Gözleri, simsiyahtı... Tıpkı bir şeytan gibi.
~Birkaç saniye içinde Seonghwa yok olmuştu. Kalbimdeki acı ve korkuyu o an tarif edemezdim. Hiçbir şey yapamadım, kımıldayamadım yahut konuşamadım. Çünkü hâlâ buna inanamıyordum.
Arkadan bedenime sarılan kollar Wooyoung'a aitti. Ayağa kalktım ve mahcupca kafamı eğdim. Wooyoung bana daha sıkı sarılmıştı. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Kafamı onun omzuna gömerek kollarımı beline doladım.
Wooyoung saçlarımı okşayarak beni teselli ediyordu. O sırada iyi olup olmadığımı sormuştu. Ben de kafamı kaldırarak kafamı olumlu anlamda sallamıştım. Ve sonrasında hep beraber cennete geri dönmüştük.
Wooyoung'a yalnız kalmak istediğimi söyleyerek odama girdim ve kapımı kapadım. O anki sinirimle boynumdaki kolyeyi çıkarıp bi kenara fırlattım.
"Sikeyim birde nerede olduğumu bilecekmiş! Yalancı or*spu çocuğu." Sinirimden ne yaptığımı bilmiyordum. Olduğum yere çökerek ağlamaya başlamıştım yeniden. Gerçekten duygularıma bu kadar nasıl yenilebilmiştim bilmiyordum.
İçimi iyice korku kaplamıştı. Yatağıma girerek başımı yastığa gömdüm. Ve saatlerce ağladım.
Kimseyi ama kimseyi görmek istemiyordum. Daha ilk âşkımda böyle bir yenilgi yaşıyordum ben.
Seonghwa kimdi? Gerçekten adı Seonghwa mıydı? Benden ne istiyordu? Melek değilse, neydi o?
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temptation: Seongsang
Фэнтези"Güven bana sevgilim, her şey senin için. Sen benim meleğimsin, sadece benim meleğim." © seongsangtrㅣseongsang [texting & fantastic story] all rights reserved start: 02/02/20 end: -