🌈7🌈

578 123 31
                                    

"Biraz bize yardım etsen ölürdün değil mi?"

"Gerçekten mutfakta yumurta kıracağımı sana düşündüren neydi acaba tam olarak?"

"Ders notlarımız!"

Hyunjin ile Minho'nun kavgasına aldırmadan yürüyorduk. Magix'teydik. Gezmemize izin vermişlerdi, biz de bu küçük tatilimizi hakkını vererek kullanıyorduk.

Eh, şu ikilinin mutfak ekonomisi dersi kavgası olmasaydı daha güzel olabilirdi.

"Kapayın çenenizi artık. Bozuk bir plaktan bile daha kötü ses çıkarıyorsunuz."

Jeongin de onların atamalarına katılırken ben gördüğüm harika manzara ile onları durdurmuştum.

"Çocuklar, burası çok güzel. Hadi burada biraz oturalım~."

Ağaçların arasında şirin bir gölet vardı. Etraf yemyeşildi ve bu saatte burada henüz kimse yoktu.

"Burası gerçekten güzel."

Changbin önden koşarak göletin kenarına gitmişti. Gölgelik bir alana oturmuştu. Biz de onu takip etmiş ve yanına oturmuştuk.

"Burayı daha önce hiç görmemiştim. Aslında baya uzak olduğu için hiçbirimizin gelmemiş olması normal."

"Böyle yerler hep uykumu getirmiştir."

Esnememle hepsi gülüşmüştü. Minho'nun beni kendine çekmesini hissetmemle göğsüne düşmem bir olmuştu.

"Koca bebek, uyuyabilirsin burada."

Ona dil çıkarsam da belime sardığı kollarını çekme gibi birşey cürret dahi etmemiştim. Arkama -Minho'nun göğsüne yaslanmıştım.

"Hadi ama aşk kuşları. Bari gözümüzün önünde yapmayın. Kıskanıyorum ama!"

Jeongin dudak büzüp göz ucuyla Hyunjin'e baktığında üzülmüştüm onun için. Hyunjin aramızdaki en zor kişi olabilirdi.

"Nesini kıskanıyorsun, aşk diye birşey yok. Sadece zaman kaybı."

Hyunjin'in de söyledikleriyle Jeongin'in yüzü daha çok asılmıştı.

"Neden zaman kaybıymış, çok güzel bir duygu. Hiç yaşamadığın için böyle düşünüyorsun!"

"Ne o, birinden mi hoşlanıyorsun yoksa? Neden bu kadar tepki verdin?"

Hyunjin'in alayla söylediği sözlerle Jeongin ona sırtını dönmüştü. En iyisini yapmıştı.

"Bence çok tatlılar."

Changbin'in bize bakıp söyledikleri ile kızarmıştım biraz.

"Şey, bizim aramızda birşey yok."

Kısık sesimle söylediklerimi duymazdan gelmişlerdi. Ben de hemen konuyu değiştirmeye çalışmıştım.

"Felix, neden hiç sesin çıkmıyor?"

Felix iç çekip eliyle toprağa dokunmuştu.

"Bir sorun var. Burası...bir tuhaf. Sanki çimenler, ağaçlar nefes almıyor gibi. Herşey buz gibi."

Hepimiz birkaç saniye sessiz kalmıştık. Sessizliği bozan Jeongin olmuştu.

"Şimdi dikkat ediyorum da, rüzgarın sesi bir tuhaf. Doğal bir ses çıkarmıyor."

Hepimiz oturduğumuz yerden kalkmıştık. Birşeyler normal olmadığı kesindi.

"Etrafa bir bakalım."

Birlikte yürümeye başlamıştık. Etrafa bakınıyorduk. Ben de tuhaf hissetmeye başlamıştım. Birisi beni izliyor gibi hissetmeye başlamıştım.

Ayrılmış, farklı yerlere bakıyorduk. O sırada gelen çığlık sesiyle tüylerim diken diken olmuştu.

"Minho!"

Minho'nun çığlığı ile koşmaya başlamıştım.

bu bölüm cidden çok kötü oldu ama birden tüm ilhamım gitti ve yazamadım
kısa bölüm için üzgünüm :(

stray club (minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin