2. Bölüm

110 6 5
                                    

Beşinci kez çalıyordu alarm.. üst üste beş kez ve uzun uzun çaldı. O kadar yüksekti ki sesi, yan komşum duvarı birkaç kez yumruklamak zorunda kalmıştı. Üstelik onların küçük canavarları sabahlara kadar ağlarken ben bir kez olsun şikayet etmemiştim. Yorganın altına saklanıp biraz daha bekledim. Eninde sonunda susacaktı herkes, çünkü böyle devam edemezdi. Başımı yastığa gömüp bekledim. Dün aklımda gelir gelmez yatmak yoktu. Hatta biraz daha çalışırım diye düşünüyordum ama gözlerimi dinlendirmek için yatağa en son girdiğimde bir daha kalkacak gücü bulamamıştım. Şimdi de yorganın altına saklanmış inatla sorumluluklarımdan kaçarken bir anlığına yeniden sessizlik oldu, alarm susmuştu, duvarı yumruklayan kimse yoktu ve güneş hâlâ doğmamıştı. Yatağın içi sıcacıktı, yani hâlâ uyuyabilirdim. Evet bunu yapabilirdim ve bütün olanları unutup uyumak için yorganıma biraz daha sarılmıştım ki telefon birkez daha yeri göğü inleterek çalmaya başladı. Bu durum tahammül sınırımı zorluyordu. Telefon elimin ulaşabildiği yerde olsaydı eğer onu duvara atar ve kurtulurdum. Bunun yerine ağlayarak yataktan kalkıp, duvara fırlatmamak için dolabın üzerine bıraktığım telefonun alarmını kapattım. Bu lanet alarmlar ben ölünceye kadar sürekli olarak 07.40 da çalacak ve benim mesaim başlayacaktı. Sadece bugün biraz daha erken kalkmıştım ve bunuda dünden plânlamıştım. Yine de kaç yaşına gelirsem geleyim buna asla ama asla alışamayacaktım. Bu döngünün tek iyi yanı sinirden çıldırdığım için uykumun çabuk açılıyor olmasıydı. Bu yüzden alarmı uzak bir yere kurmak akıllıca ve tek çözüm yoluydu. Hava hâlâ tam aydınlanmadığından ışıkları açıp yatağın üstüne oturdum. Uzun süre bütün günün ne kadar yoğun geçeceğini falan düşündüm. Bilirsin düşünmeye bir kez başladığın zaman ondan kurtulmak asla kolay olmuyor. Her sabah bir şeyler düşünecek kadar vaktim olmuyor tabii ki, sadece bugün her zamankinden daha erken kalkmıştım ve düşünmek için bile yeterince zamanım vardı.

Komodinin üzerindeki bardakta kalan yarım suyu içip boş bardağı yerine geri bıraktıktan sonra kalkıp esneme hareketleri denedim çünkü vücudum mutasyon geçirip ağaç gövdesine dönüyordu. Bu benim için hele de bu yaşta biraz erken olabilirdi. Birkaç hareketten sonra kendimi kaptırmıştım. O kadar saçma hareketler yapıyordum ki bununla kendimi rezil etmekten başka hiçbir şey yapmadığıma eminim. Bir işe yarıyor mu bilmiyorum ama kemiklerim sızlıyordu, ense kökümden aşağı kadar iniyordu sızlamalar. Bu genelde olurdu ve son bir kaç yıldır uyku düzeni bozukluğundan baş ağrıları da artmıştı. Beslenme düzeni ve ağrılarım için birkaç kez ilaç kullanmayı denedim ama daha şimdiden ilaç bağımlısı biri olmak istemiyordum bu yüzden kontrollere gitmeyi bırakmıştım. Olduğum yerde çöküp kalbimin normalleşmesini bekledim ve bir süre sonra sürünerek duşa attım kendimi. Suyu ayarlayıp uzun ve rahatlatıcı bir banyo keyfinin tadını çıkardım. Sıcak suyun değdiği her yer iyileşiyordu sanki, yorgunluğumu alıyordu. Ihtiyacım olan tek şey sıcak bir banyo olabilirdi en başından beri. Bunu fark etmeden biraz abartmış olmalıydım sanırım, içerisi buharla dolmuştu ve öksürmeye başlamıştım bile. Suyu kapatıp yumuşacık gri bornoza sarıldım, içeri geçtim. Tam şu anda yatağa girip rahat bir uyku çekmek için neler vermezdim ki ama ben onun yerine dolaptan saç havlusunu çıkarıp saçlarımı kuruladım. Her şeyin tadına varabilmek için bilerek yavaş yavaş yapıyordum işlerimi çünkü kendimle ilgilenmeyi çok özlemiştim. Fırsatım varken de bunu değerlendirmeliydim. Gerçi bunun için her zamankinden erken kalkıp, uyduruk egzersizler yapmam gerekir miydi emin değilim ama sonuçta iyi hissediyordum. Ya da en iyi ihtimalle kendimi kandırıyordum. Üzerime rahat bir şeyler geçirip aşağı indim. Sırada uzun zamandan sonra ilk defa enfes bir kahvaltı hazırlamak vardı. Su ısıtıcısını çalıştırıp dolaptan peynir ve yumurta çıkardım. Yumurtaları peynirle karıştırıp kızgın tavaya döktüm. Onlar pişerken domateslerimi tabağa dilim dilim doğradım. Üzerine limon sıkıp, tuzunu ekledim ve işte kahvaltı etmeye hazırım. Sıcak çay uzun zaman sonra çok iyi gelmişti mideme. Çayın gücüne hep inanan biriydim de kahve bağımlısı olmuştum bir zamandan sonra.

POLİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin