Doğa: Biraz konuşabilir miyiz? 17.17
Bulut: Güzelim? 17.17
Bulut: İyi misin sen? 17.17
Doğa: Nefes alamıyorum. 17.17
Bulut: Neredesin kızım? 17.17
Doğa: Odamdayım. 17.17
Bulut: İzmir'de misin, yoksa geldin mi İstanbul'a? 17.17
Doğa: Geldim. 17.17
Bulut: Tamam, 10 dakikaya oradayım. 17.17
Bulut çevrim-dışı.
Doğa: Ama senin evinle benim evimin arasında neredeyse 1 saat var... 17.17
20 dakika sonra
Doğa'dan
Hıçkırıklarımı tutmaya çalıştıkça daha az nefes alabiliyordum sanki. Kapının sert çalınmasıyla irkildiğimde gözlerim cama gitti. Deli gibi yağmur yağıyordu, Bulut bu yağmurda kesin ıslanmıştı! Kapı hâlâ alacaklı gibi çalarken olabildiği kadar hızlı bir şekilde odamdan çıkıp merdivenlerden indiğimde kapıya ulaşmıştım. Kapıyı açtığım gibi Bulut üstüme düşmüştü ve tahmin ettiğim gibi sırılsıklamdı! Eh, onun sayesinde ben de ıslanmıştım.
Ben yere düştüğümden Bulut da düşmüştü ve şu anda ben boylu boyunca yerde uzanırken, o da karnımda doğrulmuştu. Ağırlığını bana vermeden hasar tespiti yapıyordu. Hasar tespitine devam ederken taramalıya bağlayarak konuşmaya başladı.
"Ne oldu? Biri mi yaptı bir şey? O it yaptı, değil mi? O şerefsizini öldürmeliydim! Niye ağlıyorsun? Ağlama bir tanem, ben seni üzenleri bulup onları şiş tava..." derken kahkaha atmamla sustu.
Gözlerimden artık yaşlar akmıyordu, öncesinde akan yaşlar ise kurumuştu. Ben, yüzümde kuruyan yaşlarla kahkha atıyordum. Bulut ise sırılsıklam olmuşken konuşuyordu. Garip bir durum, daha birkaç gün öncesine kadar aşağıladığım kız, gelmiş bana bir şey olmuş olabileceği düşüncesiyle kafayı yiyordu. Karma, bu demek sanırım.
Elimi yanağına koyduğumda gözlerini kapatıp titrek bir nefes verdi. "Şşt, sakin ol. İyiyim. Teşekkürler, geldiğin için."
Birkaç saniye böyle durduğumuzda baş parmağımla hafifçe okşamıştım yanağını. Hoşuma gitmişti. Çok fena hoşlanıyordum bu kızdan ama olmazdı, yapamazdım. Bir kişinin daha hayatını mahvedemezdim.
Aniden elimi çektiğimde gözlerini açtı. Yüzünü hafifçe buruşturup üstümden kalktı hızla. Ben de aynı hızla ayağa kalkıp açık olduğunu henüz farkettiğim dış kapıyı kapattım ve ona baktım. İkimiz de üstümüz başımız ıslak, birbirimize bakıyorduk. Kızarmamaya çalışarak mırıldandım sesimi sert çıkarmaya çalışarak.
"Buraya geldiğini kimse bilmeyecek, anladın mı?"
Hafifçe gülümsediğinde ne kadar kırıldığını farketmiştim. Lanet olsun! Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı.
Ondan utandığımdan değildi, ona kapılmamam gerektiğindendi bu tavrım. Dokunduğum herkesin hayatı mahvolmuşken, bir kişiye daha dokunamazdım.
Burnunu çekip bana baktı ve kaşlarını çattı.
"Seni tanıyorum, demiştim ya. Gerçekten seni tanıyorum. Homoseksüel olduğunu bilecek kadar." Diye sıraladığında cümlelerini, başımdan aşağı bir kova su döküldü sanki kaynar kaynar. Bunu nereden biliyordu? Bunu nasıl bilebilirdi?!
"Sen..."
"Ben... anlamıyorum. Homoseksüelsin, neden bir erkekle çıkıyorsun?"
"Değilim! Ben senin gibi iğrenç-"
Lafımı bitiremeden dudaklarını benim dudaklarıma yapıştırdı.
♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duende I g×g
ContoBir sanat eserinin kişide yarattığı açıklanamaz etki, demekmiş 'duende'. Bunu duyduğumda, işte, dedim, işte senin bende yarattığın etki tam olarak bu. ▪︎Tamamlandı.