeden önce kolumu tutup dudaklarıma küçük bir buse kondurup geri çekildi ve ifademi bekledi ona karşılık vermemiştim. Arabadan inip kapıyı kapattım ve eve yürümeye başladım. Ben eve girene kadar Ege gitmedi. Anahtar deliğini bulup soktuğumda kilidi döndürüp kapıyı açtım ve Ege'ye bakmadan sertçe kapattım. Motor sesini duyduğumda gittiğini anladım. Ve üst kata çıkıp hemen üzerimdekilerden kurtuldum bir an önce kendimi yatağa attım ve bugün olanları düşünerek uykuya daldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 15, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUHSUZ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin