Bir pansiyonun önüne geldiğimde içeri girmeye karar verdim. Rüzgar üşümeme sebep olmuştu. İçeriye girdiğimde ödemeyi yapıp odama doğru ilerlemeye başladım. Yaşadığım acının verdiği burukluk ve vücudumdaki yorgunluk nefes almamı zorlaştırıyordu. İçeri girdiğimde valizimi bıraktıktan sonra hemen kendimi yatağa attım. Göz yaşlarımla birlikte yastığa sarıldım. Gözlerim ağlamaktan şişmişti. Uykusuzluktan ölsem de uyuyamıyordum. Ruhumdaki acı bedenimi rahat bırakmıyordu. Aniden kapının zorlanmasıyla irkildim.
"Ki..kimsiniz?"
"Aşağıda ödeme yaptığın adam."
Saat 03.00'tü ve bu saatte odama gelmesi beni ürkütmüştü. Kapıyı açmadan konuşmaya devam ettim.
"Ne için gelmiştiniz?"
"Eksik para vermişsiniz. Devamını almaya geldim."
"Doğru verdiğime eminim."
"Aç kapıyı!"
"Gider misiniz lütfen?"
"Paramı almadan bir yere kıpırdamam."
"Paranın eksik olduğu 2 saat sonra mı aklınıza geldi."
"Ver lan paramı."
Kapıyı kırmasıyla korkudan gerileyerek duvara yapıştım. Üzerime gelmeye başlamıştı.
"Tamam vericem paranı ama yeter ki git."
"Paranın yeterli olacağını pek sanmıyorum. Başka şeyler de vermen gerekicek güzellik."
"Defol çabuk odamdan."
"Sen kimsin de beni kavuyosun lan?"
Beni kollarımdan tutup yatağa attı. Kaçmaya çalışıyordum ama beni tutuyordu. Altında, korkudan yerinden çıkacak olan kalbime engel olmaya çalışarak çırpınıyordum. Gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Pantolonunun kemerini çıkardığında kaçamayacağımı anlamamla kalbime giren sancı bir oldu. Korkudan ellerim titriyordu ve deli gibi yalvarıyordum. Tam üzerime eğileceği sırada kapının kırılmasıyla Berk ve arkadaşları odaya daldı. Berk adamın kafasını duvara vururken Cem beni kendime getirmeye çalıştı. Koray ve Batuhan bir süre sonra Berk'i durdurdular. Adam sürüne sürüne odadan çıktığında geçirdiğim şoktan dolayı sesimi bile çıkaramıyordum. Belki beş dakika geç kalsalardı. Belki... Ah düşünmek bile ömrümden ömür alıyor sanki. Berk öfkeden koyulaşmış gözleriyle bana baktığında sığınacak tek kapı olarak görmüştüm onu. Beni kucağına alarak sımsıkı sarıldığında göz yaşlarım arttı ve hıçkırarak ağlamaya başladım.
"Batuhan, Koray şu adamın icabına bakın. Siz karakola götürün ben de en iyi avukatları yolliycam. İçeriden çıkamasın pezevenk. Balım ağlama hadi kendine gel sen de."
"Be..berk çok korktum."
Ağlamaktan konuşamıyordum bile.
"Geçti aşkım, geçti."
Beni kucağında arabaya götürdü. Cem arabayı kullanırken ben arkada onun omzunda ağlamaya devam ettim. Eve geldiğimizde Cem bizden ayrıldı ve buraya 10 dakika uzaklıkta olan evine gitti. Biz de içeri girdik. Beni kucağından hiç indirmeden yukarı yatağa taşıdı. Başıma öpücük kondurduktan sonra tam gidecekti ki onu elinden tuttum.
"Şey... bu gece benimle uyur musun?"
"Emin misin güzelim?"
"Berk ne olursa olsun sana çok ihtiyacım var, tahmin edemeyeceğin kadar çok... Beni bırakma."
"Yalvarsan bile bırakmam seni zaten güzel kızım benim. Kay bakalım."
Başımı göğsüne koydum. O kadar huzurluydu ki burası... Keşke zaman dursaydı o an. Hiç istemedim onun kollarından ayrılmak. Sanki huzurla nefes alabildiğim tek yer burasıydı. Ailemin geçirdiği trafik kazasından sonra kalbimde kalan boşluğu sanki Berk dolduruyordu. Sanki ailemdi. Hatta sankisi fazla. O benim ailem.