[13] hayal kırıklığı

4.9K 675 458
                                    

O gün Yoongi derse girip çıkana kadar, hatta eve gittiğinde bile Jimin'in yüzüne bakmamıştı. Daha doğrusu bakamamıştı. Jimin, Bay Kwon'dan hoşlanıyordu işte. Kendisi bile farkında olmasa da bu apaçık ortadaydı.

Yoongi, Jimin'e olan hislerini ona açmanın işleri zora sokmaktan başka bir işe yaramayacağını biliyordu. Bay Kwon çok da yaşlı değildi. Bir öğretim üyesiydi bu yüzden diğer öğretmenlerden çok daha gençti. Kısacası onların önüne sürebileceği bir yaş farkı engeli de yoktu. Bay Kwon da Jimin'den hoşlanmaya başlarsa Jimin kutusundan kurtulabilir, sonunda mutluluk dolu özgür yaşamına kavuşabilirdi.

Böyle düşünüp saatlerdir içini rahatlatmaya çalışıyordu Yoongi. Fakat bir türlü Jimin'i düşünmekten kendini alamıyordu. Çok korkuyordu. Jimin'in bir anda ellerinden kayıp başkasına gittiğini düşünmek bile onu mahvediyordu.

Fakat bu konuda bencil olmamalıydı. Söz konusu Jimin'in hayatıydı ve onun mutlu olması için her şeyi yapardı.

Bugünü kutlamak için yine herkes Yoongilerin evine toplanmıştı. Kadrodaki tek değişiklik Bora'nın da orada olmasıydı. Taehyung ve Jeongguk, okulun hoparlörünü izinsiz kullandıkları için bir hafta boyunca tüm okulu temizleme cezası almışlardı. Fakat onlar için hava hoştu. Okul çıkışlarında beraber bir şeyler yapmış oluyorlardı.

Fazladan iki saati birbirleriyle geçirmek onlar için bir nimetti. Çünkü ikisi de aileleriyle yaşıyorlardı ve randevuya çıkmak gibi bir durum olmadıkça okul çıkışları fazla görüşemiyorlardı.

Yoongi, herkes içeride olmasına rağmen bir işi olduğunu söyleyip odasına girmiş ve kapısını kapatmıştı. Jimin'e bakınca içi burkuluyordu. Sarı saçlı oğlan ise her şeyden habersiz gibi davranınca bu Yoongi'nin işini daha çok zorlaştırıyordu. Odasının içinde yaklaşık iki dakikadır düşüncelerinde boğulmaya devam ediyordu ki iki kez tıklanan kapısı sebebiyle sıçradı ve kendine geldi.

Düşünce süresi bitmişti, artık içeri gitme zamanıydı.

"Yoongi?" dedi dostu kapıdan seslenirken. "Gelmiyor musun? Hadi..."

"Tamam, geliyorum." diye seslendi Yoongi de kapıya doğru. Ardından üzerini değiştirip kafasına gri beresini taktıktan sonra kapıyı yavaşça açtı.

Herkes salondaki kısa boylu sehpanın etrafını sarmıştı. Sehpa kısaydı ama uzunluğu herkesin sığabileceği kadar büyüktü. Min miyavlayarak masadaki herkese sürtünüyordu. Herkes masanın kısalığından ötürü bağdaş kurup yere oturduğundan Min için sırnaşmak daha kolay bir hale gelmişti.

Yoongi tek boş olan yerin Jimin'in yanı olduğunu fark edince gücünü toplamak için derin bir nefes aldı ve adımlarını oraya doğru attı.

Jimin'in kucağından Bora'nın kucağına atlayan Min'in keyfi oldukça yerinde gözüküyordu. Çoğu kedi kalabalıktan hoşlanmazdı fakat Min öyle değildi. O çok sosyal bir kediydi ve insanlarla çok iyi anlaşırdı.

Yoongi, Jimin'in yanına kurulduğunda sarı saçlı oğlan Yoongi'nin asık suratı yüzünden üzgündü. Yoongi gün boyunca ondan uzak durmuş, aralarına mesafe koymuştu adeta. Jimin bunun sebebini anlamıyordu. Tek bildiği şey, yanında oturan birini bile özlemenin mümkün olduğunu bugün öğrenmiş olmasıydı.

Herkes masadaki yiyeceklerden alırken Jeongguk ve Taehyung birbirlerine ramen yedirmekle meşgullerdi. Namjoon telefonundan bir şeylere bakıyor, Bora ise kucağındaki beyaz tüylü güzel kediyle oynuyordu. Jimin ise Yoongi'nin onunla eskisi gibi ilgilenmediğini fark edip parmaklarıyla oynamaya başlamış ve düşüncelere dalmıştı.

"Kedin cidden çok tatlıymış Yoongi." dedi Bora. Min kızın kucağında yatmış, dinleniyordu. "Adı ne?"

Yoongi dudaklarını yalayıp çubuğuyla tuttuğu ramenleri ağzının içine çekti. "Adı Min, onu sahiplendiğimde beş aylıktı. Birisi onu bir kutu içine koyup sokağa bırakmıştı."

music box, yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin