A-1

11 2 0
                                    

Ahir Akseli 23 Kasım 2017

Sert bir kahve, beni dün geceden sonra uyandırmak için birebirdi. Yeni gün, yeni umutlar demektir. Ölecek insanlar, doğacak bebekler, evlenecek gençler, belki de bugün özgür kalmış bir sürü kuş vardı. Her yeni gün yeni bir hayat..

"Zor bir ameliyattı ha?" diyerek makineden aldığı sütlü soğuk kahveyle yanıma geldi Sibel.
Fazlasıyla zor bir ameliyattı, ama başarmıştım. Herkes duymuştu büyük ihtimalle hastahanede.

"Küçük bir çocuğun hayatı söz konusuydu, elimden gelenin daha fazlasını yaptım. Sanırım belimi hissetmemem harici gayet güzel geçen bir ameliyattı." gülümseyerek söylediğim sözler Sibel'i de gülümsetmişti.

"Ben şimdi bebeğime bir masaj yaparım, eskisinden daha iyi hisseder."

"Ya kızım masajı boşver, sen anestezi doktoru değil misin? Bir iğne yap bana bir gün boyunca gözümü kırpmadan rahat bir uyku çekeyim, tek ihtiyacım olan bu."

"Yazık kafana Ahir.."

Normalde Sibel'le uğraşmaya devam ederdim ama önümdeki dumanı tüten kahvem anlamadığım bir şekilde yeri boylamıştı.
Nasıl oldu diye sorgulamama fırsat vermeden hastanenin kafeteryasına stajyer hemşirelerden biri bağırarak girdi.

"Hocam acile gelmeniz lazım, Bir vaka var. Çok.. çok kötü. Bıçaklamışlar üst üste." Hızla Sibel'le beraber olduğumuz yerden kalkıp acile doğru koşturmaya başladık, gün başlamıştı işte.

"Yaralı kadın mı?"diyerek hasta hakkında bilgi almaya başlamıştı Sibel.

"Hayır hocam, yirmili yaşlarında bir erkek."

İçim cız etmişti. Dünkü altı saat süren operasyonu unutmuştum bile, ne yorgunluk kalmıştı ne de başka bir şey.. Tek düşündüğüm gencecik bir çocuğun bıçaklanarak hayatının elinden alınmasına izin vermemem gerektiğiydi.
Hastanın yanına koştururken direktifler vermeye başlamıştım bile. Sonra bir şey oldu, hastanın yüzünü gördüm. Kumral saçlarını, uzun kirpiklerini, yüzende benden ona çocukluk hatırasını olan ufak yarayı..

"Berkan?"

Zaman durmuştu sanki. Durmasada dursundu. Çünkü neredeyse ölmek üzere olan genç çocuk benim biricik kardeşim Berkan'dı.
Benim bebeğim, kardeşten öte oğlum. Hayatımı onun üzerine kurduğum Berkan..
Bir şeyler oluyordu etrafta, şu an böyle durmam benim gibi bir doktora yakışmıyordu belki de ama şok etkisinden kurtulamıyordum. Sibel'in başka bir doktor istediğini hayal meyal duymuş gibiydim, beni sarstığını da hissediyordum. Tepki veremiyordum, bir transa girmiştim, geçmişe yolculuğa çıkmıştım.

Yedi yaşındaki bir kız çocuğunun yaşayabileceği en korkunç şeyi yaşadığıma emindim şu an..
Camın arkasından görebildiğim henüz sekiz aylık olduğu için küvezin içende parmaklarını yemeye çalışan kardeşim ve ben bir ve ya iki saat önce kimsesiz kalmıştık.
Kaza kurşununa giden babam, onun ölüm haberine dayanamayan sekiz aylık hamile annem. Birde her şeyden habersiz ben..
Sonra başka bir anı geldi gözümün önüne, Berkan'ın dokuzuncu yaş gününden. Elinde bir gemi evin içinde koşuştuyor.. Bana doğru yaklaşıyor,
"Aşkım ablam ben büyünce kaptan olucam, seninle beraber denizlerde yüzücez." Kocaman ela gözleri açılıyor hemen korkuyla.
"Yüzücez di mi? Sen de geleceksin benimle. Sensiz gitmem uzaklara." otuz iki diş sırıtıyorum,
"Ölüme bile sensiz gitmem ben birtanem."

Gözlerimi açtığımda kolumda bir serum başımda uyuklayan bir Sibel vardı.
Her şeyin kabus olduğuna inanmak isterdim ama ne yaşadığımı gayet iyi biliyordum.. Hareket ettiğimi gören Sibel hemen ayaklanıp yanıma geldi.

"Güzelim iyi misin? Çok korkuttun beni, gözümün önünden gitmedi bütün gece o halin."

"Berkan nerede? Allah kahretsin nasıl böyle bir hata yapabildim.. Nasıl kardeşim? kim girdi ameliyatına?"

Sibel'in aşırı sakin yüzü beni rahatlatmak yerine geriyordu. Onu tanıyordum hasta yakınına ölüm haberi verirkenki soğuk kanlılığı vardı üstünde..

"İkimiz de doktoruz, uzatmayacağım ama sana nasıl açıklayacağımı da bilmiyorum.. En iyisi kendin ameliyattaki doktorla konuşup kendin görmen."

Sadece görmen demene takılmıştım, şükürler olsun yaşıyordu. Gerisi önemli değildi.
Kolumdaki serumu çekip Sibel'in itirazlarını dinlemeden yoğun bakım ünitesine ilerdim.
Önce canımın canını görmem lazımdı, onun canı benim canımdan değerliydi. O benim bu hayattaki tek varlığımdı.

Yoğun bakımda Berkan'ı bulamayınca sinirle Sibel'e bağırdım.

"Nerede Berkan? Üst üste bıçaklanmış biri ameliyat sonrası hangi üniteye alınabilir?"

"Sekizinci katta 950 nolu oda da"

Asansöre doğru koştum bu sefer, üçüncü katta olup yukarı doğru çıktığını görünce beklemeye dayanamayıp yangın merdivenine koştum. Aklım yerinde değildi nefes nefese en hızlı şekilde çıktım merdivenleri ve girdim kardeşimin odasına.
Makinelere bağlı nefes alırken görünen inci gibi dişleri normalde hep bir işler karıştırıp tatlı tatlı ablasına gülümserken gözükürdü.
Dayanamıyordu Ahir, Aklı almıyordu. Tek derdi gülmek ve insanları güldürmek olan kimseye kıyamayan kardeşine bunu kim yapabilirdi?
Belki şu an bilmiyordu ama bulacaktı..
Yeni bir duyguyla tanışıyordu o an Ahir, ölüm. Babası kimin attığı belirsiz bir kurşun tarafından öldüğünde, annesi bu acıya dayanamayıp kardeşini doğururken son nefesini verdiğinde.. Bunların hepsini küçükken bile yaşasa içinde böyle bir nefret doğmamıştı. Hatta insaların hayatını kurtarmak isteme aşkı doğmuştu.. Doktor olup başka hiçbir çocuk onun gibi kimsesiz kalmasın diye elinden geleni yapmak.
Peki şu an içinde yanan bu ateş neyin nesiydi? Bunu kardeşine yapan her kimse bulacaktı..
Tek şeyden emindi Ahir. Bunu ona yapan ve ya yapanlar ölmekten beter olacaktı.

AHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin