six

994 151 140
                                    


Jungkook o gece kısa sürede onu umuda bağlayan bedenden ayrıldığında ve dükkana geri döndüğünde, hiçbir şey değişmemiş gibi tekrar cansız haline döndü ve adı tekrar Pierre oldu onun gözünde.

Mutluluktan mı yoksa söylediği yalanlardan mıydı içindeki bu his bilmiyordu.

Sıkışıyor gibi ama aynı zamanda canlı hissettiren bir şey. Gerçi bilmiyordu, o tür bir şey hissedebilir miydi bir kalbi olmadan.

Kalp dedikleri neydi ki?

İşlevi vücuda kan pompalamaktı. Fakat onu birine vermek için illa somut, illa da göğsünde atıyor olması mı gerekirdi? Pierre, bilmiyordu.

Tek bildiği kalabildiği kadar Taehyung'un yanında kalmak istediğiydi. O gün Lou gelip onu vitrine çıkardığında aklında bu vardı.

İşin aslı aklı o kadar Taehyung ve onunla yaşadıklarıyla doluydu ki Lou'nun aniden dükkandan çıkıp gittiği geceyi çoktan unutmuştu.

Bu yüzdendir ki Madam Babette, o gün endişeyle dükkana girip o güzel aksanıyla ve biraz endişeyle Lou'ya "canım" dediğinde şaşırdı biraz.

Lou'nun kısık sesle Madam'a iyi olduğunu, endişelenmemesi gerektiğini söylediğini duydu ama nedense inandırıcı gelmedi bu ona. Zaten Madam da bunu farketmiş olacaktı ki biraz daha ısrarla, kapalı kutudan farksız genç kızın biraz açılmasını sağlamıştı.

"Ben galiba bu ülkeye alışamadım, alışamıyorum Madam." demişti Lou güçsüz bir sesle.
"2 yıldan fazla oldu ama alışamadım."
"Belli bir nedeni var mı, canım?" demişti madam da en az onun kadar üzgünken.
"İnsanlar, sanırım." diye yanıtladı onu Lou.
"Yalnızım biraz ve açıkçası ailemi çokça özlüyorum. Sanırım birkaç aya onları görmeye gitsem iyi olacak." dedi.

Konu uzamadı, madam onu neşelendirmeye çalıştı ve de Lou da öyleymiş gibi yaptı. Bu konu Pierre'in aklına takıldı. O ana kadar ne kadar mutlu olsa da sonraki saatlerde Lou için üzülüp durdu.

Pierre'in aksine Taehyung'un günü keyifli sürüyordu. Eve sırıta sırıta girmiş ve uyuyan ev arkadaşını rahatsız etmeden odasına girmişti. Sabah şaşırtıcı bir biçimde kendiliğinden erken kalkmış ve Jimin uyanmadan kahvaltı hazırlamıştı.

Arkadaşı haliyle bu duruma şaşırmıştı. Kahvaltıya oturduklarında birden laf arasında bu durumu sormaya karar verdi, son günlerde Taehyung'ta bir gariplik var gibiydi.

"Neyin var?" diye sordu bu yüzden, ağzında hala bir şeyi çiğnerken.
"Neyim olabilir?" diyerek kaşlarını kaldırdı Taehyung, yemesini kesmeden.
"Bir kahvaltı hazırladık diye başıma taş düştü sanma. Beraber toplayacağız, kaçamazsın." diye de ekledi hemen. Jimin hafifçe güldü ve başını iki yana salladı.

"Ciddiyim ama Taehyung," dedi en sonunda.
"Bir garipsin. Son zamanlarda mutlu görmüyordum seni, sürekli suratın asıktı. Hatta bir ara sokakta çalmayı bırakmayı bile düşünmüştün, merak ediyorum bu yüzden."

Taehyung yemeyi durdurdu ve aklına bunu cidden düşündüğü zamanlar geldi. Son zamanlarda pek iyi hissetmediği doğruydu. Her şey hakkında endişe ediyordu, evden çıkmayı istemiyordu ve müzik konusunda kendine olan güveni tamamen yerle bir olmuştu.

"Birkaç gün ara verdikten sonra denemek için çalmaya gittiğim gün beni biri dinlemeye geldi." dedi sakince.
"Hava çok soğuktu, normalde gidecektim ama o oradayken gidemedim, Jimin." Yutkundu.

"Bana bakışı sanki hep beni bekliyormuş gibiydi ama bu onu ilk görüşümdü, öncesinde hiç gelmemişti bile. Gözleri cam gibiydi, Jimin. Tüm ışığı yansıtıyorlardı sanki, pasparlaklardı. Herkes montlarıyla titrerken aralarında incecik gömleğiyle burnu bile kızarmadan durup beni dinliyordu. Gerçek değil gibiydi."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 31, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

pierreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin