BÖLÜM 3

102 4 0
                                    

Eve döndüğümüzde bahçede onlarca insan vardı ve dekorasyonla uğraşıyordu. Hayretle baktım Jungkook'a. Kesinlikle bu kadarını beklemiyordum, bana acı çektirebilmek için bu kadar can attığını hiç tahmin edememiştim ya da sonuçlarından o kadar korkuyordum ki beynim bunu düşünmek dahi istemiyordu.
Hevesli, aç bir tınıyla baktı gözlerime.
"Kuaförün odanda ve adamlarım sana odanı şimdi gösterecek. Hazırlandıktan sonra buraya gel çünkü abinle kardeşini buraya çağırdım. Tahminimce yarım saate burda olurlar.
Abim ve kardeşim mi? Hayır, kesinlikle onların bu düğüne şahitlik etmesini istemiyordum.
Bir planım vardı ve düğün gerçekleşmeden onlardan kurtulacaktım. İlk önce polisi yani abimi arayacak, durumdan bahsedecektim. O da kardeşimizi güvenli bir yere götürecek,buraya da Jeon Jungkook tutuklamaları için adamlar yollayacaktı ve kendisi beni gizlice buradan kurtaracaktı. Evet, biliyordum ki buraya yolladığı polislerin çoğu belki de ölecekti ama ailem için bu riski almalıydım, kendim ve ailem için. Böyle düşündüğüm kendimden nefret ediyordum ama korkuyordum, bu adamın yapabileceklerinden korkuyordum. En azından polisler sadece öleceklerdi. Ben ise her gün işkencelerle uyanacaktım belki de, belki de bir süre sonra uyanamayacaktım da. Kafam allak bullak olmuştu, hiçbir şey bilmiyordum. Tek bildiğim şey ise bu planın artık gerçekleşemeyecek olmasıydı. Çünkü yarım saat içinde abime ulaşamazdım, en azından bir günüm olmalıydı, sadece bir tanecik yirmi dört saat.
...

    O kadar fazla çalışan vardı ki daha yarım saat bile olmadan her şey bitmişti. Takılmamak için gelinliğimin eteğini havaya kaldırarak indim merdivenlerden. Jungkook, Jungkook gelmiş olan bazı davetlilerle konuşuyordu ve ben bahçeye indiğimde... Ben bahçeye indiğimde neredeyse bütün gözler bana yönelmişti, Jungkook'unkiler bile. Yüzündeki o narin gülümsemeyle bana yöneldi. Sanki, sanki o eski adamdan bir eser yoktu; sanki, sanki aşık olmuş gibi hissediyordum.
     Bir anda kendime geldim. Neler düşünüyordum ben böyle!? O bir katildi, o... O benim hayatımı cehenneme çevirmek istiyordu. Nefretimi fitilleyebilmek için aşağılarcasına baktım Jungkook'a. Elbette almıştı mesajımı. O melek gülümsemenin yerini gizlemeye çalıştığı bir öfke aldı ve elim eline dokunduğunda... Acıyordu, ne kadar narin tutsa da acıyordu elim, parmaklarımda dolaşan sinirler sanki önceden uyarıyordu beni, hayatım bir düğünle cehenneme düğümlenmeden önce gitmem gerektiğini haber vermek istercesine...
    Hiç çekinmeden, sert bakışlarla kilitlendim gözlerine, içimde biriken tüm başkaldırıyla beraber. Çünkü biliyordum ki bu geceden sonra tüm başkaldırım içime hapsolacaktı. Müzik yavaş yavaş kulağımı bir hülyaya sürüklerken de bırakmadım bakışlarımı. O ise en sonunda vazgeçip kaçırdı bakışlarını ama o sondaki kırılmayı hissedebilmiştim, korkuyordu ama bunun ne olduğunu bilememek... Bunun ne olduğunu bilememek tüm vücudumu bir aleve teslim ediyordu.
    Tam bu alevi buzlara hapsedecekken beni derinlerin derininden kurtardı beni Jungkook.
    "İşte Jimin, eşim olacak güzel hanımefendi."
     Adam, o Jimin dediği adam, her neyse... Süzdü beni. Hislerindeki o onayı hissediyor gibiydim. Beni beğenmişti. Jungkook'un sevdiği insanların beni beğeniyor olduğu düşüncesi... Bir anda midem bulanmıştı ve bu ani dürtüyle ellerim karnıma gitti istemsizce,muhtemelen yüzüm de buruşmuş olmalıydı. Jungkook aniden saran endişeyle bana baktı.
    "İyi misin... tatlım?"
    Tatlım? Bir anlık sinirle doğruldum ve hala daha güçlü olduğumu göstermek istermişçesine dik durdum.
    "İyiyim... Sadece biraz yorgunum galiba. Malum bugün biraz ağırdı benim için. Abim ve kardeşim nerde?"
     Şöyle bir etrafına baktıktan sonra alaycı bir ifadeyle cevap verdi.
    "Şu ucube şekilde giyinmiş iki davetliden mi bahsediyorsun?"
     Gözlerinin baktığı yere baktım. Abim her zamanki takım elbisesini giymiş, kardeşim ise annemin ölmeden önce ona doğum gününde aldığı elbiseyi giymişti ve asla da ucube gibi gözükmüyorlardı. Onlar bu sahte güzelliğin arasındakı saf gerçeklikler gibi parlıyorlardı aslında ama görebilen için... Bu gelinliğin içinde koşabileceğim kadar hızlı koşarak onların yanına vardım.
    "Abi, küçük prenses! Sizi çok merak ettim."
    Abim garipsemiş bir neşeyle cevap verdi bana.
    "Acaba kim daha çok merak etti? Senin evlendiğini duymak... Bunun bir şaka olduğunu zannettim ilk başta. Çünkü prensesimiz yüz yaşında evlenmeyi düşündüğünü söylemişti."
    Gülerek cevap verdim ona. Sonra da küçük prensese döndüm. Eğildim ve yanağına bir öpücük kondurdum.
   " Bu güzeller güzeli prenses de kim? Benim şu çirkin kardeşim olamaz ama değil mi? "
   Gülerek söylediğim bu söze o da gülerek karşılık verdi ama sonrasında gelen gözyaşları... Bana sımsıkı sarıldı ve kulağıma fısıldadı.
    "Beni bırakmanı istemiyorum abla."
....................
Eveeeeet, yeni bir bölüm. Lütfen votelemeyi unutmayın. Sizi seviyorum aşklarım. Yorumlara düşüncelerinizi yazın bakalım, sizce bir dahaki bölümde ne olacak?
.....................

MAFYA /JEON JUNGKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin