A-3

9 2 0
                                    

6 Ocak 2020

Hapishanenin kapısından koşarak çıktığımda yerde kanlar içinde yatan adamı gördüm.
Etrafında bir sürü insan, ve atılan çığlıklar.

"Kenara çekilin, nefes almasına izin verin." adamın çevresindeki kalabalığa bağırmaya başlamıştım.

"Sen kimsin?" gelen soruyu umursamaz bir şekilde cevapladım,
"Doktorum ben, şimdi geri çekilin çünkü hasta nefes alamıyor."

"Nabız yok Sibel." dedim. İlk yardım çantasından çıkardığım gazlı bezleri ona doğru uzatırken.

"Kalp masajı yapacağım, geri getirmeye yönelik uğraşıyorum. Kanamasını yavaşlatmak için bez koydum. Sen nefes almasını sağla."

Sibel kalp masajına başlarken ben de suni teneffüse başladım. Ciğerimdeki bütün havayı ona doğru üflemekten bir dakikaya yakın hiç vazgeçmedim. Neredeyse ben ölecektim nefessizlikten ama o buna değecek bir şey yaptı ve öksürmeye başladı.
Derin derin nefes alırken ağzından çıkan kanları temizleyip mırıldandım.
"Yaşatacağım seni, korma sakın."

****

Özel Yeşildeniz hastahanesi ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu büyük ihtimalle.
Hastahanenin her yeri korumalarla doluydu kapısında ise basın ve emniyet bekliyordu.
Çok sonradan fark ettiğim bir gerçek vardı ki Sibel'le beraber kurtardığımız adam Koçer ailesinin birtanecik oğluydu.
Kader tam burada kendini gösteriyordu.
O çocuğun Aker Koçer olduğunu bilseydim yıllardır nasıl öldürüceğimi planladığım adamları yol ortasında canım pahasına kurtarmazdım büyük ihtimalle.
Aker Koçer'i kurtararak öyle bir şey yapmıştım ki fark etmeden, tüm Koçer ailesi hastahaneye geldiğimizden beri Sibel'le benim peşimde dönüyordu.
İki hafta içinde dedelerinin de ameliyatını benim yapacağıma fark ettiklerinde iyiden iyiye kanları ısınmış gibiydi bana.
Keyfim yerindeydi anlayacağınız.

"Ne yapmışsınız kızlar ya siz, Koçer'lerin gizli veliahtını ölmek üzereyken diriltmek falan."
Kocaman gülümseyerek yanımıza gelen Kerem Sibelin yanağından bi makas aldı.
"Naber güzellik, hayat kurtarmak zor olmuş olmalı sana bir yemek ısmarlamama ne dersin?"

Sibel huysuzlandı yine

"Seninle yatmayacağım Kerem, neden bu kadar zorluyorsun?"

"Çünkü sana aşığım."

"Levent'te Ela'ya aşıktı."

"Ağla kalbim ağla.."

Onların bu tatlı atışmalarına ağız dolusu bir kahkaha patlattığım da şokla bana döndüler.
İkisi bir böyle bakınca bir rahatsız oldum. Kakülümü düzelttim, yüzümü bir ufaladım. Kafamı tekrar kaldırdığımda yine aynı şekil bakmaya devam ediyorlardı ya hu..

"Noluyor ya.. niye böyle bakıyorsunuz?"

Sibel kafasını sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalışır gibi yaptı.

"Sen az önce kahkaha mı attın?"

"Evet, çok şeker gözüküyordunuz."

Sibel gözleri dolu dolu bir anda bana sarılınca elim ayağıma dolandı.

"Uzun zaman sonra ilk defa güldüğünü gördüm." diye fısıldadı kulağıma.

"Çünkü bugün kardeşimin intikamını gerçek anlamda almaya başlayacağım ilk gün." diye fısıldadım aynı şekilde onun kulağına.

****

Sibel'i Kerem peşimize takılmasın diye bahçede bırakıp Aker'i ameliyat eden Işıl hocanın odasına girdim.

"Rahatsız etmiyorum di mi hocam?"

"Hayır tabiki, buyur gel içeri. Yolda müdahale ettiğiniz hastayı mı merak ettin?"

"Sizin elinize teslim edince merakım kalmadı hocam emin olun.. Sadece durumunun nasıl olduğunu öğrenmeye geldim."

"Bir kaç hafta güzel bir şekilde bakılırsa, bir şeyinin kalmayacağına eminim."

Geberebilirdi, bütün ailesinin yanında bir de onu nasıl mahvedeceğim konusunda kafa yormama gerek kalmazdı.

"Hocam aslında ben şey sorucaktım, hastayla müşahade altındayken ben ilgilenebilir miyim? Gerçekten uzun zaman sonra ölüme bu kadar yakın birini kurtarmak beni çok etkiledi."

Işıl hoca anlayışla yüzüme baktı.

"Hemşirelerde en az senin kadar dikkat eder merak etme. Böyle ufak müdahaleler için senin gibi bir doktorumuzu yormaya gerek yok bence Ahir'ciğim."

"Beni düşünüyorsunuz anlıyorum ama hocam önümüzdeki bir kaç gün acil bir şey gelmezse planlı bir ameliyatım yok. Sadece hastahaneden çıkana kadar bakımıyla ben ilgilenmek istiyorum."

Işıl hocanın daha fazla diyecek bir şeyi kalmadığından başını onay verircesine salladı.

"Peki canım, sen bilirsin."

Başımla selam verip Işıl hocanın odasından ayrıldım. Berkan'ın odasına gidip bugün olanları anlatmalıydım. Gözüme ilişen simsiyah takım elbiseli adamdan sonra ben buradayım hello diyen bir gerçek yüzüme vurdu. Her yerde Koçer'lerin adamları vardı, özellikle bizim çevremizdeydiler ve ben herkesten ablası olduğumu gizlediğim hastahanede yatan ama kayıtlarda olmayan kardeşimin yanına gidip bu haydutlara açık vermek üzereydim.
Mimiklerimle kendi kendime kızarken hastahanenin temizlikçi ablalarından olan Funda teyze "İyi misin kızım?" dedi.
Uzaktan kafayı yemiş gibi mi görünüyordum, he eğer öyleyse doğruydu çünkü.

"İyiyim Funda teyzem, çok iyiyim. Kolay gelsin."

"Sağ ol kızım."

****

Yedi Ocak olmasına yarım saat kalmıştı, zor bir gündü ama şu an karşımda yatan Aker Koçer'e bakarken hiçbir yorgunluk hissi yoktu üstümde.

Yüzü hatlarını sanki bir ressamın elinden çıkmış gibiydi. Hafif kirli sakalı esmer teniyle ahenk içindeydi. Kaşlarını alıyor muydu acaba? Doktor olmasaydım burnuna estetik derdim büyük ihtimalle, bu kadar düzgün olması akılalmazdı.
Adamda resmen tek bir kusur yoktu resmen.
Ancak meyveyi soymadan içinden ne çıkar bilinmezdi sonuçta.
Bu adamın içinde de Koçer ailesinin iğrençliği vardı kesin.
Yine de yıllar önce bir mekanda karşılaşmış olsak, telefon numarasını isteyecek kadar hoşlanacağıma emindim Aker Koçer'den.
Şu an ise hissettiğim ise saf kindi.
Güzel boğazını sıkmayı o kadar çok isterdim ki.. Kendime gelmek için Aker'in başından ayrılıp odasındaki banyoya doğru ilerledim amacım elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmekti ama yine aynadaki görüntüme daldım bir süre.
Kısacık saçlarım, kakülerim, yüzümü kaplayan çillerim. 27 yaşından daha çok yeni üniversiteye başlamış genç bir kız gibi duruyordum. Güvenilir, temiz, iyi niyetli..
Gülümsedim kendi kendime, aynada görünen bu kız Aker ailesinin sonu olacaktı.

AHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin