"Abi nereye gidiyoruz akşam akşam!"
"Saat olmuş 01.30 !"
"Bi'durun anlatıcam Allah'ın cezaları!"
Yolda 95 ile gidiyordum. Piknikte o kızın bahsettiği siteyi arıyordum. Lanet olası siteyi de dağın başına koymuşlar. Bulmak tam yarım saatimi almıştı. Sonunda siteyi buldum. Daireyi de bulduğumda ısrarla zile basmaya başladım.*VIOLET'IN ANLATIMIYLA*
Saat gece yarısını geçmişti ve bu benim sosyal medyada gezinme saatimin geldiğinin işaretiydi. Önce Instagram'da gezinmeye başladım. En sevdiğim ünlülerin postlarını görmeyi seviyordum. Bu yüzden en sevdiğim platformdu Instagram. Günde en az bir saat Instagram'da dolaşırdım. Yatağımda oturmuş, ışığımı kısmış, Instagram'da geziniyordum. Herşey çok sıradan bir şekilde ilerlerken birden zil ısrarla çalmaya başladı. Korkuyla saate baktım. Saat 02.05'ti. Sesten yan yatağımdaki Aurora da etkilenmiş ve uyanmıştı.
"N'oluyor ya akşam akşam!"
"Bilmiyorum Aurora ama korkma komşudur. "
Ona korkma diyordum ama kendim delice korkuyordum. Herkes olabilirdi: hırsız,dolandırıcı,sapık... Hemen elime koca bir ekmek bıçağı aldım. Dikkatlice apartmanın çıkış kapısını açan tuşa bastım. Sonra dairenin kapısını çalmaya başladı veya başladılar. Çevik bir hareketle kapıyı açtım ve karşımdaki kişinin kafasını kavrayıp boynuna bıçağı dayadım . Sonra gözlerimi yavaşça yüzlerine çevirdiğimde boynuna bıçak dayadığım kişinin Deniz olduğunu fark ettim. Telaşla bıçağı çektiğimde kulaklarıma kadar kızardığımı hissediyordum.
"Ç-ço çok özür dilerim. Ben seni şey sandım..." lafımı tamamlamadan cevap verdi.
"Beni sapık, hırsız veya dolandırıcı sandın." Nasıl okudu şimdi bu çocuk aklımı.
"Toparlan, gidiyoruz"
Şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım. Tam nedenini sormak için ağzımı açmıştım ki "Soru sorma gidiyoruz, sonra her şeyi anlatacağım. Aurora gelmesin seninle alakalı bir durum." diyerek ağzımı kapattı. Aurora arkadan mızmızlanıyordu.
"Yiiiaaağğ ben de geleyim!" diye ısrar etti. Ateş kızararak,
"Olmaz! Senin gibi bir kızı tehlikeye atacak kadar düşmedim."
Aurora kızararak gözlerini yere çevirdi. Deniz ise gözlerini devirdi.
"Sadece sen Violet. "
Hazırlanmak için hızlıca içeri girdim. Aurora bana bir şeyler anlatıyor ama duymuyordum onu (sanırım Ateş'ten bahsediyordu ) çünkü çok heyecanlıydım. Hızlıca bavulumu hazırladım, tam çıkacakken bir şey fark ettim, malum bir şeyi almayı unutmuştum. Kapının önünden hızlıca arkamı dönüp koşarak banyoya girdim. Dolaptan bir kaç tane alıp çantama atacaktım. Malum dönemimin hangi malum durumda geleceğini bilemezdim sonuçta. Birkaç tane alıp dolar sayar gibi sayarken banyoda yanlız olmadığımı fark ettim. Deniz kapıdan bana bakıyordu! Göz göze geldiğimizde utanarak başını çevirdi.
"Şey ben birden koşunca.... yani gelmekten vazgeçtin sandım....Üzgünüm ben çok.... " sert bir çocuk olan Deniz'i ilk defa böyle görüyordum. Bu eğlenceliydi ama gerçekten utanmıştım.
"Sorun değil, bunun için üzgün olunması gerekseydi fen hocaları depresyonda olurdu. " Ne saçmalıyordum ben!
"Gidelim."
Aurora ile son kez vedalaşıp dışarı çıktım. Deniz'in arabasına bindiğimde Aurora'nın camdan bakmadığını fark ettim. Normalde misafirleri,tanıdıklarını hep camdan uğurlardı. Bu durumu garipsesem de Aurora'nın uykulu olmasına verdim bu davranışını. Yolda ilerlerken sonunda soruma cevap vermeleri gerektiğini düşündüm:
"N'oluyor?" Deniz cevap verdi,
"Rüzgar'ın bir akrabasının bizimle bir derdi var ve bir yanlış anlama yüzünden hedef sen oldun. "
"Benim akrabam mı? Olamaz, yine babam mı? Çok üzgünüm hepsi benim suçum!"
"Hayır Rüzgar! Birinin bizi öldüreceğini bilsek yine seni yanımıza alırdık." diye itiraz etti Ateş.
"Öldürecek sizi zaten babam!" Hiç bir şey anlamamıştım.
"Ateş, doğru düzgün anlatsana şunu."
"Rüzgar'ın babası Rüzgar'ı kullanıyordu. Model olması için, reklamlarda oynaması için, kızları kullanıp onlardan para alması için hep kullanmaya çalıştı onu. Biz ise ona yardım ettik. Rüzgar üzerinden bir anlaşma imzalamış ve eğer Rüzgar gelmezse yüz milyon lira para ödemek zorunda. Bu yüzden Rüzgar'ı geri istiyor."
"Kapatalım şu konuyu!"diye bağırdı Rüzgar. Gerçekten yaraları vardı.
"Şunu bagaja atın ya!" diye ekledi. Elindeki içinde radyo ve bir kaç eşya olan poşeti bana verdi. Arka koltuğun hemen arka kısmında bagaja açılan minik bir boşluk vardı. Oraya poşeti fırlattığımda bagajdan "Ahh! " diye bir ses geldi. Ateş'in anlattıklarından sonra iyice kuşkulanmıştım. O manyak adam peşimize birini takmış olabilirdi.
"DENİZ DURDUR ARABAYI!"
"N'oluyor ya?!"
Deniz arabayı durdurduğunda Magnum silahımı elime alıp bagaja doğru ilerledim. Eğer böyle bir durum olmasaydı Rüzgar'ın verdiği "Oğlum kız ne ara almış o silahı lan? Neresinden çıkardı onu." tepkisine kahkahalarla gülerdim.
"Deniz bagajı aç!" Hemen açtı. Gördüğüm şey arkasını dönmüş bir kızdı ve ben bu kızı çok iyi tanıyordum.
"Aurora!"
Dayanamamış ve bir şekilde bagaja girmişti. Artık hayattaki huzuru bulacağımız yolda beş kişiydik...