8. BÖLÜM

50 12 0
                                    

Hiçbir şey yapmadan da yorulabiliyor insan. Düşündükleri ağır geliyor bazen.

Umut'un ağlaması kesik kesikti. Nefes alışverişi hala hızlıydı. Üzüntüsü ve yaşadığı anıların ağırlığı yüzünün her santiminde görülüyordu. Cengiz Bey ona bir peçete uzattı ve ekledi: "Üzülme evlat seni anlıyorum. Güçlü bir hafıza ağır bir cezadır. Ancak bunları beraber atlatacağız." dedi ve elini omzuna koydu. Umut hafiften toparlanıyordu artık.

Birkaç saniye geçmişti ki zil çaldı. Umut ilk önce anlam veremedi ve psikoloğa baktı ardından kapıyı açmak için ayağa kalktı. O daha bir adım atmıştı ki Cengiz Bey sert bir sesle seslendi: "Lütfen kapıyı açma. Seanslarımın bölünmesinden nefret ederim. Şu an senden önemli bir şey yok." dedi. Umut bir an kararsız kalsa da geri yerine oturdu. Zil bir kez daha çalındı. Sonra ise uzaklaşan ayak sesleri duyuldu.

"Evet Umut, şimdi zili de kapıyı da unut. Sen hikâyene devam et. Bu seans bitene kadar anlatacakların bitsin istiyorum." dedi. Umut derin bir nefes aldı ve yorgun bir sesle anlatmaya başladı: "Kazadan sonra hayatım daha da kötüleşmeye başladı. Akrabalarımdan kimse beni kabul etmedi. Bende mecburen kimsesizler yurdunda kalmaya başladım. Orada yaşça en küçük bendim ve bana orada çok eziyet ettiler. Korkumdan oradaki büyüklere de söyleyemezdim.

Geçen zamanla birlikte çok zor 2 yılı orada geride bıraktım. Sonra ise beni Okan'ın ailesi sahiplendi. Neyse ki onlar çok iyi kalpli insanlardı ve benimle yaşıt bir çocukları vardı.

Orada bana çok iyi bakıldı ancak bir türlü mutlu olamadım. Ailemi kaybedişim, zor yurt günleri ve yabancı bir ailede kalmak beni üzüyordu. Ayna fobisi de o zamanlar başlamıştı. Ne olursa olsun iyi hissedemiyordum. Ama beni azda olsa mutlu eden tek arkadaşım hatta kardeşim Okan'dı.

Yaşım ilerledi ve 16. yaşımdan sonra karamsarlığım arttı. Bir türlü mutlu hissedemiyordum. Dünya karanlık bir yerdi benim için." Umut derin bir nefes aldı ve o sırada araya Cengiz Bey girdi: "Peki bu karamsarlığın sebebi neydi? Her şeyim tamdı ve bana iyi bakıyorlardı diyorsun. Peki... Neden karamsardın veya karamsarsın?

Umut sözüne devam etmeden önce Cengiz Bey matarasından birkaç yudum aldı ve Umut'u daha iyi dinlemek için hafifçe öne eğildi. Umut yutkundu ve devam etti: "Yani, tam olarak anlatmak zor. Muhakkak ailemi kaybedişimin de etkisi vardı. Ancak sürekli karamsar olmamım farklı bir sebebi vardı. Nasıl anlatayım..? Dünyanın uzak bir köşesindeki kötü bir şeye üzülüyordum. Hiç bilmediğim bir şeye veya hiç tanık olmadığım bir olaya üzülüyordum. Dışarıdaki dünyanın bütün umutsuzluğunu içimde hissediyordum. Garip gelebilir ancak bu hissi böyle açıklayabilirim sadece."

Sessizleşen Umut'un yerine devam etti Cengiz Bey: "Seni anlıyorum genç adam. Emin ol hissettiklerin anlamsız değil. Her şeyin bir anlamı vardır. Lütfen sen durma, devam et." dedi. Biraz daha sessizlikten sonra anlatmaya devam etti Umut: "Sonra ise Okan'la aynı üniversiteyi tutturduk ve bu eve yerleştik. Bende hala aynı duygular hakimdi. Ancak üniversitede biraz zaman geçirdikten sonra biriyle tanıştık: Gizem. O kızla beni Okan tanıştırmıştı. Hayatım boyunca bırakın kız arkadaşı, Okan'dan başka arkadaşım olmamıştı. Ancak bu kız farklıydı. Geçen zamanla birlikte o kıza aşık oldum. Hatta onu hayatımda çok önemli bir noktaya koydum. O yanımda olursa eğer bu karamsar dünya dağılacaktı ve mutlu bir ailemiz olacaktı.

Sıkıntı ise başka taraftaydı. Aşk gözümü öyle kör etmişti ki gerçekleri anlamamıştım. Okan ve Gizem aslında sevgiliydiler. Bunu anlamam lazımdı ancak bilemiyorum... Göremedim.

İşte yaklaşık 3 hafta önce Gizem'e açılmaya karar verdim. Güzel şeyler giydim ve elime bir çiçek aldım. Onu çağırdığım kafeye gittim. Daha ilk cümlemde hissettiklerimi söyledim. Kalabalık bir ortam içinde beni bağıra çağıra rezil etti. Bu beni üzdü, evet ama bunu Gizem'in yapması beni yerle bir etti.

O günün akşamı ise hayatımda çok önemli yeri olan Okan gizemli bir şekilde hayatını kaybetti. Her şey üst üste gelmişti o gün. Geçmiş günlerden beri yaşadıklarımı, hepsi gözümün önünden geçiyordu. Hayal alemi benim için kabuslar üretiyordu. Sık sık ağlıyordum.

Maalesef ne kadar kabul etmek istemesem de o günden sonra deliliğe bir adım attım. Halisülasyonlar, zihninde konuşan sesler ve sıklıkla değişen duygular... Onlardan ne yaptıysam kurtulamadım. Hatta o kadar kurtulmak istiyordum ki uyuşturucu bile içtim. Hiç bir şey yaramadı.

Üstüne üstlük bugünlerde polisler tarafından sorguya çekildim ve nezarethanede kaldım. Ve ben hapishanelerden iğrenen hatta korkan birisiyim. Haliyle bu durumlar bana hiç iyi gelmedi. İşte bu durumlardan sonra sizden yardım almak için buradayım. Her şey böyleydi."

Loş ve hafif karanlık odada bir süre sessizlik oldu. Psikolog ne diyeceğini düşünüyordu. Umut ise umut dolu gözlerle Cengiz Bey'e bakıyordu. Sonunda alçak bir ses tonuyla konuşmaya başladı Cengiz Bey: "Evet, gerçekleri saklamaya gerek yok. Durumun iyi değil. Ama şu anda seninle bu sohbeti yapabilmek bile iyiye bir işaret.

Hayatın oldukça zor geçmiş üstelik oldukça duygusal biriymişsin. Tabi son haftalar da yaşadıklarında eklenince bu durum oluşmuş. Ancak yine de çoğu şeyin farkındasın. Bu durum iyiye işaret." Cengiz Bey bir süre durdu ve saatine baktı. Umut o anda psikoloğun yüzünden bir şey anlamaya çalışıyordu. Sonunda kafasını kaldırdı ve Umut'un yüzünü iyice süzdükten sonra şunları söyledi: "Benim kalkmam lazım dostum. Birkaç gün sonra diğer seansta devamını konuşalım. Ancak şimdi gidiyorum. Unutma, beden ruhun mezarıdır." dedi ve hızlı adımlarla Umut'un hareket etmesini beklemeden kapıdan çıkıp gitti. Umut bir süre arkasından bakakaldı.

Biraz düşündükten sonra bir şeyi farketti Umut. Psikolog buradayken kafasındaki ses hiç konuşmamıştı. Bu iyiye işaretti. Gerçekten iyiye gidiyor olabilirdi. Az da olsa umutlanmıştı.

Tam bu sırada odanın köşesinde, karanlık bir tarafta psikoloğu gördü. Yine bir halüsinasyon görüyordu. Umursamadı ve önüne döndü. O anda zihnindeki Siyah sessizliğini bozdu: "Gerçekleri görmüyorsun!" ve tekrar etti "Gerçekleri göremiyorsun!"

Şizofren Bir Adam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin