;; dokuz ;; yılın son günü

4.8K 519 1.1K
                                    

"Bu kadar sarılma yeterli."

Çok değil, yalnızca birkaç saniyedir sarılıydı kollarım Mark'a. Fakat hemencecik uzaklaştırmıştı beni. Çocuksu coşkum sebebiyle yaptığım şey yüzünden kısa sürede utanmıştım. Sadece beni yarı yolda bırakmamış olduğu düşüncesi vardı zihnimde. Bundan başka hiçbir şey düşünemiyordum.

"Nasıl buldun beni?"

"Aslında evine geliyordum."

"Evimin adresini biliyor musun ki?"

Başıyla yavaşça onayladı beni. Bir an için adresimi nereden bildiğini düşünsem de Lucas ile arkadaş olduğunu hatırlamıştım. Muhtemelen daha önce bunun hakkında konuşmuşlardı.

"Sonra seni evden çıkarken gördüm ve buraya kadar peşinden geldim."

Hafifçe omzuna vurdum. "Çok kötüsün. Neden seslenmedin? Yol boyunca senden nefret etmekle meşguldüm."

Omuzlarını silkip "Gideceğin yerin bana ne kadar uygun olduğunu merak ettim." dedi.

"Yani mezarlık senin için uygun bir yer?"

"Sayılır."

"Çok garipsin. Ayrıca neden takım elbise giyiyorsun?" Ona sormak istediğim çok soru vardı. Parti akşamında olduğu gibi saatlerce onunla konuşabilecek olmak içimi kıpır kıpır ediyordu.

"Yılın son günü. Güzel karşılamak gerek, yoksa geriye kalan tüm günlerin kötü geçer."

"Bana çocuk diyene de bak. Buna inanmayı bırakalı epey oluyor."

Gözlerini devirmekle yetinip beni cevapsız bıraktı. Her zamankinden biraz daha farklı görünüyordu. Öncelikle resmi havasını sezmemek elde değildi. Daha önce babam hariç takım elbise giyen başka hiçbir erkek görmemiştim. Üstelik yılın son gününde tercih ettiği bu şıklık neredeyse komikti. Göründüğünün aksine onun bile batıl inançları ve çocuksulukları olabilmesi ise çok hoştu.

"Boşver şimdi bunları. Beni bir mezarlık partisine mi çağıracaktın?"

"Evet. Sanırım babamla tanıştırmak istediğim ilk kişisin." Yaptığım şakayı anlamasını umarak yüzüne baktım. Beni yanlış değerlendirmesini hiç istemiyordum. Yani tek amacım arkadaş olmaktı ve başka bir amacım olduğunu düşünürse benden uzaklaşır mıydı bilmiyordum. Onu danışmanım gibi görüyordum ki bunun onu rahatsız edeceğini sanmıyordum. Fikir belirtmeyi, eleştirmeyi seviyordu ve bunu yüzde yüz dürüst bir şekilde yapması, içinde hiçbir art niyet barındırmadığının göstergesiydi benim açımdan.

"Gerçekten sebebin bu değildi herhalde?"

"Aslında..." Babamın mezarına hızlı bir bakış attım. Ona ölümünden, yalnız kalışımdan ve daha birçok şeyden bahsedebilirdim ama yapmadım. Çünkü bana söylediklerini hatırlamıştım istemsizce. Kendimi herkese çabucak açtığımı ve karşımdaki kişi bilmek istemese dahi anlattığımı söylemişti. Bu nedenle, bugün çoğunlukla cevapsız bırakacaktım onu. "Bunu bilmen gerekmiyor. Sadece yanımda olacak mısın, onu söyle."

"Dediklerimi uygulamaya mı başladın, çocuk?"

"Neleri uyguladığımı bilsen şaşıp kalırsın. Cevabın?"

"Yapacak daha iyi bir işim olmadığı ve kutlamaları sevmediğim için bugünkü günah çıkarma seansında seninleyim. Tek bir gece boyunca sana bir daha asla elde edemeyeceğin birkaç şans da veririm eğer istersen. Bugün sağ tarafımdan kalktım."

Gerçekten de farklıydı. Bir seferinde birden fazla cümle kurduğu yetmiyormuş gibi, bir de olumlu şeyler söylüyordu. Bugün beni daha ne kadar şaşırtabilir görmek istiyordum; daha fazlası olduğundan neredeyse emindim. Bu nedenle "Öyleyse sana bugün soracağım her üç sorudan en az birine cevap verme zorunluluğuna ne dersin? Çünkü başka türlü ağzından laf almak mümkün değil."

kıvılcımı söndür // markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin