[3] ruh eşi

6.7K 879 632
                                    

Yoongi soğuk soğuk terliyordu. Jimin yalan söylememişti, o gerçekten de bir müzik kutusuna hapsolmuştu...

Elleri titrerken ne yapacağını bilmeden kutuyu komodinin üzerine bıraktı bir kez daha. Elleri saçlarına gitmiş, onlarla bir oyun içine girmişken kafasının içindeki düşüncelerin hepsi birbirine karışmıştı.

Yaşlı adam bir bunak değilmiş, diye düşündü bedenini yatağa bırakırken. O haklıymış...

Yastığı kafasının altından çekip yüzüne bastırdı ve yatakta sinirle çırpındı. Başına çok büyük bir bela almıştı.

Onu kutudan istediği zaman çıkarabildiğine göre Namjoon yarın okula gidene kadar onu kutunun içinde tutmaya karar vermişti. İkisi için de en iyisi buydu.

Yoongi Jimin'in sırrını kimseye söylemek niyetinde değildi. Kendisini deli gibi gösterme niyetinde de değildi. Bir yolunu bulana kadar bu balet oğlanı saklamalıydı.

Min yatağa çıkıp beyaz tenli oğlanın kollarına girerken sevgi bekliyordu. Yoongi düşünceli bir hâlde kedisinin tüylerini okşadı. Uyuması gerekiyordu. Belki uyursa bu saçmalıkların hepsi bir rüya olurdu.

Gözleri tekrardan müzik kutusuna kaydı. Balet oğlan orada öylece dikilmişti, sanki kendisini izliyordu. Korkuyla yatağın öbür tarafına dönüp gözlerini sıkıca yumdu. Min huysuzca miyavlamıştı sahibine. Kalkıp bu sefer de ayakları ucuna yattı Yoongi'nin.

Yoongi o gece boyunca rüyasında hep Jimin'i gördü. Her ne kadar bu rüyalarının birer kabustan ibaret olduğunu düşünse de aslında oldukça yanılıyordu.

✁✁✁

Ertesi sabah önce kalkıp Namjoon'la güzel bir kahvaltı yapmıştı. Kahvaltı lezzet olarak güzeldi güzel olmasına lakin Yoongi sürekli somurtup düşüncelere daldığı için sosyal bakımdan biraz eksik geçmişti.

Namjoon Yoongi'ye "aşık mısın?" takılmalarından birini daha yapmaya bile korkmuştu. Yoongi o derecede düşünceli görünüyordu.

Kısacası kahvaltılarını yaparken ikisi de doğru düzgün konuşmamışlardı birbirleriyle. Namjoon masadan kalkınca konuşma gereği duymuştu yalnızca. "Dersin saat kaçta?"

"Benim dersim öğlen başlıyor." dedi Yoongi tabağındaki siyah zeytinle oynarken. "Bensiz git."

Namjoon sonunda dayanamayıp elini arkadaşının omzuna koydu. "Yoongi, sen iyi olduğuna emin misin? Bir sorun varsa lütfen bilmeme izin ver."

Namjoon, Yoongi'nin sahip olabileceği en iyi arkadaştı fakat ona kafasına taktığı şeyi söyleyemezdi. Namjoon'un kendisini deli sanmasını ya da kendisine "Aşktan kafayı yemişsin, halüsinasyon görüyorsun." muamelesi yapmasını istemiyordu.

Cevap vermek yerine sadece gülümsedi önce. Sonra da sandalyeden kalkıp elini Namjoon'un omzuna koydu. "Merak etme dostum. Her zamanki şeyler işte."

Namjoon kafasını salladı. Hâlâ tam olarak ikna olmasa da uzatmak daha iyi olmayacaktı, bunu biliyordu. Yoongi bir şeyi anlatmak istemiyorsa anlatmazdı. Tanrı aşkına, Hoseok'u bile zar zor öğrenebilmişti. Ama sonunda öğrenmişti. Yoongi elbet bir gün ona neler olduğunu anlatırdı.

"Öyleyse gidiyorum. Kendine dikkat et ve öğünlerini atlama Yoon."
dedi Namjoon kabanının asılı olduğu askılığa doğru yürürken.

music box, yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin