Sabah 7 olmuştu. İçinden 'yine okul yine insanlar ve yine bir kaos' diyerek başladı. Annesi ondan evvel kalkmış kahvaltı hazırlıyor iken buldu. Ne kadar da neşesiz olsada neseliymis gibi annesine sarıldı halbuki yüzünü bile yıkamamişti ve kötü koktuğunu düşünüyordu annesi ise hiç koktuğunu önemsemeden içten bir şekilde sarıldı sanki son sarılışıymış gibi. Biraz annesinin ona sarilmasina izin verdikten sonra ;
-Anne biraz daha durup yüzümü yıkamazsam babamdan sağlam bir fırça yiyebilirim. Sonra daha sıkı sariliriz tamam mı canım anneciğim,dedi.
Annesi tamam der gibi kafasını salladı. Girdi hemen banyoya aynaya baktı. Sanki on yıl yaşlanmış gibi hissediyordu. O siyah kıvırcık saçları ise her zamankinden daha şekilsizdi.
Saçlarını önemsemeden hemen eline rengini begenmedigi sabunu aldı,elini yıkadı sonra yüzünüde başka bir sabunla yıkadı. Tekrar mutfağa geldi babası ve annesi oturmus konuşuyorlardı. Ama her zamankinden farklı olarak tıp alanından bahsediyorlardı. Mert mutfaktan su aldı tezgahın başında ayakta bir vaziyette içti ve onlar hala konuşuyorlardı.Masaya oturdu annesi acaba ne zaman kalkıyor diye düşünüyordu kendi kendine çünkü bir insan bu mükemmel kahvaltıyı on onbeş dakikada hazirlayamazdi. Annesine bir kaç kere sormuştu annesi hep ' sizin değeriniz kadar erken kalkıyorum'derdi. Okula gitme saati yaklaştı. Babası okulunun yakın olduğu için birakabilecegini söyledi ama Mert kabul etmedi sonuçta onun okulunda olan insanlarin ailelerini durumu onlar kadar iyi değildi ve onlar Mert'in babasını arabasını görür özenirler diye düşünürdü. Okula yürüyerek gideceği için on dakika erken çıkacaktı. Ve vakit geldi. Annesi uğurlamak için kapıya kadar geldi. O ayakkabılarını giyerken annesi kapıda durup onu seyrediyordu. Ayakkabılarını giydi. Annesini öpmek için kapıya yaklaştı. Annesi öptü babasına kapıdan 'bay bay baba' dedi. Ama babası bir karşılık bile vermeye tenezzül etmedi. Artık gidebilirdi. Yolun kaldirimindan yavaş yavaş yürüyordu. Aslında ayakları geri geri gidiyordu ve hemen günün cumartesi olmasını istiyordu çünkü babasının genelde o gün konferansları oluyor annesi ise evde olurdu en güzeli de okul yoktu. Yavaş yavaş yürümesine rağmen bunları düşündüğü için zaman geçmiş hatta okul görünmüştü. Arkadaşları gelmiş hatta sıra bile olmuşlardı. Hemen adımlarını hızlandırdı,okula giriş yapmıştı.
İlk ders felsefe ve konu bilim felsefesi en sevdiği ders değildi ama ilgide duymuyor değildi. Evet felsefecileri güzel anlatıyordu dersi. En araka sırayı seçerdi. Hatta bir kaç hocası buna şaşırırdı çünkü diğer onun gibi başarılı öğrenciler hep en öne oturur sürekli soruların cevaplarını söylemeye çalışırlardı.Mert ise tam tersi sorunun cevabını bulsa bile kendini kanıtlamaya çalışmaz ve diğer arkadaşlarının da çözmesine fırsat verirdi. Okuldaki hocalardan ilgi yoğundu fakat bilirdiki başarılı olmasa ilgilenmiceklerdi bunu bazi hocaların yüzüne bile söylemişti. Birden felsefe hocası Mert diye seslendi Mert birden afalladi. "Soyle Mert bana bilim felsefesi dediğimiz olgu dogma mıdır?" Mert durdu ve dedi
- Hocam şimdi ben evet dersi dinlemiyordum derste bilim dogmadir yada dogma değildir ne dediğinizi bilmiyorum ama benim fikrim dogma olduğudur.
Hoca hiç böyle bir cevap beklemiyordu.
- Sence neden dogmadir?
- Çünkü biz felsefe dersindeyiz ve bir felsefeciye göre felsefe mükemmeldir. Ve felsefe hariç bütün diğer dallar kendi içinde dogma görmektedir. Şimdi bir din kültürü hocasını getirsek o da dinin dogma olmadigini ve dini dogma olarak kabul eden felsefenin dogma olduğunu söylemesi muhtemeldir. Ya da bir bilim adamını buraya getirsek o da kendi dalının dogma olmadığını ve bilim olmasa insanlar gelişmeyeceginden dolayı ortaya felsefe diye bir dalın ortaya çıkmayacağından bahsedebilir. Yani bence felsefe yada bilim dogma olup olmadığını değilde yaşadığı büyüdüğü çevrenin etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü felsefe dönemlerine göre farklılık gösterir nedeni yaşam koşullarıdır.
Hoca ne diyeceğini bilemedi. Ve açıklama yapmaya bile yeltenmedi.
Mert tekrar atılarak
-Hocam bu benim naçizane görüşümdür. Önemsiz olarak görmeniz beni rahatsız etmez ve ben sizin kadar bilgili değilim. Sadece içimden geleni dedim, dedi.
Hoca başını salladı ve devam etti dersi anlamaya yavaş yavaş sinifda kaç dakika kaldı fısıltıları dönmeye başladı. Mert de sıkılmıştı artık bitsindi bu ders ondan sonra matematik en sevdiği ders vardı ama işin kötüsü çember konusundan hiç elektirik alamamıştı zaten o geometri yi genel olarak sevmiyordu. Teneffüs oldu ve iki saatlik matematik serüveni başlamıştı. İste gün boyu böyle gitti. Ama öyle arası öyle garip birşey oldu ki bunu düşünmeden edemiyordu. Öyle arasında kantinden Kaan Mert ikisi çorba aldılar. Onu içerken böyle kalbine bir ağrı girdi. Ama hiç öncesinde böyle birsey yaşamamışti. En son dersi tarihti normalde tarihe garip bir ilgisi vardı ve tarih dersinin hocası ise sanki anlatırken o anları yaşıyor gibi hareketleri Mert'in ilgisini artırıyordu. Artık okulun son dakikalariydi ve birden eve gidince hemen uyumayı hayal etti. Zil çaldı ve dersten çıkmak için acele etmedi bu sefer çünkü bir yığın kalabalığın o küçücük kapıdan geçmesini beklemekten nefret ediyordu. Belkide bu sayede Kaan'la karşılaşmazdi ve eve kadar onu ve sevgilisinin konuşmalarının dinlemek zorunda kalmazdı. Normalde bu gün gitar ve ney kursu vardı ama gitmiyecekti. Annesi hep sorardı 'tamam anladım gitar calmani çünkü genelde gençler gitar çalabiliyor neden ney çalmak istediğini kestiremedim" derdi o da hep "anneciğim bilmiyorum neyin ruhen insanlara iyi geldiği bir gerçektir ve insan sesine en çok benzeyen alet olarak adlandırılır." derdi. Bir anda vazgeçti uyumakatan eve gidince ney çalacakti. Hemen okuldan hızlı adımlarla çıktı. Eve doğru yürüdü. Arkasından Kaan'nin sesini duydu ama duymamış gibi yapıp adımlarını hızlandırdı. Artık eve geldi okul çantasını kapının önüne bıraktı ve yemek yemek için direk mutfağa geçti annesi şaşırdı çünkü normalde oturma odasına geçip televizyon açıp izlemsi sonra yemeğini annesi getirmesi gerekiyordu. Annesi bıyık altından güldü. Annesiyle sohbet etti. Yemek yedi ve babasinin çalışma odasina gitti neyiyle birlikte saatlerce ney çaldı. Anneside kendi kendine bu gün farklı bir aktivite yaptığı için seviniyor ve neyin güzel sesini doyasıya dinliyordu. Mert artık kendini tutamıyordu aklına hep ölen abisi geliyordu ve göz yaşlarını tutamadı çünkü belki abisi olsa onun bu kalbindeki boşluğa bir çare bulabileceğini düşünüyordu. Evet Mert'in bir abisi vardı önceden.Ve ailesiyle küçükken seyahat ederken kaza yapmışlardı. Herkes sağ çıktığı halde Mert'in abisi ölü olarak çıkmıştı. Kaza yapmadan önce arabada abisiyle tartışıyorlardi. Hatta Mert abisine en son " keşke ölsen!"diye bagirmisti. Ve iki üç dakika sonra abisi gözlerinin önünde ölmüştü. Belkide en büyük vicadan azabını bundan dolayı çekiyordu. Abisinin o mavi gözlerini özlemişti. Bu sadece onun için bir tramva değil annesi ve babası içinde bir tramvaydi. Hatta annesinin ona bazen böyle uzun uzun bakmasindan şunu düşünüyordu "kesin annem abimi anımsıyor benim bazı hareketlerimde" diyordu. Aslında cok da yanılıyor sayılmazdi çünkü annesi gerçekten büyük oğlunu özlemişti. Neyin sesinde iyice ağladı ağladı hatta ağlamaktan ney çalamamya başlayınca bıraktı ney çalmayı. Annesi dinlediginden dolayı acaba neden çalmayı bıraktı diye düşündü. İçeri Mert'in yanına gitti. Kapidan Mert'in ağladigini gördü annesi hızlı bir hareketle içeri girdi. Sarıldı neden ağladığını sordu. Mert artık dayananmadigini bu vicadan azabi ona herşeyi cehenneme çevirdiğini söyledi . Annesi onun suçu olmadığına ikna etmeye çalışsa da başarılı olamadı. Babası geldi o an annesi kapıyı açmak için gitti. Mert babsinin çalışma masasına kafasını koydu ve uyuya kaldı. Annesi babasına kapıyı açar açmaz hemen tekrar Mert'in yayına geldi ve Mert uyuduğunu görünce sesizce çıktı çalışma odasından. Mert'in annesi Tuğçe hanımın kafası o kadar karışmıştı ki Mert'in babasi Kasım beye soylemeyi unuttu. Kasım bey yemek yedikten sonra çalışması gerektiğini söyleyince aklına geldi orada Mert'in olduğunu anlattı babası genelde bu konuyu hiç açmazdi. Babası hemencecik lafı değiştirdi
-Tamam Tuğçe ben mutfakta çalışırım sen yavaşça uyandır hatta beraber uyandiralim hatirlamadan odasına götürelim uyusun dedi.
Aynen dediklerini yaptılar Mert uyku sersemligiyle biraz sayiklar gibi oldu ama hemen yatağına yaptırınca sayiklamasi geçti. Ve bir günü daha böyle bitirdiler. Annesi yatmadan önce uzun uzun kalb ameliyatini nasıl gerçeğini ve masada kalırsa Mert'in ne derece yıpranabilecegini düşündü. İşin kötüsü Mert'in hiç ameliyat konusundan haberi olmamasıydı. Aslında bu gece Tuğçe hanım için zor geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farkında Değildim
Teen FictionMert'in hayatındaki travma yaratacak değişiklikler karşısındaki hayatı ve insanları anlamalandirma çabasının sürekli ertelenmesi sonunda karşısına çıkan bir umut Mert'e neler vââd edecek? Belki de her anında bir umut olan Mert'in farkındalık hikaye...