"Ama nedeeeennnn! "
"Benim suçum değildi diyorum! Önümdeki salak kız yüzündendi. İner misin artık kafamdan?!"
Rüzgar kafamın üstüne çıkmış ağıtlar yakıyordu. Nedeni ise para çekemememdi . Aslında onun parayla bir derdi yoktu, lunaparka gidemeyeceği için ağlıyordu. Sonunda ona bir film buldum. Ateş mısır patlatmaya gittiğinde Rüzgar da sonunda kafamdan inmişti. Filmi takıp izlemeye başladık. Filmin jeneriğinden sonra içeri elinde iki büyük kase ile Ateş girdi. Kırmızı kasede baharatlı patlamış mısır doluydu. Mor kasede ise acı biberli Cheetos vardı. Rüzgar kokuyu alır almaz başını kaldırdı;
"Yessss beee Cheetos varmışşş! "
"Vallaha çocuk gibisin be oğlum. Normal cips işte! "
"Ne! Sen koskoca Cheetos a cips mi dedin! ? Cheetos cips değildir, Cheetos bir yaşam biçimidir! "
"Ailemizin filozofu konuştu. "
Rüzgarla dalga geçtiğimiz sırada film başlamıştı. Filmde iki insan birbirinden nefret edip savaşıyorlardı ve sonra aşık oluyorlardı! Filmi izlerken kusasım geliyordu.
"Ateş oğlum bu filmi sen mi aldın lan ! Bu nasıl film ya!"
"Abi ne odunsun. Romantik film işte! "
"Hiç düşmandan sevgili olur mu? Rüzgar'ın çizgi filmleri daha mantıklı."
"Evet bence de Gumball açalım! "
"Off bi film izletmediniz alın lan!"
"Yess be Gumball!"
Çizgi film başladığında diğer filmi izlerken hissettiğim tüm iğrenç duyguları unuttum. Bir çizgi filmi bu kadar seveceğim aklıma gelmezdi. Animasyondaki karakterler pikniğe gidince aklıma bir fikir geldi.
"Yarın hava güzel olursa pikniğe gidelim ne dersiniz?" Beklenmedik şekilde ilk önce Ateş onayladı:
"Tabii ki efsane olur!" Sanırım kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı.
"Tamam o zaman hazırlanalım."
Mutfağa gidip sandiviçler hazırladık. Benim için ton balıklı, Ateş için peynirli, Rüzgar için ise ev yapımı bir hamburger hazırladık. Rüzgar ise daha fazlasını istedi;
"Deniz hani bunun oyuncağı?"
"Rüzgar beni çıldırtma, ev Burger King'den alınmış figürlerle dolu!"
"Olsun, söz ver yarın alıcaksın."
"Söz lan SÖZ!"
Sonra portakal suyu hazırladık. Birkaç kurabiye pişirdik. Ayranlarımızı hazırladığımızda saat 00.26 idi. Tam uyumaya giderken Rüzgar yine bizi uyutmadı;
"Abi kısırsız piknik mi olur? "
Akşam akşam yataktan kalkıp küfür ede ede kısır yaptık. Sonunda kısır bittiğinde Rüzgar kısırda bir şeyin eksik olduğunu fark etti ama evde kalmadığını söylediğimizde;
"Abi maydanozsuz kısır mı olur?" dedi ve ona çözümünü sorduğumuzda kendimizi dışarıda bulduk.
"Bakın Deniz , Kadriye Teyzenin bahçesine girip biraz maydanoz alacak. Ateş sen de gözcülük yapacaksın. Ben de burada çikolatalı sütümü içeceğim. İtirazı olan,YOK! Güzel ,hadi baaay! "
Bizi bahçeye ittirdiğinde kendisi çoktan içeri kaçmıştı. Ateş kıkırdayarak kulağıma fısıldadı;
" Şimdi Cadı Kadriye bizi yakalayıp kurbağaya çevirecek! " şakası devam ettirdim.
"Ben de diyeceğim ki 'Evde hamile karım Rüzgar'ın canı çekti. Her yerde aradım bulamadım, sadece sizin bahçenizde vardı, ACIYIN BİZE! "
Sonrasında çok saçma bir an yaşadık. Ateş kendini tutamayıp kocaman bir kahkaha attı. Ağzını kapatayım diye refleks olarak üzerine atladım. Tam o anda Kadriye Teyze camı açtı (meğersem kadın uyanıkmış) ve biz minik süs havuzuna -çok yanlış bir pozisyonda- düştük. Kadriye Teyze "N'apıyorsunuz bahçemde terbiyesizler!" diye başıma saksı attı. Şu an Kadriye Teyzenin evindeyiz, teyzemizin doktor kızı başıma pansuman yaparken Kadriye Teyze bir yandan benden özür diliyor bir yandan da kızını övüyor. Sanırım beni gelecekteki damadı olarak görüyor ve kızı Sanem bana karşı bir şeyler hissediyor. Saçmalık. Bunlara kulak asmamaya çalışırken bir yandan da Ateş'e "Kurtar beni yalvarırım!" der gibi bakıyorum. Rüzgar ise iznini aldı ve maydanoz topluyor. Çok çılgınca.
Eve gittiğimizde bulgurlar hafif şişmiş ve tam kısırlık olmuştu. Hızlıca malzemeleri ekleyip uyuduk. Sonrası çok rutin. Uyandık kahvaltı yaptık. Magazin programları izledik. Oyalandık ve saat on ikiye gelmeye başladı yani piknik saati. Herkes giyinme işlemini bitirdiğinde salonda buluştuk. Ateş Siyah t-shitünün üstüne bordo renkli,kareli bir gömlek geçirmişti. Spreylediği simsiyah saçlarıyla ve hep taktığı ince çerçeveli yuvarlak gözlüğüyle yakışıklı görünüyordu. Rüzgar ise üzerinde Adventure Time baskısı olan bir t-shirt ve yeşil rahat bir penye pantolon giymişti. Kabarık sarı saçlarını dağıtmış, mavi gözleri çok heyecanlı bakıyordu. Ben ise siyah kot pantolon ve mavi dalga desenli t-shirtün üstüne siyah kot giymiştim. Hızlıca piknik yerine ulaştık ve yemeye başladık. Tam sandiviçimi bitirecekken kafama bir top geldi ve lokmam boğazımda kaldı. Ateş sırtıma vururken Rüzgar çoktan selamı okumaya başlamıştı. Sonra kendime geldiğimde tanıdık bir kız sesi duydum;
"Ben çok özür dilerim. Sen iyi misin?"
BU OYDU, BANKADAKİ ZENGİN ZÜPPE! Hışımla yüzümü ona döndüm.
"Aaa siz miydiniz, bankada karşılaşmıştık hani! O zaman tanışamamıştık ben Violet!" Kız yine aynı neşeli ses tonuyla konuşuyordu.
"Selam,ben Ateş."
"Merhaba güzelim , ben Rüzgar ruhunda esmeye geldim!"
"Deniz." diye sinsinirle söylendim.
"Çooook memnun oldum!" Sonra yanına aslında sarı saçlı olan ama saçlarının uçları pembeye boyalı güzel yüzlü bir kız geldi.
"Bu benim en iyi arkadaşım Aurora! Aurora bunlar da Ateş, Rüzgar ve Deniz!"
Yetmişti artık! Ateş'edönüp;
"Öfff bunalttılar ya değil mi?" dedim. Cevap vermediğinde yüzüne baktım ve büyülenmiş bir şekilde Aurora'ya baktığını fark ettim. NE!
"Hadi ama! Sen de mi?"
"Oğlum kız çok iyi !"
Şu saçma piknikten daha fazla detay vermeyeceğim. Biraz sonra eve geldik. Ben televizyonda film izlerken Ateş kitap okuyor, Rüzgar ise odasında Twitch yayını çekiyordu. Birden telefonuma bir mesaj geldi;
"Ben Rıza, hani şu hep kaçtığınız kişi, Rüzgar"ın babası. Bana Rüzgar'ı teslim et yoksa şu çekik gözlü sevgilin ölür!"
Ne! Violet'ten mi bahsediyordu? Her ne kadar ondan nefret ediyor da olsam benim yüzümden bu kızın kılına zarar gelmesine izin vermeyecektim.