Bu dünya, belki de başka bir gezegenin cehennemidir.
Umut uzun süredir beklentiyle bakan Deniz'e her şeyi anlatmaya başladı: "5 yaşına kadar normal bir hayatım vardı. Ancak bir trafik kazası ile tüm ailemi kaybettim. Ayrıca ölümlerine şahit oldum. Ölülerinin götürülüşlerini gördüm. Her şeyi hissederek... Oldukça acıydı açıkçası. Gerçekten olanları kaldırmak zordu."
"Neyse, daha sonra 2 yıl boyunca kimsesizler yurdunda kaldım. Sessiz ve kimsesizdim. Orada da olabildiğine yalnızdım. Kötü günler yaşadım orada."
"Daha sonra Okan'ın ailesi beni evlat edindi. Ama orada da kendim değildim. Hala sessiz ve hala karamsardım. Onlar çok iyi insanlardı ancak... Bilmiyorum, kendimi iyi hissedemiyordum. Büyüdükçe ailemin yanımda olmayışı daha da derinden sarsıyordu."
"Sonunda ben ve Okan aynı üniversiteyi tutturup ayrı bir eve çıktık. Ve üniversite de biriyle tanıştım. Yani Okan tanıştırdı. Hayatım boyunca Okan'dan başka birisiyle doğru dürüst diyalog kurmamıştım. Ancak ondan çok hoşlanmıştım. O seninde tanıdığın kızdı, Gizem.
"Yani saçma gelebilir ama o benim kurtarıcım gibiydi, bu karanlığın içinden onunla beraber çıkacağımı düşündüm, olmadı. Her şey senin gördüğün gibi gerçekleşti. Aynı gün can dostum Okan'ı kaybettim. Daha sonra bir kez daha reddedildim. Derslerim berbattı. İşte o yağmurlu günde beni gördüğünde bu düşünceler içindeydim. Hüzün, korku ve yalnız kalmış hissediyordum. İşte benim hikayem..." diye sözlerini bitirdi Umut. Zihnindekilerle yine uzaklara dalıp gitmişti.
Biraz sessizlikten sonra Deniz konuşmaya başladı: "Galiba sıra bende." dedi. Umut sessizce kafasını salladı. Deniz bunu gördükten sonra kendi hikayesini anlatmaya başladı: "Benim de çocukluğumda seninki gibi oldukça zordu. Ama her şeyin başladığı bir gün vardı. Bende senin gibi 5 yaşındaydım o gün. Tatile gidiyorduk. Öylece yollar akıp giderken birden bir fren ağırlığı ve bağırmalar duydum. Daha sonra sonra ise bir çarpışma oldu."
"Ne zaman uyandığımı bilmiyorum ama uyandığımda hastanedeydim. Bir süre sonra da ailemden herkesin öldüğünü öğrendim. Hastanede geçen günlerin ardından kimsesizler yurdunda kalmaya başladım. Orası bir cehennem gibiydi. Ne zaman bir arkadaş edinsem oradan gidiyordu. Ya evlatlık alınıyor ya da başka bir yurda gidiyordu. Kaç arkadaşımı kaybettiğimi hatırlamıyorum bile."
"Senin aksine 18 yaşıma kadar orada kaldım. Sonra burada ki üniversiteyi kazanarak oradan ayrıldım. Devlet bursu yetmiyordu ve bende o gördüğün kafede çalışmaya başladım. Okul ve işi bir arada yürütüyorum. İşte hikayem böyle." diyerek sessizleşti Deniz. "Acını paylaşıyorum. Benzer hayatlar yaşamışız" dedi. Ancak kısa süren sessizlikte Umut'un aklına bir şey takılmıştı. Biraz daha aklında çevirdikten sonra Deniz'e döndü ve aklındakini sordu:
- Bu kaza... Nerede olmuştu? Yani yaşadığın büyük kaza.
- Tatile giderken Antalya'da. Denize çok bir mesafe kalmamıştı. Yani öyle söylendi. Neden sordun?
- Peki tam olarak neredeydi?
- Onu hatırlamıyorum.
- Kiminle kaza yaptığınızı hatırlıyor musun?
- Mavi sedan bir arabaydı. Sonradan öğrendiğim kadarıyla o kazada iki kişi hayatta kalmış. Biri ben diğeri de benim yaşlarda birisiymiş. O da benim gibi tüm ailesini kaybetmiş.dedi. Sonra bir an duraksadı. Umut'un ne demek istediğini anlamıştı. "Kazadaki hayatta kalan çocuk sen misin?" dedi. Şaşırmıştı. Umut sessizce kafasını salladı sadece. Umut'a göre hayat, her şeyini kaybettiği yerden bir dost bırakmıştı ona. Yine de mutlu hissedemedi kendini.
"İnanılmaz!" dedi sadece Deniz. Garip bir rastlantıydı. Ancak ikisininde hayatı değişiyordu. Ikisi de bir süre öylece düşündü. Sonra Deniz ayağa kalktı: "Artık gitmeliyim Umut. Geç oldu. Galiba sende iyi hissediyorsun." dedi. Gailba bu olanları biraz yalnız kalıp düşünmek istiyordu. Umut nazikçe teşekkür etti ve kapıya kadar geçirmek için doğrulmaya çalıştı. Deniz'in kızgın bakışlarıyla karşılaşınca tekrar yerine çöktü. "Yerinden kalkma lütfen. Ayrıca yapmam gerekeni yaptım." dedi ve atkısını boynuna geçirip kapıya yöneldi. "Kendine iyi bak Umut. Görüşürüz." deyip kapıyı kapattı. O gittikten sonra bile bir süre Umut kapıya bakmaya devam etti.
Bir süre daha koltukta yattıktan sonra biraz zorlanarakda olsa kalkıp yatağına geçti Umut. Eskisine göre iyi hissediyordu. "Deniz sayesinde." dedi içinden ve onu düşünmeye başladı. Garip hissediyordu.
*** 2 HAFTA SONRA ***
Yataktan kalkası yoktu yine Umut'un. Öylece biraz daha dönüp durdu yatakta. Sonra yanındaki telefonu alıp saate baktı. Saatin öğlen olduğunu farketti. İsteksizce yataktan çıktı. Bir an annesinin silüetini görür gibi oldu. Hafif başı döndü ama çabuk toparlandı. Özlem ve acı tekrar yüreğine oturdu.
Son günlerde duyguları karmaşık olmaktan çok karanlıktı ve içinde büyüyüp duruyordu bu karanlık. Gittikçe daha berbat hissediyordu. Herhalde bundandır ki 2 hafta önce hasta olduğundan beri hala kendini iyi hissedemiyordu ve gün boyunca evden çıkmıyordu. Yüreği görünmez bir el tarafından sıkılıyor gibiydi.
Bütün bunlara rağmen yanında olan birisi vardı: Deniz. Tanıştıkları günden itibaren yakınlıkları iyice artmıştı. Bunun sebebi ortak bir geçmiş ve benzer bir hayat gibi görünüyordu ancak daha fazlası vardı. Görünmez bir bağ diye söylenebilirdi. Umut'un ilk başta gülüp geçtiği "bağ" şimdi gerçek ve anlamlı geliyordu.
Ancak bütün her şeye rağmen Umut'un içinde bir sıkıntı daha vardı. O da Deniz'e aşık olamamasıydı. Deniz'in kendisini sevdiğine neredeyse emindi ancak o aynı şeyleri hissedemiyordu. Beyni, "İşte senin gerçek kurtarıcın ve sevmen gereken kadın bu." dese de kalbi hala Gizem'deydi. Böyle olmaması gerektiğini biliyordu ama öyleydi. Kalp söz dinlemiyordu. Gizem'i kalbinden söküp atamıyordu.
Ayrıca Umut kendini bir katil olarak görüyor ve Deniz'in kendisine verdiği değeri haketmediğini düşünüyordu. "Ben yalnız ölmeyi hakkettim." diyordu sürekli içinden. "Ayrıca gerçek sevgiler karşılık bulmalı." diye ekliyordu. Halen Deniz'e karşı ne hissedeceğini bilmiyordu. Bütün bu karışıklıklara rağmen Umut'un emin olduğu bir şey vardı oda Deniz'e gerçekten ihtiyacı vardı. O yanında olduğunda mutlu hissediyordu. Ne kadar onu uzaklaştırmak istese de onun yanında olması Umut için çok değerliydi.
Kafası bu konularla karışıkken zil çaldı. Kimin geldiğini tahmin edebiliyordu. Tanıştıklarından beri Deniz onu arada ziyaret ediyor onu bu karanlığın içinden çıkarmak için çabalıyordu.
Kapıya doğru giderken odanın köşesinde Okan'ın hayalini gördü. Hızla kafasını çevirdi ve adımlarını daha da sıklaştırarak kapıya gitti. Kapıyı açtığında karşısında ıslanmış Deniz'i buldu. Yine gülümsüyordu ve yine hayat doluydu. "Bende onun gibi olmak isterdim." dedi içinden Umut. Eliyle içeriye davet etti.
Deniz üstündeki montumu çıkarmadan koltuğa oturdu. Umut şaşırmıştı:
- Montunu çıkarmayacak mısın?
- Hayır
- Neden?
- Gidiyoruz da ondan. Hadi sende bir şeyler giy bakayım. Hadi!
- Anlamadım
- Kıpırda Umut. Görürsün nereye gideceğimizi. Kaç gündür evdesin. İyileşmenin vakti geldi.Umut ısrar etmenin bir anlamı olmadığına karar verdi ve odasına geçip bir şeyler giydi. Sonra askılıktan montunu alıp giydi. Hazırlanır hazırlanmaz Deniz onu kolundan çekmeye başladı. Umut'u karanlıktan sökmek ve hayata bağlamak istiyor gibiydi. Umut ise isteksiz görünsede biraz merakla biraz heyecanla Deniz'e ayak uydurdu. O da bu öğlen molasını iyi değerlendirmek istiyordu.
Dışarı çıktıklarında hafif bir esinti yüzünü okşadı Umut'un. Hala yağmur yağıyordu. Umut yağmurlu havaları seviyordu. "Güzel bir gün olsun." dedi içinden. Mutlu olmaya ihtiyacı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren Bir Adam
Gizem / GerilimZihniyle kavgada olan bir katil. Zor bir hayat geçirmiş ve iyiyle kötü arasında kalmış korkak bir insan. Delirmeyi tam anlamıyla yaşayan çekingen, karamsar ve zayıf bir kişi: Umut...