Güneş Berfin'in odasına da doğmuştu. Ama güzelliğiyle değil tüm kasvetiyle... Hayatında bir şeyler ters gidiyordu fakat ne olduğundan emin değildi. Bu sabah canı çok sıkkındı. Akşamdan dolayı olsa gerekti. Bu üzüntüsünü dışarı vurmamalıydı. Çünkü eğer babası görürse bu sözü bozabilirdi ve iki aile arasında anlaşmazlık çıkabilirdi. Böyle bir şey olsun istemiyordu.
Lorinden sonra o da banyoya girdi. Duş alacaktı, almalıydı. Suyu açtı ve sıcak olmasını bekledi, ılıklaşınca fıskiyeyi başından aşağı doğru tuttu... Öyle ki ona iyi gelmişti. Duş alması bitince banyodan çıktı ve üstünü giyindi. Hafif dalgalı saçlarıyla banyoya geri girdi ve kurutma makinesinin düğmesini açtı. Hızlı hızlı kurutmaya başladı. İşlem bitince ayakkabılarını da giyip aşağı inecekti. Lorin çoktan inmişti bile. Ona, onu aşağıda bekleyeceğini söylemişti. Giyindiği belden kemerli, etek kısmı hafif geniş, kolları bilekte mavi elbise ayaklarına yetişmiyor, dizinin iki parmak altında bitiyordu. Saçlarını yan tarafa atıp kapıyı açtı.O sırada Rodin de odasından çıkıyor, Berfin'in odasına doğru geliyordu. Berfin'e bakıp,"Berfin biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabi ki..." deyip Berfin'in odasına geçtiler. Yatakta oturup konuşmaya başladılar.
"Seninle dertleşmeyeli uzun zaman oldu ha Berfin? Biliyorum sırası değil ama günlerin sayılı o yüzden bu fırsatı değerlendireyim dedim."
"İyi etmişsin Rodin. Aynen uzun zaman oldu."dedi derin nefes alıp dudaklarını birbirine bastırarak.
"Akşam olan olayı konuşmak istedim seninle. Tabi senin için de sorun yoksa"
"Yok Rodin yok. Konuşabiliriz."
"İyi... Ben akşam gördüm, istemiyorsun sen Devrim'i he? Söyle bana korkma kimseye söylemem!"
"Sorun değil söyleyebilirim sana. Sen ne sakladım ki bunu saklayayım? Ben, ne bileyim? İstememek değil de... Iııım tanımıyorum, daha ilk defa gördüm... Yani ne bileyim işte? Ben de her kız gibi sevdiğim adamla evlenmek isterdim ama sen de biliyorsun ki sevdiğim falan yok. O yüzden sorun da yok. Yani evet sorun yok..."
"Nıç, sen öyle diyorsan öyledir. Biliyorsun biz sadece mutluluğunu istiyoruz. O yüzden sen mutluysan, senin için sorun yoksa bizim için de yok." dedikten sonra elini Berfin'in dizine koyarak "Hadi yemeğe inelim. Halime abla yine döktürmüştür. Beklemeyelim." dedi ve ayağa kalktı. Berfin de dudaklarını birbirine bastırarak başını aşağı yukarı salladı.
"Olur hadi inelim." Ardından aşağı, kahvaltıya indiler.Diğerleri de yavaş yavaş iniyordu. Berfin'in annesi Semra Hanım kızına şefkatle bakıp yanına gitti. Sarıldılar. Annesi onu öpmelere doyamadı ve "Ah benim kızım, bu günleri de mi görecektik? Canım kuzum! Büyümüş de evleniyor benim can parçam! Görüyor musunuz şu güzelliği? Ayyiii!" Berfin utanıp annesine sarıldı ve öptü. "Sen de çok güzelsin canım annem benim!"
"Oyy minik kuzum! Hadi hadi soğutmayalım yemekleri..." deyip sofraya geçtiler. Edip,"Hayırlı olsun yeğenim! İnşallah düğününü de görürüz!"
"İnşallah amcam, inşallah!" diye cevapladı Berfin. Emine, Lorin'e dönüp "Ee artık Berfin de sırasını savdığına göre sıra bizimkilerde. Berfin'in düğününden kısa bir süre sonra inşallah Lorin ile Rodin'i de everecez." dedi. Lorin annesine kaş göz işaretiyle babasını göstererek sus işareti yaptı. Emine umursamadan Edip'e dönüp,"Değil mi Edip? Everecez bizimkileri de?"
"Hı hı... Tabi tabi onları da eveririz. Rodin için söz veremem ama kızm gözüm kulağım üstünde olacak haberin olsun!" dedi kızına gülerek göz kırparken. Babasının bu söylediklerine sahte bir gülüşle karşılık veren Lorin onu evlendirmeyeceğini anladı ve annesine 'Al gördün mü ne yaptığını?' bakışı attı. Annesi de ona 'Sen rahat ol, ben halledeceğim' bakışıyla karşılık verdi. Ardından salona Rodin de girdi. Sofrada herkesin başladığını görünce "Afiyet olsun!" dedi, yerine oturdu. Onun bu söylemine diğerleri başını sallayarak yanıt verdi.Yemekler yenince sofranın kaldırılması için Halime ve Asmin'e, Lorin ile Berfin de yardım etti. Mutfakta Halime hariç diğerleri kız kıza sohbete başladılar. Asmin,"Ee Berfin kararından pişman mısın yoksa sorun yok mu?"
"Bilmiyorum Asmin kafam çok karışık . Bir yanım her şey güzelolacak derken diğer yanım hâlâ onu tanımadığı için veryansın ediyor."
"Sen merak etme canım kardeşim. Her şey güzel olacak sen endişe etme! İnan bana!" dedikten sonra Berfin'in masada duran ellerini tuttu. Lorin de Berfin'e üzülerek ve dudaklarını bastırır halde baktıktan sonra o da ellerini tuttu. Bu kızlar gerçekten birbirlerini çok seviyorlar ve sürekli iyi zamanda da kötü zamanda da birbirlerine destek oluyorlardı. Onlar bilikteyken güçlülerdi.Kızlar böyle konuşadursun Ferman, Mahmut Bey, Edip ve Rodin plaza hakkında konuşuyorlardı. Mahmut Bey,"Ferman, oğlum Kaplanların gelir giderleri ne âlemde? Onlar şimdi kına, düğün derken işleri biraz aksatabilirler. Siz Ediple onlara biraz destek olun arka çıkın. Bundan böyle akrabayız sonuçta."
"He baba doğru dersin. Biz zaten Edip ve Rodin ile bu sabah biraz karıştırdık dosyaları. Bir sıkıntı yoktu. Olursa yardımcı oluruz tabi!"
"Hıh tamam. Sorun yok o zaman." Rodin,"Dede, ııı şey Berfin'in evleneceği adam, Devrim, bu adamın ailesini tanıyoruz tamam. Ama bu çocuk hakkında en ufak bir bilgimiz yok. Ki zaten önceden bize böyle birinden bahsetmediler bile. İşinize karışmak istemem ama ne kadar doğru yapıyoruz bilemiyorum!" Edip,"Aynen ağabey Rodin'e hak veriyorum. Yani bu çocuğun ismini bile ilk defa duyuyoruz. Sonra bir sıkıntı çıkmaz değil?" Mahmut Bey,"Yok oğlum yok. Bir sıkıntı falan çıkmaz inşallah. Ben Ferhat'ı tanırım. O bize yanlış yapmaz."
"Hee. Babam doğru söyler. Onlarla bunca yıllık hukukumuz var. Yanlış yapmazlar."
"Siz öyle diyorsanız..." diye cevapladı Edip.
Devrim o kadar gaza basmıştı ki Macit korkudan koltukla pencerenin üstündeki kolu tutmuş bide geriye yaslanıp koltuğun kolunu tutuyordu. Kaza yapacaklar diye korkan Macit, Devrim'in hâlâ umursamadan arabayı aynı hızla kullanmasına sinirlendi.
"Ağabey ne yapıyorsun Allah aşkına yavv? Ralli mi yapıyoruz işe mi gidiyoruz belli değil! Yavaşlasana biraz, ağabey kime diyorum hooop?!" deyip elini Devrim'in yüzüne doğru salladı. Devrim'in tepkisizliğine ve pis pis sırıtışına sinirlenen Macit,"Hoop, ya kime diyorum ben? Şşt?!"
"Ne oldu? Tırstın mı haa? Korkma korkma bir şey olmaz! Ben İstanbulda iken hep böyle sürüyordum oğlum. Bide o trafikte düşün yani!" deyip daha fazla gaza bastı. Birden irkilince "Laaan! Ağabey bak sen kendi canını düşünmüyor olabilirsin ama ben düşünüyorum tamam mı? Can bu can patlıcan değil!" kendini düzelterek devam etti,"Bide o korkmaktan değil, Allah'ın kendisinin verip kendisinin alacağı canı senin almak istemene kızıyorum sadece! Nıç nıç nıç!.."
"Allah Allah sen ne zamandandır canının kıymetini bilir oldun?!" deyip Macit'e dalga geçer gibi güldü.
Şirkete vardıklarında Macit hiç beklemeden arabadan indi. Devrim de birkaç saniye arabanın içinden plazaya baktıktan sonra indi. Anahtarları plazanın valesine fırlattı. Ona göz kırptı. Macit merdivenlerden çıkarken Devrim yine bir süre plazaya bakarak,"Uzun zaman oldu ha?!" deyip kaşlarını kaldırarak dudaklarının kenarını aşağı sarkıttı. Macit de ona bakıp gülerek,"Tabi uzun zaman oldu! Sen İstanbulda iken buralar çok özledi seni!" deyip omzuna vurdu. Ardından merdivenleri yavaş yavaş çıkarak plazaya girdiler.Vote ve yorum yapmayı unutmayın sevdiceklerim...😍😘😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Hediyeler
ChickLitBilinmeyen sevgiler, uzaktan sevmeler ve gizli hediyeler... Şu an acemi olarak yazıyorum bu kitabı. Benim ilk kitabım olduğu için bazı hatalarım olabilir şimdiden affoluna... Sevgilerimle seymaokcu... Tüm hakları saklıdır...