3.Bölüm:Oyun

66 5 0
                                    

02.04.20.20


Bebeğimin ağlama sesleriyle yerimde kıpırdandım. Kesif bir küf kokusu yoktu aksine bebeğim kokuyordu. Hızlıca kafamı yastıktan kaldırdım ve heyecanla etrafıma bakındım. Bej duvarlarım, gardırobum ve bebeğimin beyaz beşiği beni karşıladı. Şoka girmiş, kilitlenmiştim. Bebeğim oradaydı yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Aceleyle kolumda ve elimin üzerinde bulunan iğne izlerine baktım. Tek bir iz bile yoktu ve ben tenimi parmaklarımda hissediyordum. Bir  rüyadan mı uyanmıştım? Yataktan kalkıp ağlamaya devam eden bebeğimin yanına hızlı adımlarla ilerledim.


Beşiğin içine şokla irileşen gözlerimle baktım. Oradaydı ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana bakıyor onu kucağıma almam için kollarını bana uzatıyordu. Heyecandan titreyen ellerimle tombul kol altlarından onu kavradım ve kucağıma aldım. Göğsüme yaslayıp güzel yüzüne bakmaya başladım. Çatlarcasına ağlaması durulmuş pamuk gibi elleriyle yüzümü kavramıştı. Bu temas olduğum yerde titretmişti beni. Heyecandan düşmemek için onun beşiğinin yanında bulunan pufa çöktüm. Seyrek saçlarla kaplı kafasına göğsüme bastırdım. Kokusunu derince içime çektim.  Şükretmeden duramadım. Kokusunu duymanın nasıl büyük bir nimet olduğunu düşündüm. Gördüklerim ya gerçek olsaydı? Nasıl yaşardım o acıyla? 


Bebeğimin önce altını değiştirdim. Doğru pozisyonu alıp onu emzirmeye başladım. Büyük bir hırs ve özlemle emiyordu, anlam veremedim. Sanırım gece hiç uyanıp doyuramamıştım onu. Kıymet bilmediğim için kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Büyük bir sevgiyle onu yatağa yatırdım ve izlemeye başladım. Onun yanımda nefes alıyor olmasının ne büyük bir olay olduğunu fark ederek izledim. Tüm sevgimi yüreğine işleyerek izledim. Ne kadar zaman geçti öyle bilmiyorum ama uyku bastırmaya başlamıştı. Uyurken onu ezebileceğim düşüncesiyle avuç içlerini ve gözlerine bir öpücük koyup beşiğe yatırdım. Burnumda kalan güzel kokusuyla uykuya daldım.


Ağır ağır kafamı kaldırıp gözlerimi açmadan yatağımda oturur pozisyona geldim. Çok uyuşuktum fakat buna sebep veremedim. Gözlerimi açıp gerindim. Ayağa fırladım evimde değildim, yattığım şey yatağım değildi, etrafımda bebeğimin beşiği yoktu.  Hızlıca odayı turladım. Bebeğim yoktu, soluk almıyordu, ağlamıyordu. Avuçlarımın içine aldığım saçlarımı çekiştirmeye başladım. Bebeğim, bebeğimi kaybetmiştim. O gördüğüm rüya değildi gerçekti. Gerçek olmasaydı nasıl hissedebilirdim teninin sıcaklığını? Allah'ım ben deliriyor muydum? Ben gerçekten deli miydim? Kollarıma baktım, morluklar oradaydı.


Her şey aynıydı. Gerçek neydi? Ben gerçek miydim? Yere çöküp dizlerimin üzerine kafamı koydum ve kendime sarıldım. Bir yandan ağlarken bir yandan öne arkaya sallanıyordum. Kendi zihnim beni yarı yolda bırakmış oyunlar oynama başlamıştı. Ben bu yolda kendime bile güvenemeyecektim. Ben sadece hislerime dayanıp mı bir yola çıkmıştım? Dudaklarımı ısırırken kafamı dizlerim üzerine sağa çevirdim. Allah'ım ne olur bana yardım et. Delirmek istemiyorum ben sadece gerçeğe muhtacım. Ne olur emin olduğum şey benim zihnimin oyunu olmasın. 


Çığlık atmak bağıra bağıra ağlamak istiyordum ama bu anlattıklarım yeni bir tedavi süreci demekti. Ben yeni bir tedavi istemiyordum ben buradan kurtulmak istiyordum. Ben gerçeği istiyordum.  Bir işaret istiyordum delirmediğime inanmak, bu yolda daha iyi savaşabilmek için.  Lütfen dedim kendime, lütfen beni yarı yolda bırakma. Lütfen aklım beni terk etmesin. İnancım olmazsa bir hiç olurdum biliyordum. Hiç olmak istemiyordum, tam olmak istiyordum.



-Merve Özcan



Geçmişteki GelecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin