Mert uyandığında ise saat okul saatini baya geçmişti hatta Mert saate bakar bakmaz tekrar uyumaya çalışsa da annesine açıklayacağı mesele aklına geldi. Bütün keyfi yeniden kaçtı. Aslında bazı sorular vardı kafasında babası o kadın tarafından tehdit ediliyor olabilirdi çünkü Mert'in annesine söylememesi için kredi kartlarını arabasını hatta bir evi tek kelimesiyle boşalmıştı bile. Ya Mert'i çok seviyordu bu evlilik biterse oğlunun etkilecegini düşünüyordu yada kariyerinin bitmemesi için yapmıştı herşeyi. Mert bu soruları bir kenara itip annesinin yanına gitti. Tuğçe hanım salatanın son dokunuşlarını yapıyordu. O sırada Mert Tuğçe hanıma sorular soruyordu.
-Anne babamla nasıl tanıştınız?
-Neden bunları soruyorsun çocuğum
-Bende ne yapacağımı şaşırdım size ilgisiz davransam olmuyor ilgili davransam neden sorusu oluyor tamam vazgeçtim anlatma
-Ammada nazlı çıktın sende anlatıyorum dinle bak belki birşeyler kaparsin lazım olur
-Aman anne dinliyorum anlat hadi
- Ben üniversite bir yazar gunleri olurdu. Benimde sevdiğim bir tane yazar bile gelmemişti ertesi gün panoya bir yazar yazmışlar en ünlü olanlardan bende haliyle söyleşisine katilmak istedim birde nazlı diye arkadaşım vardı oda çok ısrar etti gittik. Biz oturuyoruz falan sonra mühendislik fakültesinin öğrencileride geldi. Ama benim için siradandi çünkü hiç dikkatimi çeken biri olmamıştı zaten öyle bir niyetle kimseye bakmiyordum annem sağ olsun "yaşıtlarının çocuğu oldu sen okuyacam diye tuturdun" gibisinden sözler ede ede ben evlenmekten vazgeçirmisti. Birde millet evleniyor çocuk yapıyorlar benide isteyen yok kendimi yetersizlik pikolojisine soktum.O yaşlarda bu duygular insanı bayağı yıpratıyor birde kizsan katlanarak artıyor. Neyse... Nazlı sürekli "kızım şu mühendislik fakültesinin birincisi sana bakıyor durmadan" diyordu da bende "beni normal bir insan istemiyor sen diyorsun fakülte birincisi o sana bakiyordur" diyordum.
- Anne sen çirkin değilsin hatta güzelsin bence seni istememelerinin nedeni şudur o zamanlar az kişi okurmus ya beni bu kız beğenmez birde gözü aciktir bu kızın diye istememiş olabilirler.
- Haklısın aslinda ben şimdiye kadar bu hiç yönden bakmamıştım. Devam ediyorum. Nazlı çok ısrar etti "bir bak çocuğa bana baksa anlardım ama sana bakıyor bir dön bak" dedi. Bende baktım ama baban o an gözüme çok yakışıklı göründü zaten kizlar onun peşinden koşuyorlarmis ben sonradan öğrendim. Söyleşiden çıktık, eve gittik birisi bana sürekli mektup yolluyor ama isim yok ben babam görürse diye korkuyorum birde bu yazan adam psikopat mi neden ismini gizliyor diye düşünüyordum. Mektuplarin içindeki şiirleri görmen lazım sanarsin edebiyat öğretmeni hatta dur getireyim.
Tuğçe hanim yatak odasından büyük bir anı kutusu getirdi. Kutunun kapağını kaldırınca bir sürü mektup çıktı renk renk zarflara koyulmuş üstelik hala zarfların üzerine sıktığı kokunun durması Mert'i etkiledi.
- Bu mektupları nazliya gösteriyordum oda hayranliktan ölüyordu. Birgün otobüs durağında beklerken küçük bir çocuk bana gül getirdi. Ama vereni sorduğumda genç bir abi dedi.Etrafima baktığımda ise kimse yoktu zaten otobüste gelmişti bende gülü kitabın arasına koydum kaybolmasın diye işte bu gülde o gül. Daha sonra bir gün üniversitesiden çıkarken baban karşıma çıktı ben yazdım o metkuplari dedi.
- Anne kusura bakma anne ama babamın ben hiç şiir yazarken görmedim
- Bende geçen sordum sen nasıl yazdın o şiirleri diye baban dediki 'o zamanlar gençtik aşktan yaniyordum o ateşi kağıda döküyorduk şimdi yaşlandık daha önemli işlerim var hobi mi kaldı Allah aşkına' dedi haklı bence
- Ee sonra
- Ondan sonra beni istediler babamda verdi dedi gülerek Tuğçe hanım
- Anne bu mektupları inceleyebilir miyim merak ettim nasıl şiirler diye açıkçası
- Zaten ileride ailecek bakarız diye sakladım tabiki bakabilirsin.
-Tamam annem
Mert biraz inceledikten sonra babasının yazmadigindan emin oldu çünkü babasini 17 yıldır elinde kalem ilham beklerken görmemişti üstelik büyük bir özenle ve bütün edebiyat kurallarına uyularak yazılmıştı. Babasının tek tutkusu matematik ve fizik dersleri olduğunu biliyordu. En iyisi Kasım beye sormak diye düşündü Mert. Zaten bu akşama gelecekti. Annesiyle kahvaltıyı bitiren Mert biraz TV seyrettikten sonra tekrar uyumaya giderken Tuğçe hanım
- Mert herhalde benimle olmaktan mutsuzsun sürekli uyuyacak misin bu fırsat elimize geçmez bir daha dedi
Mert içinden "zavallı annem eşinin ne yaptığını bilmiyor tabi babamla ayrıldıktan sonra bol bol beraber olacağız zaten anne" dedi.
- Anne başka ne yapalım çekirdek-kola yaptık, film seyrettik,anılardan bahsettik, AVM ye gittik başka yapılacak aktivite var mı
-tamam hepsini yaptık sadece biraz ney çal bende dinleyeyim ondan sonra gün boyunca uyuyabilirsin
- Tamam sen iste yeter
-Ama biraz isim var mutfağı toparlicam
- Benimde canım sıkıldı bende yardım ediyim
- Benim için sorun olmaz hatta çok yararlı olur dedi gülümseyerek mutfağa gel işareti yaptı
Mert annesinin kendisiyle böyle her anını birlikte geçirmek istemesini bir nedene bağlıyordu. O neden ise Tuğçe hanimin ameliyattan sağ çıkmazsam korkusu olduğuydu. Aslında Mert yanlış düşünüyor sayılmazdi çünkü Tuğçe hanım gerçekten mertden ayrılma korkusu vardı içinde. Mert annesini kırmaktan korkuyordu çünkü abisine son söyledikleri onu vicdan azabından öldürüyordu. Mert aslında çok duygusal bir çocuktu yasitlarina gore daha gizemliydi mesela Kaan Mert'in eskiden bir abisinin olduğunu bile bilmiyordu. Genellikle kendinden hiç bahsetmezdi. Mert annesine yardım ediyordu tezgahı sildi bulaşık makinasindaki temizleri yerleştirdi raflara. Annesine pek fazla iş bırakmadı.Tugce hanımda gözünü Mert'ten ayırmıyor eğer ölürsem Mert ne yapacak diye düşünüyordu. Mert
-anne birtek çöpü atmak kaldı ben gideyim atiyimda geleyim dedi
Tuğçe hanım onaylar biçimde kafasını salladı. Mert çöpü aldığı gibi dışarı çıktı. Çöpü atarken Kaan'la karşılaştı.
Kaan
-Mert oğlum sen neden iki gündür okula gelmiyorsun
- Oğlum isim vardı gelemedim ne oldu
-Ya tek başıma çok sıkıldım hep kız muhabbeti döndü bu arada donun çok hojdur.
- Dalga geçme uykudan kalkınca böyle oluyor. Oğlum annem ameliyat olacakmış
- Yeni mi söyledi lan
-Sen biliyor muydun
-Tabi oğlum annen anneme beş altı gün önce sorarken duydum annen ben aciklicam sakin ha söyleme dedi bende söylemedim
- Ne sordu
-Annem pisgolog ya çocuklar bu durumdan nasıl etklenir,az etkilenmesi için ne yapılmalıdır falan diye
- Hım başka birşey anlatmis mi
- Yok ya bunları sordu gitti
Mert abisiyle yaşadığı olayı annesinin pisgologa anlattığıni düşünmüştü bir an ama neyseki anlatmamis.
- Kanka başka birşey yoksa ben eve gidicem
- Mert oğlum sizin sınıfa bir kız geldi yeniymis
- Gayet normal oglum sınıf bu gelende olur gidende
-Ne odun adamsın ondan mı diyorum kız çok güzel diyip göz kırptı.
-Napyim kanka sevgili mi oluyum güzel diye anlamadım
-Ben hiç öyle birşey demedimde nereden çıktı bu sevgili işi
-Dalga mi geçiyorsun oğlum ne diye milletin kizindan bahsediyorsun bana
- Oğlum senin aklın sevgiliye çalışıyor biz mi dedik git sevgili ol diye birde kendini savunmalar falan hayır yani taarruz olursa savunursun kendini dedi gülerek
- Dalga geçmen bittiyse ben kaçar cicim
- Yarın okulda görürüm ben seni kıza bayılacaksın neyse ki benim sevgilim var yoksa bu gün tavlamistim kızı
-Ya Kaan sanki bütün kizlar sana ölüyormus gibi davranmayı keser misin hatilatirim Sena'yi kıza defalarca yalvardin kız bana mısın demedi
-Oglum Sena kendi kaybetti benim gibi bir çocuk reddedilir mi sonra beni kaç defa aradida sana söylemedim istersen gösteriyim
- Hadi lan göster bende şurada şok oluyum
-Hazir misin
-Hadi aramadiysa soyle bitsin
Kaan telefonun arama geçmişini açtı gösterdi gerçekten de kız belki 20 defa aramıştı
-Ne oldu oglum
-Kaan sen kizlar hakkında kitap yazsana nasıl yaptığını merak eden bir sürü ergen bulursun
-Sende okucaksan yazarım kardas
-Beni bilmiyor gibi konuşma oglum. Neyse bu kadar makara yeter ben eve kaçar. Son birşey Eğer annem sorarsa dün okula gitmedin tamam mi?
-Tamamda neden dedi Kaan ama Mert oradan çoktan ayrılmıştı
Mert eve geldi ney çalmak için hazırlanırken annesine
-Anne babami cok mu seviyorsun
-Oglum kızma ama sana birşey söylücem
-Anne ben sana ne zaman kızım Allah aşkına
-Hani dedim ya sana edebiyat bölümünden sandım mektuplari yazanı diye
-eee
-Oyle sanmamin nedeni aslında edebiyat bolumundeki Selim'i seviyordum o yazdı sanmıştım ama baban yazmış.
-Anne olabilir gençlik sonuçta neden bu kadar söylemeye çekindin anlamadım yoksa hala onu mu seviyorsun
-Evet oğlum babanla bizimkisi bir mantık evliliği yani benim açımdan öyle ama baban beni seviyor
-O zaman sen selim Bey'in şuan ne yaptiginida biliyorsundur
-Evet biliyorum hiç evlenmemiş soranlarada bir kızı seviyordum oda beni sevmedi diyormuş
-Yani babama bayılımiyorsun
-mert oyle demesene bak iyi bir baba namuslu bir eş sonra bize gayet guzel imkanlar sunuyor daha ne olsun bir kere içki içtiğini görmedim
Mert annesini en çok namuslu bir erkek demesine takılmıştı çünkü Kasım beyin onu aldattığını bilmiyordu.Birde içki içtiğini görmemiş miydi gerçekten hâlbuki babası abisinin ölümünden sonra çok kere bara gitmişti demekki Tuğçe hanimi çoğu kez kandırmıştı. Ama Mert bunları aniden soyleyemezdi.
-Haklısın anne ne diyim anne peki ne zaman ameliyat olacaksın 2 gun sonra pazartesi günü
-Him şimdi ney caliyim uyuyalım tamam mı
-Tamam biran önce başla
Mert ney çalmaya başladı Tuğçe hanim herşeyden habersiz oğlumun geleceginin nasıl olacağını düşünüyordu . Mert ise sakin gibi görünse de içinde fırtınalar kopuyordu babasından nefret ediyordu. Annesi ölürse diye korkmadan edemiyordu. Mert birden ney çalarken ağlamaya başladı. Tuğçe hanım ilk önce telaşlandı çünkü Mert abisini düşündüğü zaman böyle olurdu. Sonra vazgeçti telaslanmaktan çünkü oğlu en azından bu şekilde duygularni dışarı yansıtıyordu.Ya kendi,kendi içinde yasaya yasaya bıktı. Mert gibi neyin sesine kulak vermeyi denedi ve Tuğçe hanımda ağlamaya başladı artık ölürsem Mert ne yapacak düşüncesi ona çok ağır gelmeye başlamıştı sonuçta oda bir anneydi annelik duygusu bu düşünceyi aşırı şekilde tetikliyor ve bu düşünce altında ezilip kayboluyordu. Bir saat böyle geçip gitti hayatlarından. Mert artık çalmayı bıraktı annesine sarıldı ve ağlamamasını söyledi en kötüsü de bunu annesine söylerken kendinin aglamasiydi.Annesini aldı yatak odasina taşıdı daha sonra annesinin yanına geçip sarılarak uyudu. Saat akşama doğru yaklaşırken kapı çalmaya başladı Mert hemen annesi uyanmasın diye kalkıp kapıyı açtı. Gelen babasıydı neyseki annesi kapi sesine uyanmamisti. Kasım bey perişan haldeydi leş gibi ter kokuyordu. Mert babasına
- Baba sana bir tek soru soracağım doğru cevap vereceksin tamam mı?
-Zaten senin dediklerini yapmak zorundayım biliyorsun
-Iyi o zaman o mektuplari sen mi yazdin anneme yoksa başka birinin mektuplarının üzerine mi çöreklendin.
- Gel bunu kapının dışında konuşalım annen duymasın. Bizim üniversitesinde Selim diye bir çocuk vardı bu anneni çok seviyordu. Ama bende anneni beğenmiştim. Annen saf kızdı Selim'in onu sevdiğini anlamamıştı. Selim'e cok ayar oluyordum o zamanlar. Hergun mektup yazar annene gönderirdi bizde Selim'le aynı yurtta kalırdık isimsiz yazdığını öğrenince gittim annene ben yazdım dedim oldu bitti. Sonra Selim'i sıkıştırdık arkadaşlarla Tuğçe ye yaklasmicaksin diye ama nafile Selim bey Tuğçe'nin peşini bırakmıyordu. Bende hemen gittim istedim nişanlandık ondan sonra kendine yediremedi. Üniversite biter bitmez ortalıktan kayboldu.
Mert babasinin yüzsüz biçimde anlatisina uyuz oldu babsinin yakasından tutu tam bir tane yumruk atacakken annesi kapıyı açtı
-Ne yapıyorsunuz siz burada üşümediniz mi ? Hem bu ne hal Kasım pis pis kokuyorsun.
- Ya aceleye geldi ya gezi yanıma kıyafet almayı unutmuşum ondan biraz ter kokuyorum
-Kredi kartın yok mu kıyafet mi alamadım yani
- Evet ya aklıma nasıl gelmediyse
Mert araya girerek
-Anne ben dondum hadi içeri geçelim. Mert artık sasirmaktan bikmisti ama babası sasirtmaktan bikmamisti. Resmen gençliğinde bile şerefsizmis diye düşünüyordu.
Mert odasına geçip hunharca aglamak istiyordu ama annesi için güçlü durmaliydi. Anlamıştı neden yıllarca evlerinde sevgi olmadığını neden babasının olmadığında annesiyle mutlu olduğunu. Tuğçe hanım dünyada oğulları için yaşayan bir kadındı. Bir kadın için belki en zor şey sevmediği bir adama yıllarca oğulları için katlanmakti. Mert düşünüyordu da annesi sevmediği bir adamın yatağına sırf çocukları için girmişti. Tuğçe hanım ve Selim bey birbirlerini seviyorlardi ama babası denen kara kedi aralarina girmişti. Madem birilerinin sevgisine engel olup birini elde etti sonra o elde ettiği kişiyi nasıl aldatiyordu babası. Mert bunları düşünmek yerine annesi ve babasının yanına gitti onların muhabbetini dinliyordu da hep soru-cevap şeklinde idi. Mert annesine
-Anne bana su verir mısin?
-Tamam oğul getiriyorum
Mert'in amacı babasiyla başbaşa kalabilmekti. Annesi mutfağa gitti. Mert babasını yakasından tutup
-Annemin moralini bozacak birşey söyle, ipler benim elimde okey
Kasım bey
-Tamam da neden annenin moralini bozuyum o kadar kötü biri değilim
-Görecegiz
Annesi o sırada geldi suyu verdi Mert hepsini tek seferde içtikten sonra
-Annem ne kadar da güzel su getirirmis canım ya, dedi
Annesinin yanına oturdu. Tuğçe hanım hayran hayran baktıktan sonra
-Seni ne kadar güzel yetiştirmişim. En güzel sanat eserimsin sen benim, dedi ve Mert'e çok sıkı bir şekilde sarılıyordu. Mert
-Anne beni öldürmek istiyorsan silah getireyim daha basit, dedi
Tuğçe hanım silah ve öldürmek kelimelerini duyunca birden telaş etti ve Mert vurmaya başladı
-Agzini hayra aç evladım ben anneyim bana birşey demek yok tamam mi
Mert başını onaylar biçimde salladı. Ve annesine
-Yoruldun mu yatağına götüreyim mi
-Alisicagim sonra başına bela olurum,dedi gülerek
-Senin gibi belaya can kurban olsun annem
Mert annesini kaldırdı götürdü odasına öptü ve yatırdı . Tuğçe hanım bu kadar ilgiye alışıktı Mert normalde de annesine çok ilgiliydi. Kasım bey bunlar olurken oğlunun kendinden nefret ettiğini hatırlayıp kalbi acı çekiyordu. Kasim bey ellerini başının arasına koydu. Ve düşünmeye başladı. Aslında kariyerinide hep hile yaparak kazanmıştı. Rakiplerinin hep özel hayatına müdahale edip rakiplerinin dikkatlerini dağıtırdı. Kasım bey savaşta herşey mübah ilkesinin gözleri önünde saniyeler içinde eridiginin gördü. Apaçık vicdan azabı çekiyordu. Halbuki bunları yaparken hiç düşünmeden hırsına kurban olmuştu. Sadece oğlu ve eşi yanından ayrılalı saniyeler olmuştu birden bu düşünceler nereden gelmişti. Kasım bey ağlamaya başladı Mert nasıl onun oğlu olabilirdi. Mert isimi gibi mertti. Başarılıydı ve arkadaşlarının başarılarına müdahale etmezdi. Mert kendi gibi karı kız ayağı yoktu. Mertle bu kadar zıtken aynı kanı taşıyor olmaları Mert için utanç verici Kasım bey için gurur vericiydi. Mert artık sinirlenmekten vazgeçmişti artık gözünde bitmiş birisiydi babası insanlık sadece para mal mülk makam değildi insanlık bunlardan çok haysiyet doğruluk bekli vicdandı. Mertin gözünde bunlarini kaybetmiş bir baba vardı artık ona acıyor Kasım beyin yardıma ihtiyacı olduğunu düşünyordu. Artık babası ben adam öldürdum dese şaşırmazdi çünkü babası sevgiyi öldürmüştü Mert'in babasının katiliydi herhalde bir adamı öldürmek bunlardan daha basitti. Mert babsinin yanina gitti ağladığını görünce
-Balkona çıkalım mı?
-Evet ortamı değiştirmem gerekiyor
Kasım bey gözlerini sile sile balkona çıktı. Mert'te arkasından takip etti.
Kasım bey balkonun demirlerine yaslandi nefes aldı uzun bir süre. Sessizce bekledi Mert. Kasım bey dayanamadi.
-Mert bana bağır çağır istersen vur ama böyle sakin sakin bekleme beni hiç mi sevmedin ben senin babanim tepki vermicek kadar da mi önemsemiyorsun?,dedi ağlayarak
Mert bu soruyu bu kadar erken sormasini beklemiyordu
-Baba sen bana hiç sarıldın mı? Bir kere başımı okşayıp seni seviyorum dedin mi? Ben daha 14 yaşındayken abimi kaybettim sen bana sarılmak teselli etmek yerine pisgologa gönderdin daha geçen ay bitti terapilerim haberin var mı? Erkekçe konuşalım o zaman. Babalık sadece kan bağıyla olmuyor.
- Haklısın ben o kadar kendime mesleğime dalmiştim ki ne seni gördüm ne abini nede Tuğçe'yi
- Hayır sen kendine dalmadin sadece bizi sevmiyordun senin için annem basamaktı. Annemin anlattığına göre hiç bir erkekle konuşmamış bile sen bu kızı elde etmek zorunluluktu kendini kanıtlamak için. Çünkü herkes senin akademik başarının konuşuyordu sende ben sosyal hayatta da başarılıyım demek için annemle evlendin sen evliliği de kariyer gibi düşündün.
Kasım bey ağlayarak dinliyordu. Belki de hatalarını bu kadar hizli ve keskin bir şekilde yüzüne vurulmasina alışık değildi. Mert önemsemeden
- Sen bilir misin bu hayatta en önemli şey insanın gururu haysiyeti namusu ve vicdanıdır. Sen hepsinden kaldın. Sen en iyisi kariyer yap tamam mı en iyi yaptığın şey. Sen aldatacak kadar düştün mü? Sana acıyorum.Ne buldun o kadında? Bunu samimiyetle soruyorum.
- Ne buldum bilmiyorum. Annende ne yok diye düşünüyorum da annen mükemmel bir insan. Ben hata ettim bunları duzeltemez miyim hadi babacim bana bir şans ver
- Ayrıldın mi o ev açtığından
- En kısa sürede ayrılacağım
- Hayır baba kaybettin. Neden iki gün eve almadım anlamamışsın sen. Senin pisgologa ihtiyacın var bence bir görün bak bunu insanlığın geleceği için diyorum.
Mert kalktı ve gitti odasına Kasım bey ne yapacaktı hem oğlunu hem evliliğini hemde haysiyet namus gibi birçok şeyini kaybetmişti. Kasım bey biraz daha oturup düşünecekti. Mert yatağında tavana bakıp düşünüyordu babasına bir şans daha vermeli miydi? Mert babasını ilk defa ağladığını görmüstü. Mert çok sıkıntıdaydı. Herşey iki dudağının arasındaydı. Zaten annesi babasini sevmiyordu. Mert bunları düşünürken uyuya kaldı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Farkında Değildim
Genç KurguMert'in hayatındaki travma yaratacak değişiklikler karşısındaki hayatı ve insanları anlamalandirma çabasının sürekli ertelenmesi sonunda karşısına çıkan bir umut Mert'e neler vââd edecek? Belki de her anında bir umut olan Mert'in farkındalık hikaye...