Tae uyuyana kadar omzumda ağlamaya devam etmişti. Uyuyunca onu bırakıp gidemedim ve şu an bacağımda yatmaya devam ediyor. Saçlarıyla oynuyorum ve mırıldanıyor ara ara. Eğer Tae o pisliği öldürmemiş olsaydı ben öldürürdüm. Bir çocuğun ruhunu çalmaya hakkı yoktu.
-Hey, sorun var mı?
-Kocaman bir sorun var Namjoon. Kocaman ama sana anlatamam.
-Ne kadar kötü?
Ne kadar kötü? Kelimeler yetmezdi anlatmaya.
-Hyung?
-Buradayım Tae, gitmedim.
-Teşekkür ederim hyung.
Gözleri kapalıydı, sesi hâlâ kötü geliyordu ve beni öfkelendiriyordu.
-Sikik herif.
Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Pişman olmadığö her halinden belliydi.
-O ve ben aynı yere gideceğiz, cehenneme.
Hayır Tae. Cehenneme gidecek kişi o demek istedim ama 6 kişiyi öldürmüş birine söyleyemedim bunları. Merak etme Tae, orada bile seni yanlız bırakmayacağım hyungun sana sülük gibi yapışacak.
-Ben burdan gitmek istiyorum. Korkuyorum burada.
-Seni çıkarıcam ne pahasına olursa olsun.
-Hyung beni yanlız bırakır mısınız?
-Gitmemi gerçekten istiyor musun?
-Kendimi toplamam lazım, yanınıza gelirim ben.
Bir şey demedim ve kalkıp hücreme yöneldim. Arkamdan koşara geldi Najoon ve omzumdan tutup kendine çevirdi beni.
-Sana bir şey söylemeliyim: Umut tehlikelidir, umut insanı delirtebilir. Vazgeçmesi daha iyi.
-Bu boş bir umut değil Namjoon. Onu buradan çıkaracağım. Gerekirse yıllarımı alsın ya da idam cezasına mahkûm edileyim. O buraya it değil.
-Peki sen, sana ne olacak o zaman?
Düşünmedim, umrumda bile değildim. Ne oluyor sana Seokjin? Burayı derhal terk etmek isteyen kişi sendin.
-Ona bir söz verdim.
-Ve onu delirmeye biraz daha yaklaştırdın.
Haklıydı belki ama o an onun gülümsemesini istemiştim sadece. Onun delirmesin istemiyordum.
-Onu kurtarmama yardım et.
-Elimden bir şey gelmiyor.
Hücreme geldim ve duvarın dibine çöktüm. Ne yaptım ben? Tutanayacağım sözler verdim ona. Üzülmemesi için yaptım ama ilerde, umudu yavaş yavaş sönmeye başladığında her şey daha kötü bir hâl alacaktı.
Yatağıma oturdu ve kafamı dizlerine yasladı. Saçlarıma daldırdı elini. Ben anlamsız düşüncelere dalarken sadece saçlarımı okşadı. Üzgünüm Tae, berbat bir hyung oldum.
Aradan dakikalar geçti ama pozisyonumuzu bir kere bile değiştirmedik. Midem bulanıyordu. Kusacak gibiydim.
-Kusmak istiyorum.
-Kendini bu kadar kötü hissetme sen sad-
-Midem bulanıyor.
-Hastalandın mı?
-Zehirlendim bence.
-Uyumak ister misin?
Kafamı salladım. Yataktan kalkıp elini uzattı bana. Yatağa yatınca hiçbir işe yaramayan incecik örtüyü örttü üstüme. Gözlerim kapanırken duyduğum son şey konuşmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Interfectorem || Namjin
FanfictionDonuk bakışları önündeki yemekte geziniyordu. Hapishane yemekleri her zaman çok kötüydü. Karısınım yemeklerini özlemişti. Anlamsız düşüncelerinden sıyrılmasını sağlayan sese odaklandı. -Hey sen, senin gibi biri neden bu fare çukurunu boyladı? Yüzünd...