Zaman eksiltir insanı, her geçen gün, ömründen çala çala...
Sırtında ıslak havlusu ile oturmuş sıkkın sıkkın etrafını izliyordu Umut. Beklemekten sıkılmıştı ve bir an önce eve dönmek istiyordu. Tam o sırada kendisini içeri alan kız karşısına oturdu. Kafenin tezgah arkasında, çalışanlara ait bir bölümde oturuyorlardı.
İlk lafa yeni oturan kız girdi: "Hala ismini öğrenemedim, benim ki Deniz. Ya senin ki ne?"
Biraz bekledi Umut ve sonra cevap verdi:
- Umut
- Tanıştığımıza memnun oldum Umut.
- Bende.
- Peki bu yağmurda, bu halde dışarıda ne yapıyordun Umut?
- Uzun hikâye.
- Anlatmayacaksın yani.
-Maalesef. Peki sen bana neden yardım ettin? Ben sokakta yürüyen normal biride olabilirdim.
- Bu kafedeki anını anlatmak istemem ama sen hatırlasın galiba. İşte o yaşandığında ben de buradaydım.
- Sen de mi vardın? Biraz utandım doğrusu. Neyse.
- Boş ver. Ne olduysa geride kaldı.
- Aynen öyle. Ama beni buraya almanın tek nedeni bu değil gibi. Değil mi?
- Evet. Senle ortak bir yanımız var gibi Umut. Sadece öyle hissettim ve yardım etmek geldi içimden.
Umut "ortak yan" kelimesine kıkırdadı. Saçma gelmişti. Biraz sonra konuşmaya devam etti:
- Teşekkür ederim Deniz. Gerçekten minnettarım. Ancak ben kalkayım artık. Seni de işinden alıkoymayayım.
- Peki. Önemi yok. Ha bu arada bu da numaram. Artık arkadaşız herhalde.
- Elbette. Görüşürüz Deniz.Dedi Umut ve kendini sokağa attı. Deniz'in verdiği numaraya bakmadan cebine attı ve sonra ağır adımlarla eve yürümeye başladı.
Hala aklı bulanıktı. İçinden bir ses tekrar deniz kıyısına git diyordu ancak Umut dinleyemeyecek kadar yorgun hissediyordu.
Yağmur çok şiddetliydi oda gitmenin iyi bir fikir olmadığını anladı. Bir kaç adım yürüdü ama sendeledi. Başı dönüyordu ve bir anda halsizlik çökmüştü. Arkasından Deniz'in seslenişini duydu. Pek önemsemeden yürümeye devam etti ve adımlarını hızlandırdı. Gerçeklerden kaçıyor gibi hissediyordu. Başı ağrımaya başlamıştı. "Hasta olmak istemiyorum." dedi içinden.
Eve gelirgelmez üstündeki ıslak giysileri değiştirdi ve sıcak yatağına girdi Umut. Halsiz hissediyordu. Hasta olmak kendini aciz hissettiriyordu ancak bunu şu an düşünmek istemedi. Kendini uykunun tatlı sıcaklığına bıraktı.
"Anne" diye tekrar sarstı küçük çocuk. Annesi yavaşça gözlerini araladı ve doğruldu. "Ne oldu yavrum?" dedi. Uyku sersemliğini atmaya çalışıyordu. Annesinin esnemesinin arasına girdi küçük çocuk: "Anne kendimi kötü hissediyorum. Galiba ateşimde var." dedi. Annesi endişe ile doğruldu. Şefkatle oğluna baktı ve onu hafifçe yanına çekti. Alnına elini götürdü ve ekledi: "Evet biraz ateşin var. Gel bakayım benimle." dedi. Küçük çocuk annesinin peşinden gitti yorgun adımlarla. Annesi iyi geleceğini düşündüğü bir şurubu oğluna içirdi ve sonra onun elinden tutarak odasına götürdü. Yatağına yatırıp kendisi de yanına geçti. "Hadi oğlum uyu. Rahatlarsın birazdan." dedi. Hafif hafif saçlarını okşamaya başladı. Bir süre sonra nazik bir sesle ninni söylüyordu.
Umut gözlerini açmakta zorlanıyordu. Hala rüyasında duyduğu ninni kulağındaydı. Annesini özlediğini hissetmişti yine.
Yataktan kalkmak için kendini zorladı Umut ama başaramadı. Kendini hem ruhen hem fiziksel olarak berbat hissediyordu. Büyük ihtimalle grip olmuştu. Hem de an ağırından.
Bir süre sonra kendini zorlayıp kafasını kaldırdı. Hemen ayak ucunda oturup endişeli gözlerle kendini izleyen Okan vardı. "Şimdi hayallerle uğraşamam." dedi kendi kendine. Sonra tekrar ayağa kalkmak için çabaladı ama olduğu gibi yatağa düştü. Hiç hissetmediği kadar yorgun hissediyordu. Ayrıca kafasının içi zonkluyor ve odanın içi çok sıcak geliyordu.
Biraz daha öylece durdu ve sonra aklına yardım istemek geldi. Yanı başındaki cep telefonuna uzandı. Rehbere girip aşağı doğru inmeye başladı. İlk önce anne ve babasını gördü. Ama bu olaylardan sonra arayıp yardım isteyemezdi. Umutsuzca biraz daha aşağı kaydı. Gizem'i gördü. Onu görür görmez eledi. Yüzüne bakmak bile acı veriyordu Umut'a.
Ona yardım edecek kimse yok gibi görünüyordu. Aşağı inerken sonunda Okan'a denk geldi. İçini bir karanlık kaplamıştı. Telefonu az eğip Okan'ın halisünasyonuna baktı. Bu sefer yere çömelmişti ve hala endişeli gözlerle onu izliyordu. Göğsünün ortasından gelen derin acıyı bastırdı ve telefona bakmaya devam etti Umut. Bir süre sonra listenin sonundaydı. Ona yardım edecek kimseyi bulamamıştı.
Uzun bir süredir sıkıntı ve üzüntü hissediyordu ancak bu süreçte ilk kez ağlamaya başladı. Birkaç damla gözyaşı sessizce yanaklarından aktı. Çünkü ilk kez kendini bu kadar yalnız ve çaresiz hissediyordu. Ve üstelik hayatındaki tek arkadaşını kendi elleriyle öldürmüştü. İçinde bir şey hiç pişman olamasada Umut biliyordu ki o parça kendisinin değildi ve kendisi de değildi. O her şeye rağmen böyle birisi değildi.
Bu süre yatakta öylece kalıp karanlığa daldı. Sonra ise aklına Deniz geldi. Numarası hala cebindeydi. Bütün gücünü topladı ve ayağa kalktı Umut. Baş dönmesine aldırmadan yavaş adımlarla salona geçip askılığa doğru ilerledi. Yürürken zorlanıyordu hatta ayakları titriyordu.
Sonunda askılığa vardı. Montunun cebine eline soktu ve küçük kağıt parçasını aramaya başladı. Elini cepten çıkardığında o küçük kağıdı tutuyordu. Yorgun vücudunu yakınındaki koltuğa bıraktı ve cebindeki telefonu çıkardı. Çok beklemeden numarayı tuşladı ve Deniz'i aradı. Birkaç bip sesinden sonra telefon açıldı:
- Alo
- Alo, Deniz
- Buyrun, kimsiniz?
- Ben Umut... Öğlen karşılaşmıştık.
- Evet hatırladım. Sesin iyi gelmiyor Umut.
- Maalesef öyle. Zaten seni de bunun için aradım. Pek iyi hissetmiyorum. Yardımına ihtiyacım var.
- Öyle mi? Yanında kimsen yok mu?
- Yok.
- Peki öyleyse geliyorum. İşten yeni çıktım zaten. Konum at, bekliyorum.Umut arama kapandıktan sonra derin bir iç çekti ve konumu Deniz'e gömderdi. Sonra ise öylece Deniz'i beklemeye koyuldu. Zaten pek hareket de edemiyordu.
Yarım saatten kısa bir süre sonra kapı çalındı. Umut kendini zorlayarak kalktı ve kapıya yöneldi. Açtığında karşısında elinde poşetiyle Deniz'i buldu. Davet edilmeyi beklemeden içeriye girdi: "Çok ayakta kalma Umut. Lütfen şu koltuğa yat. Konumun eve yakın olduğunu görünce eve gidip bir iki ilaç aldım yanıma. Ayrıca hiç iyi görünmüyorsun." dedi. Umut ise bu uzun konuşmaya buruk gülümsemeyle karşılık verdi. Gerçekten kendini yorgun hissediyordu.
Sonra Deniz iyice yaklaştı ve elini yatan Umut'un alnına götürdü. Sonra ekledi: "Biraz ateşin var. Ama dinler ve bu ilaçları içersen birkaç güne iyileşirsin. Mutfak nerede sana su getireyim." dedi. Umut eliyle ufak mutfağı gösterdi. Bir süre sonra Deniz elinde ıslak bir bez ve bir bardak su ile döndü. İlk önce Umut'un ilacı içmesine yardımcı oldu daha sonra ise yatırıp alnına bezi koydu. Umut'un rahatından emin olduktan sonra karşı koltuğa geçip oturdu.
Umut ise yorgun gözlere Deniz'i süzdü. Sonra ise garip bir gülümseme ve kısık bir sesle kendine bakan Deniz'e seslendi: "Sen bana annemi hatırlatıyorsun. Daha tam tanımadığın bir adama bile fedakarca yardım ediyorsun. Sen gerçek misin? Bir melek de olabilirsin. Pek emin değilim." dedi.Deniz bu sözlere kıkırdadı ve sonra ekledi: "Melek olabilirim. Ayrıca daha önce söyledim. Senle aramızda... Nasıl anlatmalı? Garip bir bağ var. Bunu hissedebiliyorum Umut. Garip. Ancak "Yabancı Adam" anlat bakayım kim olduğunu en baştan. Anlat ki kim olduğunu öğreneyim. Nasıl olsa zamanımız var." dedi. Umut ise "Peki." deyip derin bir nefes aldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren Bir Adam
Mystery / ThrillerZihniyle kavgada olan bir katil. Zor bir hayat geçirmiş ve iyiyle kötü arasında kalmış korkak bir insan. Delirmeyi tam anlamıyla yaşayan çekingen, karamsar ve zayıf bir kişi: Umut...