A-2

6 2 0
                                    

6 ocak 2020

Masmavi gökyüzünü çevreleyen kara bulutlara dalmış gitmiştim yine. Son üç senedir sürekli yaptığım tek şey uzaklara dalıp düşünceler de boğulmaktı..
Berkan bitkisel hayata girdiğinde sanki onunla beraber ben de girmiştim, az önce kardeşimin bedenini bir bezle temizlerken eski benden eser yoktu.
Yaşamayı seven Ahir yıllar önce kardeşiyle beraber bu yatağa hapsolmuştu.
Tek bir derdim vardı kardeşimle beraber bu yatağa hapsolalı, bunu Berkan'a yapanlara bin beterini yapmak.
Yakın zamanda bu fırsat ayağıma gelmişti, her şeyi planlamıştım. Bugün yeni bir hayata başlıyordum bana ne olacağı umrumda değildi ama onlara neler yapacağımı çok iyi biliyordum.
Berkan üç sene önce bir cinayete şahit olmuştu, İstanbul'un en önemli iş insanlardan(! ) biri olan Selim Koçer'in, korumasının birisine öldürdüğüne...
Aynı koruma birini öldürürken Berkan'a yakalanınca kardeşimin bu olaya şahit olduğunu görüp onu ortadan kaldırmak istemiş ne hikmetse olay ortaya çıkmasın diye bir kişiyi daha öldüren bu koruma Berkan hastaneye kaldırıldıktan iki gün sonra gelip teslim oldu. Büyükleri korumak için ileri atılan onların dilince küçük insanlar.
Emniyet böyle büyük bir aileye bulaşmak istemediği için önüne atılan bu küçük yemi havada kaptılar. Benim güzel kardeşimin hayatının elinden alınmasını kimse umursamadı ya da diğer çocuğun..
Adalet yerini bulacaktı er ya da geç onların da hayatı benimki gibi mahvolacaktı.

"Hapishaneye gitmiyor muyuz Ahir?"
O kadar dalmıştım ki kapının açıldığını fark bile etmemiştim, soran gözlerle bakan Sibel'e kafamı salladım.

"Montumu alayım, çıkalım."

"Bugün Berkan'ın yanında her zamankinden daha fazla durdun." diye mırıldandı ağzının içinden, terslenmekten korkar gibi bir hali vardı. Oysa son üç senedir takındığım tavrın gardını bir tek Sibel'e düşüyordum.

"Bugünden sonra her şeyin başlayacağını anlatıyordum." dedim, Berkan'ın odasından çıkıp asansöre doğru ilerlerken. Çok şükür boştu.

"Ahir sen bir doktorsun. Can kurtarmak senin görevin, yeminin var bunun için senin kızım. Birini öldürmek kolay mı? Hem de biri dediğimiz Koçer ailesiden, emin misin yapabileceğine?" Sibel'in bu endişeleri beni çileden çıkartıyordu. Planlarımı bilen tek kişi oyken ne zaman bu konu hakkında konuşsak, o adamlardan korktuğunu, benim için endişelendiğini, İlahi Adalete güvenmemi söylüyordu.

"Bana sürekli aynı şeyleri söyleyip durma Sibel. Her şeyi birbir planladım, yıllardır bunun için uğraşıyorum. Kardeşini komalık ettikleri kızın diplerinde olduğunun farkında bile değiller! Berkan onlar için her gün hayatlarına son verdikleri üç beş insandan biri. Hatırlamıyorlar bile onu."
Ellerim titriyordu, bu gerçeğe dayanamıyordum. Dördüncü katta asansöre binenlerle birlikte kendimi biraz daha kontrol altına almaya çalıştım.
Bugün önceliğimiz hapishaneye gidip mahkumların sağlık kontrolünü yapmaktı. Böyle bir iş Sibel'le bana düşmezdi normal bir zamanda ama şu an en iyi bilgi toplayabildiğim yer cezaeviydi, başhekimden özellikle izin istemiştim.
İki saat içinde hapishaneye gelmiş Sibel'le mahkumların sağlık kontrollerini yapıyorduk.

"Nasılsınız Ahir hanım?" diyerek karşıma oturan Mehmet amcaya son zamanlarda çok yapmadığım bir şey yaparak gülümsedim. O buraya yaptığım zorunlu ziyaretlerde alıştığım tek insandı.
Suçu ise.. kızına tecavüz edip öldüren insan müsveddesini vurmaktı.

"İyiyim Mehmet amca, daha ne kadar bana sizli bizli konuşacaksın. Büyüğümsünüz utanıyorum gerçekten."

"Olur mu öyle doktor hanım, siz asıl bizim büyüğümüzsünüz."

Sibel bana bakıp gülümserken ben de Mehmet amcadan kan almaya başlamıştım. Bugün hapishane her zamankinden daha şenlikti. Herkesin yüzü gülüyordu, nedenini merak etmiştim.

"Bugün herkesin yüzü gülüyor, bir şey mi var Mehmet amca?"

"Var tabi ya doktor hanım. Bugün Koçer'lerin emmioğlu çıkıyor hapisten. Lokma dağıttılar garibanlara hep."

"Ne zaman otursak bir konusu geçiyor bu ailenin, bu çöplüğün iyisi onlar galiba." ağzımdan çıkan gafla dilimi ısırdım, Mehmet amcanın yüzüne yalandan da olsa böyle söylemek bir an vicdanımı rahatsız etti, o iyi bir insandı. Kızı için sağlanmayan adaleti sağlamıştı, bunu yıllar önce yapsa ben de kınardım belki onu fakat şu an kardeşi komada yatarken katillerini magazinde izleyen bu kız kınayamıyordu.

"Çocuk buraya gireli iki ay bile olmadı, ama çıkacağı çok belliydi. Sürekli bu Koçer ailesinin tek oğulları ziyaretine geliyordu. Ben içeri girmiş olmasına bile şaşırdım."

O da aynı benim gibiydi, kızını paralı bir adam öldürmüştü ve üstü örtülmeye çalışılmıştı.

"Aker Koçer geliyordu yani, şaşırdım açıkcası bütün aile sürekli davet, yardım kuruluşu, gezerken adamın bir tane bile fotoğrafı düşmedi medyaya."

"Yakında düşer kızım emin ol. Bu emmioğlu çıktı ya dışarı, asıl şimdi başlıyor bunların pis işleri. Artık o çocukta arkadan arkadan yürütmez, Sonuçta iki mafya ailesinin başa geçebilecek tek veliahtları o."

Yalandan gülümsedim.

"Hayatlara bak ya, senarist olsalar iki sezon net garanti çekilir."

"Adı da kurtlar vadisi İstanbul olur."

Bu sefer gerçekten gülümsemiştim işte, Mehmet amcanın elini öpmeye çalışırken yine kızdı bana;

"Siz bu ülkenin aydın gençlerisiniz kızım, benim gibi bir adamın elini öpmek senin gibi bir kıza yakışmaz."

Üzüldüm sonra böyle düşünmesine ama bir şey dememe fırsat vermeden gitmişti bile Mehmet amca.

Eşyalarımızı toplayıp Sibel'le hapishanenin çıkışına doğru ilerlerken gün içersinde öğrendiklerimizi konuşuyorduk.
Tam o sırada bir ses duyuldu, bir silah sesi.

AHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin