Örnek Senaryo 4

317 4 0
                                    


RUS PASTASI

Dış çekim ile başlıyoruz. Kalabalık içinde silik bir tip. Çok da adamımıza sabitlemeden çekiyoruz. (değersiz olduğu hissini arttırmak için) bir pastaneye giriyor. Elinde pasta –hediye paketi- ile çıkıyor.

Eve giriş. Dış kapıyı anahtarla açıyor. “Ben geldim” diyor. Kesme yapmadan –ağır bir kaydırma- mutfaktan yine kendi sesleniyor: “Hoş geldin” üzerini değiştirmiştir, zamanın geçtiğini anlıyoruz. Böyle tuhaf, küçük oyunları var.

Pastayı mutfakta tabağa koyup içeri masaya getirir. Bir de hediye paketi vardır. Pastanın üstünde 3 mum var. 3 mumu yakar, çakmağı söndürmeden bir de sigara yakar. Derin bir nefes çekip dumanını mumlara/pastaya üfler. Mumları söndürmeyi önemsemez.

Cep telefonu ile kendinin ve pastanın fotoğrafını çeker. Kolunu uzatabildiği kadar uzaktan çekmeye çalışması başka biri çekiyormuş hissi vermek içindir. Yalnız olduğunu saklamak ister.

(kendi kendine, kısık sesle) “İçimden bir ses ‘iyi ki doğdun’ diyor”

(sesini arttırarak, kendinden geçerek) “İyi ki doğdun Sami, iyi ki doğdun Sami”

Ayaktadır, kendinden geçmiştir, hep aynı şeyi bağırarak söyler. Sonra yorulur, sandalyesine çöker.

Cep telefonu ile arama yapar: “Merhaba, iyi günler. Bu gün benim doğum günüm. Bu gün boyunca bütün aramalarım bedava. Ben de rast gele aradım herhangi biri ile konuşmak için, siz çıktınız”….. “kızmanıza gerek yok, şaka falan yapmıyorum”…. “küfür etmenize gerek yok”… “bu gün benim doğum günüm ama”

İkinci arama: “Alo teyze, nasılsın… yok Kemalettin değilim ben.. rast gele aradım öylesine.. Doğum günüm bu gün de… tüm gün bedava konuşma hakkım var..neyi, ne süresi?... Kafirun?... Haa, genelde karıştırılır, evet. İki cümlesi aynıdır..vela entüm abüdune ma abud. Vela ene abidun ma abedtüm.. vela entüm abüdune ma abud. İki aynı cümle arası vela ene abidun ma abedtum diyeceksin.. Hatasız ezberleyinceye kadar farzlarda okumazsın teyze… sen de sağ ol.. Benim için de dua et…”

Üçüncü arama: (telefon kapalıdır, telesekretere mesaj bırakabilirsiniz der) “Telesekretere konuşamayanlardanım evet. Ama kalabalığa da konuşamam. Teke tekte de başarılı olduğum söylenemez. Doğum günüm bugün. (bu bölüm doğaçlama olarak, etkili bir şekilde uzatılabilir)

Kapaklı, plastik oyuncak cep telefonu yerde durmaktadır. Alır, açar ve bir tuşa basar. “İyi günler, yardım edebilir miyim” diye mikrofonik bir çocuk sesi duyulur. –vardır bu cümle-

Masadaki hediye paketini açar. Bir Kafka romanı “Dava” ve kitabın üzerinde bir tabanca vardır. Sahte bir şaşkınlık ifadesi. Tabancayı eline alır ve namlusunu pastaya daldırıp ağzına götürür. “Mmm, güzel, yaşamak kadar güzel” der. Ya da namlu ağzındadır, bulaşan pastayı yemiştir ve beklemektedir.

Masada duran el radyosunu alır. Açar ve klasik müzik yayını yapan bir yerde durur. Offret’teki Bach çalmaya başlar. Yayın birden kesilir ve şu anons yapılır:

“Önemli bir gelişme için yayınımıza ara veriyoruz…….” Nükleer savaş çıktığı, iki süper gücünde karşılıklı olarak füzeleri ateşlediği ve 12 dakika sonra İstanbul’a bir füze düşeceğini söyler.

Adamımız saate bakar, namlu hala ağzındadır. Tabancayı usulca masaya bırakır. Pencere kenarına bıraktığı zarfı –intihar mektubu- alır. Çakmakla tam yakacakken vazgeçer. Anlamsız bulduğunu sezdiren tuhaf bir gülümseme.

Dışarıda panik sesleri başlar, gittikçe büyür ses ve tuhaf bir gürültüye dönüşür. Müzik kaldığı yerden çalmaya devam eder.

Kamera, adamımızdan aşağı doğru tilt yapıp, ağırca evin içerilerine, hamam böceklerinin olduğu bir yere gidip onları çekerken jenerik girer. (nükleer savaştan tek canlı çıkacak tür hamamböcekleri imiş)

Senaryo YazmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin