Kulübeden gelen Minho'nun çığlık sesiyle hepimiz kulübeye koymuştuk. Bomboş olan kulübede etrafa bakınmaya başlamıştım telaşla.
"Minho! Neredesin!?"
Kapı arkamızdan gürültüyle kapanıp kilitlendiğinde birbirimize daha çok yaklaşmıştık. Burada kesinlikle birileri vardı.
Yerde gördüğüm parıltıyla minik cismi farketmiştim. Minho'nun yüzüğü yerde duruyordu! Düşürmüş olmalıydı. Yüzüğü alıp cebime koydum.
"Minho!"
"Beni mi arıyorsunuz?"
Hepimiz arkamızı döndüğümüzde dikilen Minho'yu görmüş ve derin bir nefes almıştık. Bu salak çocuk ne yapıyordu?!
"Ödümüzü kopardın aptal! Neden çığlık attın?"
Hyunjin'in sözlerinden sonra Minho'nun elinden çıkmaya başlayan kıvılcımları görmemle gözlerim büyümüştü.
"Hyunjin, dikkat et!"
Onu kenara çekmemle onun az önce durduğu yerin parçalara ayrılması bir olmuştu.
"Delirdin mi sen, ne yapıyorsun Minho?!"
Felix'in bağırışı ile Minho'nun yüzüne bakmıştım. Sırıtan yüzü...çok korkutucuydu. Delirmiş gibi bakıyordu.
"Yüzüğümü kaybettim çocuklar. Onu siz çaldınız değil mi!?"
Attığı ikinci güç topu ile birlikte hepimiz kenara sıçramıştık.
"Ah! Bu kadar yeter!"
Jeongin ona saldırmak üzereyken Changbin onu tutmuştu.
"Yapma! Kendinde değil, ona zarar vereceksin!"
"Ama o delirmiş! Bize saldırıyor, ne yapacağız? O Minho değil!"
Hepimiz kolonun arkasına saklanmıştık kendimizi koruyabilmek adına. Göz ucuyla Minho'ya baktığımda hala bize saldırmak için orada beklediğini görmüştüm.
"Jeongin doğru söylüyor. Minho değil o. Minho'nun dönüşmeden ya da asası olmadan hiçbir gücü yok."
Saklandığım yerden çıkıp sahte Minho'nun karşısına dikilmiştim. Bu kadar oyun yeterdi.
"Kimsin sen? Oyunu bırak!"
"Ah tamam, madem öyle istiyorsun. Bu bedenden sıkılmıştım zaten."
Karşımdaki kişi beden değiştirdiğinde bir iki adım gerilemiştim. Bu çocuk!
"Seungmin!"
"Sürprizimizi beğendiniz mi?"
Birden Seungmin'in iki yanında beliren Chan ve Woojin ile sinirle yumruklarımı sıkmıştım.
"Minho nerede? Ona ne yaptınız!?"
Chan parmağıyla yukarıyı göstererek güldüğünde kafamı yukarı kaldırmıştım.
Minho...yukarıda duruyordu. Bir güç kalkanı onu sıkıştırıyordu.
"J-Jisung uzak dur!"
"Ah ne tatlı~."
Cadıların gülmeye başlamasıyla vücudumu bir sinir dalgasının ele geçirdiğini hissetmiştim. Vücudum ateşle yanıyordu.
"Sizi geberteceğim!"
Kulağıma gelen patlama sesiyle etraf aydınlanmıştı. Enerjimin arttığını, güçlendiğimi hissetmiştim.
"Jisung, dönüştün!"
Felix'in sesiyle kendime bakmıştım. Gerçekten de dönmüştüm. Ama şuan önemli olan bu değildi.
"Alın bakalım sizi pislikler."
Onlara yolladığım alev topunu beklemedikleri için kenara atlamak zorunda kalmışlardı. Sinirden titrerken onları yakmak istiyordum.
"Şu küçük sürtüğe bak. Bizimle oyun oynamaya kalkıyor. Ama bize iyi davransan iyi edersin Jisung."
Minho'nun etrafındaki çemberin iyice daraldığını farketmiştim. Nefes almasını engelliyorlardı.
"YAPMAYIN!"
"Yüzüğü bize ver. Eğer verirsen Minho kurtulur. Hızlı düşün Jisung. Minho'nun hayatı mı yüzük mü?"
Bir an zamanın durduğunu hissetmiştim. Bu yüzüğün ne kadar değerli olduğunu biliyordum. Aile yadigarıydı. Solaria kraliyet ailesinin soyunda nesilden nesile aktarılan bir hediyeydi.
Ama Minho'ya daha fazla zarar vermelerine de izin veremezdim. Bir yüzük onun hayatından değerli olamazdı.
"Bırakın onu. Yüzüğü size vereceğim."
Chan'ın sırıtarak öne çıktığını gördüğümde yüzüne bir yumruk atma isteğiyle dolmuştum. Şerefsiz.
Ona ilerleyerek yüzüğü uzatmıştım.
"Şimdi bırak onu."
Chan yüzüğü almıştı ve parmaklarını şıklatması ile kalkan açılmıştı. Yere düşmek üzere olan Minho'yu son anda yakalamıştım.
"Normalde bırakmazdım ama o gevezeye bakıcılık etmeyeceğim. Gidelim beyler."
Onlar ortadan kaybolurken ben elimi bayılmış olan Minho'nun yüzünde gezdiriyordum. İyi olacaktı, olmalıydı.
✨✨✨✨✨
"Kaybettik. Resmen kandırıldık."
"Onları yenebilirdik, üçe karşı beştik. Bunu yapmamız gerekmiyordu."
"Emin ol bu en iyi olandı Hyunjin."
"Sen kimsin ki en iyi olanın ne olduğuna karar veriyorsun? Sen bizim patronumuz değilsin!"
Hyunjin'in bana bağırmasıyla daha çok gerilmiştim. Zaten yüzüğü verdiğim için vicdan azabı duyuyordum.
"Hyunjin, ben de aynısını yapardım."
Felix'in sözleri ile Hyunjin sinirle gitmişti yanımızdan. Göz göze geldiğimizde Jeongin bana özür diler gibi bakarak onun peşinden gitmişti.
Dolan gözlerimi kırpıştırarak gözyaşlarımı göndermeye çalıştım. Tatilimiz mahvolmuştu.
"Üzülme. Orada beni seçtiğiniz için teşekkür ederim. Dövüşmeyi seçseydiniz hem siz hem ben zarar görecektik."
Minho'nun sözleriyle ona gülümsemiştim. Kolunu omzuma atıp beni kendine çektiğinde dayanamayarak göğsüne yaslanmış ve ağlamaya başlamıştım. Sırtımdaki eli daha iyi hissetmemi sağlıyordu.
Yanımda olduğunu bilmek daha iyi hissetmemi sağlıyordu.
:")
vücudum ağrıyor
resmen şu bölümü yazarken
bin farklı pozisyona girdimumarım beğenirsiniz~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stray club (minsung)
FanfictionPerilere ve büyülere inanan ve her zaman peri olmak istemiş Jisung'un hayalleri gerçek olur. Han Jisung periler okuluna kabul edilir. Kapak: @rainbowdashove Başlangıç Tarihi: 15.03.2020 Bitiş Tarihi: -