3. Bölüm

19 5 0
                                    


Rüya'nın getirdikleriyle hepimiz ferahlamıştık.
Gerçekten Muzaffer'in söyledikleri doğruydu. Kır Huzurevi diye bir yer de kalıyordu babası. Yılmaz Kurayel.

"E ne zaman gidiyoruz adamın yanına? Bütün bilgiler elimizde nasıl olsa." Rüya geriye yaslandı.

"Vallaha benden bu kadar. Gerisi size kalmış."

"Bence acele etmemize gerek yok. Yavaş yavaş hallederiz hepsini. " Batın'a hak vererek kafamı salladım.

"Neyse gençler bir film seçtim fena. Hadi izleyelim az rahatlayalım be ne bu aksiyon? Sürekli bi ekşın ekşın." Merih yine dalga geçiyordu durumla.

"Haklısın lan. İlk defa bu gavata hak veriyorum." Sirac sessizliğini bozmuştu sonunda. Rüya mutfağa geçip içecek bir şeyler getireceğini söyledi.

Bir günümüz daha böyle bitmişti işte.

-

"Selam."
Kafamı sıradan kaldırıp gelen kişiye baktım. Ah yine mi.
"Selam." Yanıma geçip oturdu yine.
"Ee naber? Neler yapıyorsun?" Bu kız soru sormaktan başka bir şey bilmiyor muydu?
"Susarsan uyuyacağım." Kısık bir kahkaha attı.  Anlam veremeyip kafamı kaldırdım.
"Gerçekten. Ruh hastası felan mısın?" Evet şimdi soruları ben soruyordum.
"Elbette. Yani bence hepimiz bir ruh hastasıyız. Baksana etrafına insanlar ya gülüyor ya ağlıyor. Bu duygu değişimleri çok tuhaf değil mi sence de ?" Sözler karşısında gerçekten kafam karışmıştı.
"Sen buralı değilsin belli. Nereden geldin?"
Gülümseyerek baktı.
"Sonunda insanca davranmaya başladın."ellerini çırptı heyecanlı heyecanlı. Ben tip tip bakınca lafına devam etti.
"Tamam tamam. İzmir'den geldim ben . Yani ilk kez buraya geliyorum. Babamın işleri çıktı burada bizde apar topar gelmek zorunda kaldık. " babam dediği kelimede yutkundu sertçe kaşları çatıldı. Evet ilk kez gülmüyordu.

Tam ağzını açıp bir şey diyecekken Olca'nın sesi bastırdı onun sesini.
"Çağıl burdaymışsın seni arıyordum." Yanıma hgelip yanağıma hızlıca bir öpücük kondurdu. Zühre'nin bakışları ikimiz arasında gelip gitti.

"Bu kız kim?" Zühreden bahsediyordu.

"Şey merhaba ben yeni geldim bu okula. Çağıl'ın sıra arkadaşıyım." Elini Olca'ya uzattı gülümseyerek.

Olca ise burun kıvırıp"Gerek yok tatlım."diyerek bana döndü.
"Dün gelmedin. Çok bekledim ama gelmedin neden?"

"Olca cidden sıkmaya başladın işlerim var ve seni canım istemiyor cidden." Sözlerim karşısında afallamıştı.

"Peki öyle olsun." Zühre'ye bir bakış fırlatıp ayrıldı yanımızdan.

"Sevgilin miydi?"

"Hayır."

"Peki." Sonunda ilk defa bir konuşmayı kısa kesebilmişti.

-

Eve doğru yürürken yağmur hızlanmıştı. Seviyordum yağmuru. Gökyüzü ağlıyordu sanki halimize.

Şehire dökülen her bir yağmur damlası sanki bulutların paraşütle inen hüznüydü.

Kasvetli şehire inerlerken yok olacaklarını bilmeyerek atlıyorları bu lanet yere. Kulaklığımı almak için elimi cebime attım. Bu havada slow bir müzik iyi giderdi. Tam kulaklığı çözeceğim sırada bir ses duydum birinin bana seslenme sesi.

Ateş-i LeylHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin