Dikkat egoist ve atarlı Seokjin içerir. Sık sık argo kullanılmıştır. Ve kontrol etmeye zamanım olmadığı için yazım yanlışları mevcuttur lütfen görürseniz uyarın.
Parmaklıkların boktan gıcırtısı uyandırdı beni. Kaç saat uyumuştum? Herkes gjbi bende hücremin önünde dikilmeye başladım. Yemek yiyeli en fazla üç saat olmuştu. Yemeğe çıkıyor olamazdık. Gardiyanlar eksik olup olmadığına baktı. Ve yine grup grup ilerlemeye başladık. Gruplarımıza taktıkları yaratıcı isimler gözlerimi kamaştırıyordu. Bu kadar yaratıcı olunmaz be... Bizi yemekhaneye indirdiler ama yemek servisi yapılmıyordu. Masalar kaldırılmış sandalyelerin hepsi bir yöne bakacak şekilde dizilmişti. Sandalyelerin karşısında papaz elindeki büyükçe incille bizi bekliyordu.
-Gelin tanrının oğulları. Yerleşin.
Arkalarda bir yere geçtim. Hiçbir zaman dindar olmamıştım, ne bekliyorlardı ki? Ön sıralar hızla doldu. Yanıma yerleşen esmere döndüm. Gözlerindeki nefretle papaza bakıyordu.
-Pek inançlı değilsin sanırım Namjoon.
-Ateistim Seokjin.
Benim aksime o tamamen inançsızdı. Götün sıkıştığı zaman dua edecek bir tanrının olmaması zor olmalı.
-Sen peki?
-Ateist değilim Namjoon.
Göz devirdi. BANA. Ne cürettle benim gibi kusursuz birine göz devirebilirsin.
-En az benim kadar Ateistsin Seokjin.
Anlamamıştım. Arka sıralarda oturmam tanrıya inanmadığımı göstermezdi. Onu anlamamı beklemiyormuşçasina konuşmaya başladı tekrardan.
-İnsanların geçmişten günümüze kadar inandığı 30560 kadar tanrı var ben 30560'ına inanmıyorum sense 30559'una. Doğru tanrıya inanıyor olma ihtimalin fazlasıyla az. Tanrı varsa bile hangisi gerçek? Tüm dinler kendi tanrılarının gerçek olduğunu ölümüne vurgularken hangisine inanmalıyım?
Kafamı karıştırıyordu. Evet belki haklıydı ama... aması yok haklıydı işte. Yine de varoluşun temelinde yatan inanma isteği, öldükten sonra daha iyi bir yere gideceğine inanmak istiyordu insan. Güldü.
-Amacıma ulaştım. Sorguluyorsun.
-Bir tanrı gerçek olabileceğini söyledin. Neden inanmıyorsun hiçbir dine?
-Şans oyunlarında iyi değilim Seokjin 30560 seçenek arasından soğru olanı seçemeyeceğimi biliyorum. Ben kanıt istiyorum. Varlığına dair bir kanıt.
Papaz İncil'in sayfalarını karıştırdı bir süre. Sonra okumaya başladı. Kafamı ona verecek durumda değildim. Ya haklıysa diye çığlık atıyordu beynim. Ya haklıysa...
Yarım saat kadar düşündüm bunları. Herkes ayaklanınca bende ayağa kalkıp hücreme ilerledim. Acaba gerçek tanrı hangisi? Beynimi bulandırıyorsun Namjoon!
-Seokjin nereye gidiyorsun?
Herkes bahçeye giderken ben hücreme ilerliyordum. Fark etmemiştim bile.
-Herkes nereye gidiyor?
-Boş zamanımızdayız. Bahçeye gidiyorlar.
-Bahçe de en az hücrem kadar sıkıcı. Ayrıca çok sıcak.
Bir şey demeden beni takip etmeye başladı. Hücreme geliyordu benimle birlikte.
Hemen arkamdan hücreme girdi. Rahatsız yatağıma oturup ona baktım. Oysa ellerini duvardaki isimlerde gezdiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Interfectorem || Namjin
FanfictionDonuk bakışları önündeki yemekte geziniyordu. Hapishane yemekleri her zaman çok kötüydü. Karısınım yemeklerini özlemişti. Anlamsız düşüncelerinden sıyrılmasını sağlayan sese odaklandı. -Hey sen, senin gibi biri neden bu fare çukurunu boyladı? Yüzünd...