tastes like strawberries on a summer evenin'

1.5K 105 73
                                    

çileklerin tadı bir süre sonra kötüleşiyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

çileklerin tadı bir süre sonra kötüleşiyor. 

ayaklarına vuran denizin dalgaları bir süre sonra yapışkan bir his bırakıyor, ben bu hissi sevmem bence sen de sevmezsin. 

karpuzla çilek iyi gidiyor mu bilmiyorum, hiç denemedim. ben şarkı söylemem ama harry styles söylüyor, güzel de söylüyor.

ben dalgaların bıraktığı yapışkan hissi sevmem ama deniz kenarında oturmayı severim. ben deniz kenarında oturmayı severim ama üniversiteyi denizsiz bir yerde okudum, yaşanıyormuş yani. 

deniz olmadan. 

ay çiçeklerini severim, arka planda şarkı çalarken yatağımı toplamayı. 

"hoca bitir artık hoca!" 

yaşadığım bu mahalle biraz garip, bazen mahalleler arası futbol turnuvası yapıyorlar biz hep yeniliyoruz. hakem taraf tutuyor diyor bizim mahallenin sözde teknik direktörü. biraz ilginç bir adam, oyunculardan birisinin babasıymış mahalledekiler söylüyor, çocuk bok gibi oynuyormuş ama hala ilk on birdeymiş falan. 

neyse, bu bağırışmalar iyice artınca ben de meraklanıp ayağa kalkıyorum, sahaya gidiyorum tabii. kocaman bir köpeğim var, karpuz adı, peşimden geliyor hemen. 

karpuz kocaman ama çocuksu bir köpek, bir taraflarında kurt varmış gibi davranıyor genelde. 

"ver ulan şu topu!" 

teknik direktör dördüncü golü de yedikten sonra sahaya inmeye çalışıyor, bizim mahalleli tutuyor hemen yoksa ceza yiyeceğiz. oyuncular direktörün sinirden mora döndüğünü görünce bu böyle olmaz diyorlar herhalde, içlerinden birisi topu kapıyor karşı takımdan ve adeta uçarak karşı kaleye gidiyor. 

tsubasa geldi aklıma, ne kadar yavaş koşuyordu ya. 

tabii ben de bu oyuncuyu izliyorum, yakışıklı bir şey ama belli çok gergin. suratı beş karış olmuş herkesin ağzına tükürecek maçtan sonra ama ben severim kaşınmayı oğlan golü atınca hakem maçı bitiriyor ben de soluğu takımın yanında alıyorum. karpuz da yanımda. 

bizim teknik direktör kalbini tutuyor sağ eliyle ama karpuzu görünce yumuşuyor, ne güzelsin sen muhabbeti. bana değil köpeğime. 

ben de fırsattan istifade takıma yiyecekmiş gibi bakan oğlanın yanına gidiyorum, tamam yakından daha yakışıklı ama ben de yürek yedim kahvaltıda. 

"attığın golü gördüm," diyorum. çatık kaşlarını sanki mümkünmüş gibi daha çok çatıyor, zaten uzun olan siyah saçları terden birbirine girmiş. "ne olmuş ona?" diyor, sert mizaçlı biri ilk bakıştan anlaşılıyor ama ben de yürek yedim kahvaltıda.

"ofsayttı."

"hadi ya? nereden biliyorsun sen?" 

sert bir mizacı var gibi demiştim ya, doğru çıkıyor. üstüme yürüyor ama birkaç takım arkadaşı tutuyor hemen.

"yuta bırak gidelim, ne anlar o futboldan?" diyor birisi, bir yandan da kolundan çekiyor.

adının yuta olduğunu öğrendiğim çocuk bana son kez bakıyor gitmeden önce. sonra arkadaşı bir şey diyor. benim haftalarca bunun üstüne düşünmemi sağlayacak bir şey. haftalarca düşündürecek ama beni hiç harekete geçirmeyecek bir şey.

"delinin teki bu kız, bir tane bile arkadaşı yok. cevap verme bile."

arkadaşım var, diyorum onlar giderken. sonra karpuza bakıyorum uzun beyaz tüyleri birbirine girmiş gözleri gözükmüyor ama sevdiriyor kendini.

arkadaşım var, diyorum ama içimden çünkü bazı şeyleri sesli söylersen bir anlamı kalmaz.

karpuz benim arkadaşım.

watermelon sugar ¦ nakamoto yutaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin