BÖLÜM 4

120 4 1
                                    

Lee Go Ahn'ın gözyaşları benim vücuduma akarken ben de ağlamak istiyordum, gelecek tüm acıları şimdiden akıtmak... Tam da buna hazırken Jungkook geldi yanıma.
"Merhaba beyefendi, ben Lee Inn Soe'nin kocası olacak kişiyim. Siz de abisi olmalısınız. Sizi burada görmek büyük bir şeref..."
Yoğun bir alayla yoğrulan ses tonuna aldırmadan abime odaklanmaya çalıştım ama onun da bu alayı ailemin de fark ediyor olması...
Jungkook konuşmasına elbette devam etti, ona yönelen keskin bakışlarıma aldırmadan.
" Böyle geleceğinizi şükür ki önceden tahmin etmiştim ve size de giyecek bir şeyler aldım. Gelin nerede olduklarını göstereyim. Mağlum bütin bakışlar size odaklandı."
Benim aileme böyle mi konuşuyordu? Tam abim ağzını açacakken ben daha önce davrandım.
"Ah Jungkook, sorun değil. Ben bir rahatsızlık duymuyorum. Hem dikkat çekebilmek beceri gerektirmez mi?"
Daha yakın gözükmek için koluna geçirdiğim koluma şaşkınlıkla baktı. İlk başta anlamasa da o zeki biriydi ve eğer bana olumsuz bir cevap verirse bunun abimi şüphelendireceğini fark etmişti ki eğer bu gerçekleşirse bahçede, herkesin önünde gerçekleşecek olan silahlı çatışma onun için pek de iyi olmazdı. Ne kadar sinirli olsa da 'evet' anlamında salladı başını, onun benim ailemi ezebilme şansını onun elinde almak elbette öfkelendirecekti onu. Bu düşünceyle yüzümde şeytance bir gülümseme oluşmuştu.
O sırada "Gel, dans edelim." diyerek beni ortaya sürükledi Jungkook. Bu adamın amacı neydi? Bazen çapkın neşe dolu birine dönüşürken bazen de bir katile bürünüyordu. Düşmemeye dikkat ederek enstrümanların önündeki boşluğa doğru ilerledim.
    İlk önce durduk ve elini belime koydu, diğerini de. Başımı çenesinin altına yerleştirdi, şimdi ne kadar çok isterdim topuklu giyiyor olmak. Sanki beni ezebileceğini hatırlatıyormuşçasına küçüçük hissediyordum kendimi  ama bir yandan da içime bir huzur yayılıyordu. 
     Evet, şimdi yavaş yavaş kabulleniyorum ki ben bu adamı seviyorum ancak bazen ona olan nefretim sınırı geçebiliyordu ya da, ya da tam tersi miydi de ben buna mı inanmak istiyordum?
     Ben düşüncelerim içinde boğulurken belimde hissettiğim acıyla irkildim ve bakışlarım direkmen acıların kaynağına, Jungkook'a gitti.
    "Bana aşık olmanı istemiyorum küçük savaşçı, o zaman yaptığım hiçbir şey sana acı vermez."
      Bu kadar belli mi ediyordum?
    "Sen... Sen bunu da nereden çıkardın. Seninleyken bir kalbim olduğunu bile unutuyorum ben."
     "Evet, kendi vücudumda dahi hissedebildiğim kalp atışların da bunu söylüyordu cidden."
     Kalbim, kalbimi dinlediğim zaman cidden de yerinden çıkmak istiyormuşçasına atıyordu. Hayır, hayır kalbim de bana ihanet ediyor olamazdı değil mi? Evet, ondan hoşlandığımı kabul ediyordum ama bunun sadece bir stockholm sendromundan ibaret olduğunu zannetmiştim. Ama belki, belki kalbim de bu sendroma ayak uyduruyor olamaz mıydı?
    "Bunların senle bir alakası yok. Kalbimi coşturan şey ailemin burda olması."
     Bu sözlerimin onu kızdırmasını beklerken yüzümde oluşan gülümseme...
    "İşte buna gerçekten sevindim."
    Şimdi de kalbimin coşkusunu vücudum ele geçirmişti. Korkum dışarı çıkmak istiyormuşçasına sallıyordu sanki bedenimi. Hayır, tekrar geleceğin endişesine kapılmak istemiyordum. Çünkü her seferinde son arzum kendim için diğer insanların canının yanmasıydı. Ben serti oynamalıydım.
    "Biliyor musun Jungkook? Şu ana kadar sana karşı zayıf davrandığımı kabul ediyorum ama bundan sonrasında benliğimin bu bölümünü hiç göremeyeceksin. O yüzden sonuna kadar tadını çıkar."
     İşte bu sözlerim karşısında irkilmişti, tıpkı benim de irkildiğim gibi. Sanki, sanki bir anda hiçbir şeyim yokmuş gibi konuşmuştum. Sanki, sanki sevdiğim herkesi kaybetmiş gibi kendim için her şeyi feda edebilecekmiş gibi konuşmuştum, ailemi bile.
    O sırada Jimin denen adam geldi yanımıza.
    "Jungkook izin verirsen bu hanımefendiyle biraz da ben dans edeyim?"
     'Tamam' anlamında salladı başını Jungkook. Sonrasında ise onun ellerinin yerini Jimininkiler almıştı. Yakındık, en az Jungkook'la olduğumuz kadar yakın.
    "Jungkook'un ne kadar psikopat olduğunu biliyor musun?"
    Bu soruyla afallamıştım, bu adam kendi arkadaşının bir psikopat olduğunu kabul ediyor muydu? Onu sevmediği için miydi bu kabuliyet yoksa sevdiklerindeki kötüleri inkar etmeyecek kadar asil olduğundan mı?
     'Evet' anlamında salladım başımı.
   " Peki neden onunla evlenmek istiyorsun?"
     Bir cevap verememiştim. Ona gerçekleri söylersem bunu Jungkook'a yetiştirip yetiştirmeyeceğinden emin değildim çünkü.
    "Ben... Ona aşık oldum. Doktorlar da bazen macera arıyor işte."
    "A demek ki doktorsun. O zaman yeterince macerayla karşılaşıyorsundur."
     Bu adam neden bu kadar sorguluyordu.
    "Hem biliyor musun bu adam bir katil. Öldürdüğü insanların sayısı iki elimin parmağını dahi geçer."
     Bu durum gittikçe beni huzursuz etmeye başlamıştı.
     "A katil mi? Ne güzel. Her zaman bir katille evlenip neden böyle şeyler yaptığını gözlemlemek istemişimdir. Şimdi izin verirsen kocamın yanına gitmek istiyorum."
..............................

Evet yeni bir bölüm. Bi dahaki böşüm evlilikten sonrası olacak. Lütfen votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Yeni bölüm için gereken 5 vote ve 10 yorum. İyi geceler hepinize.
............................

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 06, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MAFYA /JEON JUNGKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin