Havanın soğukluğuna rağmen güneşin parladığı bir gündü. Dükkanda bir kargaşa hakimdi çünkü önemli bir müşteri bekleniyordu. Lou en güzel kumaşlarını dolaplarda önde çıkarıyor ve pek beğenmediklerini arkalara koyup öznel bir düzen yaratıyordu.Madam Babette çizimlerini topluyor ve bir düzene yayıyordu. Her zaman oldukça özenli giyinmesine rağmen bugün üzerinde ayrı bir şıklık vardı.
Lou da aynı şekildeydi. Üstünde siyah pileli yüksek eteği ve hoş salaş kazağıyla bir tatlılık abidesiydi. Saçlarını kendi isteğiyle salık bıraktığı nadir bir gündü. Genelde kısa olmalarına rağmen onları alttan topuz yapmayı başarırdı. Ama madam onun salık bıraktığı saçlarını daha çok severdi.
"Louisa, çiçekleri suladın değil mi canım?" demişti madam kaşlarını ciddiyetle çatıp kumaşları seçen kıza.
Kız anında düzelen kaşlarıyla Madam'a dönmüş ve sevimli gülümsemesini takınmıştı.
"Elbette Madam, ilk işim bu oluyor genelde." demişti.Madam başını sallayıp onaylamış ve kıza gülümseyip, işine dönmüştü.
Birkaç dakika sonra dükkanın açılan kapısıyla ikisinin de dikkati oraya çevrildi.
Açılan kapının ardından bir genç adam hafif adımlarla içeri girmiş ve yüzündeki yumuşak ifadeyle Madam Babette'ye sorar gibi konuşmuştu.
"Madam Babette?"
"Evet, Mösyö." demişti Madam her zamanki kibar gülümsemesiyle.
"Çok memnun oldum efendim." demişti genç adam eğilip, Madam'ın eline hafif bir buse kondururken. Onun hakkında az çok bir şey biliyor olmalıydı ki, bu jesti yapmıştı. Madam her ne kadar oldukça modern de olsa bu eski tip jestlere bayılırdı.
"Bu da yardımcım, Louisa." demişti Madam yanındaki genç kızı işaret ederken.
Genç adamın bakışları kıza dönmüş ve yüzündeki gülümsemeyi büyütmüştü.
"Memnun oldum." derken tıpkı Madam Babette'ye yaptığı gibi eline bir buse kondurmuştu.
Lou bu yapılan jeste kızararak karşılık verdi. Oldukça utangaç bir yapısı olduğundan böyle jestlere alışık durumda değildi. Ancak içtenlikle gülümsemeye çalıştı ve hafif dizlerini kırarak selamladı.
"Ben de öyle."
Garip bir sessizlikten sonra genç adam aniden hatırlamış gibi konuştu.
"Ah pardon, kendimi tanıtmadım." dedi mahcup gülümsemesiyle.
"Ben Jungkook."
"Anneniz söylemişti sanırım ancak yanlış telaffuz etmekten çekindim." dedi Madam gülümserken.
"Mutlaka söylemiştir." dedi genç adam gülerken.
"Herhalde neden burada olduğumu da söylemiştir?""Abinizin düğünü için takım diktireceksiniz sanırım?" demişti Louisa.
"Aynen öyle. Neden böyle bir gün için sizi meşgul ettiğini anlayamıyorum. Evlenen ben olmadığım sürece özel takım diktirme taraftarı değilim."
İki kadın da genç adama gülmüş ve kısa bir sohbetten sonra işe koyulmaya karar vermişlerdi.
"Şu basamağa çıkın lütfen, ölçülerinizi alayım." derken yuvarlak basamağı işaret etmişti.
"Tabii." diye yanıtlayan genç adam da üstündeki kot ceketten kurtulmuş ve basamağa çıkmıştı.
İki tarafın da belli etmemeye çalıştığı bir utanç içinde ölçüler alındı ve Jungkook denen genç yakın zamanda uğramak üzere dükkandan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pierre
Fanficcansız bir vitrin mankeninin, sokak sanatçısına olan aşkı. [taekook, devam etmeyecek]