deux

914 163 71
                                    


Sabahın ilk ışıkları tüm şehri sarmışken, zavallı Marie, Jeremy, Axel, Estee ve tabii ki güzel Pierre, yine kaderleriyle baş başa kalmış ve cansız mankenlere dönmüşlerdi.

Louisa dükkanın kapısını açıp içeriye girdiğinde hepsi içinden aynı şeyi geçiriyordu.

'Yine diğerlerinden farklı olmayan başka bir gün.'

Louisa her zamanki neşeli haliyle mankenleri selamlamıştı.

"Günaydın çocuklar. Hava bugün daha soğuk ha?" demişti atkısını boynundan çözerken.

Fakat ne yazık ki onlar soğuğu hissedemiyorlardı, o yüzden Lou'ya pek anlam veremediler.

Louisa paltosunu da çıkardıktan sonra vitrinin arka yerindeki perdeyi açmış ve mankenleri tek tek vitrine taşımaya başlamıştı.

"Sorun nedir, Mösyö Pierre? Bugün gülümsemeniz çok hüzünlü geldi gözüme." dedi elini hafifçe Pierre'in yanağında gezdirirken.

'Bu hayat Lou, sana cevap vermemi bile bana çok gören bu hayat asıl sorun.' diye geçirdi içinden Pierre.

"Ah, sizi anlıyorum. Hayat bazen bana da çekilmez gelir, ama sonra sorumluluklarımı hatırlarım. Bu dükkana gelirim, çiçekleri sularım." dedi hoş saksılardaki birkaç çiçeği işaret ederken.

"Dışarıdan çatlak gibi gözüksem de siz çocuklarla konuşurum. Çünkü benim en iyi arkadaşlarımsınız. Diğer arkadaşlarımın hepsi çok kırıcılar, oysa siz ne güzel huylusunuz. Beni sessiz sakin dinler, yargılamazsınız. Bu çok özel bir şey benim için."

Anlattığı esnada Pierre'i vitrinin oraya taşıyordu. Onun için biraz ağır sayılırdı mankenler ama alışmıştı artık.

"O yüzden siz de, her mutsuz hissettiğinizde beni hatırlayın ve sizi sevdiğimi düşünün. Umarım o sevecen gülümsemeniz hiç yüzünüzden eksilmez, Mösyö Pierre. Bu hüzün size yakışmıyor."

Pierre bu genç kıza çok minnettar hissetti. Tuhaf bir şekilde ne zaman içlerinden biri hüzünlü olsa Lou bunu hisseder gibi olurdu. Ya da belki de fazla şanslıydı ki, bu biraz abartı bir şans olurdu.

Pierre'i her zamanki yerine yerleştirdikten sonra dönüp Axel'i taşımaya başladı.

"Sizin de bir gün Pierre gibi umudunuzu canlı tutacağınıza inanıyorum Mösyö Axel. Sizin gibi hoş bi beyin bu kadar huysuz olması iyi sonuçlar getirmez. Hanımlar saldırganlığınızdan korkabilirler."

Axel keşke bu kıza cevap verebilme şansım olsaydı diye düşündü. O zaman umutsuz olmak için geçerli sebeplerini ona söylerdi.

"Evet." dedi harfleri uzatırken.
"Etraf da düzeldiğine göre, elbiseleri hazırlamaya devam edebilirim. Bu seferki vitrin kıyafetleriniz için çok uğraşıyorum çocuklar." dedi nakış kutusunu eline alırken.

Krem rengi pufu metal bir beden tasvirinin üstündeki elbiseye yanaştırmış ve konuşmaya devam etmişti.

"Bu hafta için çok hoş hislerim var. Haftasonu size bunları giydirdikten sonra çok mutlu olacağınıza inanıyorum."

İç çekti ve yaptığı elbiseye baktı.

"Biliyor musunuz çocuklar, bütün bu elbiseleri yapıp size giydirmek tabii çok hoş bir şey benim için. Ancak bir kere ben giysem nasıl olurdu diye merak ediyorum."

Ardından başını iki yana sallayıp kendine gelir gibi yaptı.

"Siz bana bakmayın, saçmalıyorum işte."

Kısa bir süre elbisedeki son dikişlerini atıp yan taraftaki ipek gömleğe geçmişti.

"Bunu sana diktim Pierre. Özel günlerde giyilebilecek kadar zarif ama aşırı detayları olsa da sade bir parça."

pierreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin