Kalbimin atış sesinden dış dünyayı duyma yetimi kaybetmiş bir vaziyetteydim. Kulağımdaki uğultu gitgide artmış, karnımda nedenini bilmediğim bir ağrı belirmişti.Bana doğru dönen keskin bakışlar benim aksime afallamamıştı, oldukça yoğun bir şekilde üzerimdeydi.
Ağır çekimde yanıma oturan bedenle birlikte kaskatı kesilen ben, algılamayı reddedercesine önüme döndürdüm bakışlarımı. Ne kadar yok saymaya çalışsam da halüsinasyon sandığım o koku, tam yanımdan yayılıyordu etrafa.
Uzun zamandır uykuda olan hislerim yazın geldiği haber verilmişçesine uyanmak istiyordu şu anda. Takacak bir maskem, gizlenecek bir meskenim yoktu.
Uzun zamandır planlar üzerine yaşayan ben, onu bir daha göreceğimi aklıma getirmediğimden olsa, inanmadığım kadere lanet etmiştim bir kez daha.
Zihnimde dönen fırtınaya duyduğum 'evet' sesleriyle ara vermiştim. Anlık girmiş olduğum araf sersemletse de bulunduğum konum adına kendime gelmeliydim.
"Sizler de şahitlik ediyor musunuz?" diyen nikah memuruna döndü bakışlarım.
"E-evet." Aynı anda cevap verince seslerimiz birbirine karışmıştı. Duymayalı yıllar olan ses tonu, ne en son duyduğum gibi soğuk ne de ilk duyduğum gibi canlıydı.Bana dönen bakışlarını hissetmemle beraber, refleks olarak ben de ona döndürmüştüm bakışlarımı.
Gözlerinde çözemediğim duygular saklıydı. Bana attığı son bakıştan çok farklı, ama ilk bakışı gibi de değildi.
Görmediğim, duymadığım ve belki de bilmediğim bir Taehyung vardı karşımda.
İmzaların da atılmasıyla hızlıca ayağa kalktım. Sırayla Jin ve Jisoo'ya sarıldım. Onları tebrik ederek buradan kaçmak istedim, bacaklarım artık bedenimi taşıyamayacak durumdaydı.
"Hep mutlu olun çocuklar, her daim aşka inanın." Benim aksime. Sesimin titremesine engel olmaya çalışarak onlara içten bir gülüş bahşettim.
Bu arada arkamdaki Taehyung'u yok sayarak bakmayı reddediyordum.
İçimi bastıran kaçma isteğini nasıl açığa kavuşturacağımı bilmiyordum. Onlara bunu söyleyip modlarını düşürmek istemediğimden susarak kenara çekildim.
Tebrik etmeye gelen insan kalabalığından faydalanarak adımlarımı tuvalete doğru yönlendirdim.
Yıllar içinde oluşturduğum Bayan Kim, Taehyung'u görmemle gardını indirmiş ve sadece Jennie olduğum zamanlara götürmüştü beni.
Halbuki ben bu aşkı öldürmüştüm kafamda. Beni bitirmeden ben onu bitirmeliydim çünkü.
Ancak üzücü ama doğru olan bu aşkı öldürmem mi, yoksa kendimi kandırmam mıydı, bilmiyordum.
♡
Yüzüme vurduğum suyla beraber, zihnimi de aydınlatıyordum yavaştan.
Onu görmemle beraber tekrar bir zavallı gibi davranmış, sanki suç işlemiş gibi kaçmak istemiştim.Tıpki o eski; masum, çıtkırıldım Jennie gibi.
Ama bugün ben Bayan Kim'dim ve benim dünyamda benim kurallarım geçerdi.
Yeniden taktığım duygu geçirmez maskemle tuvaletten çıkacak ve hiçbir şey olmamış gibi devam edecektim.
Bu konuma gelmem hiç kolay olmamıştı ve unutmamak gerekir ki;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the matchmaker, taennie
FanfictionKore'nin en ünlü çöpçatanı Kim Jennie, modern zamanın Afrodit'i olarak anılıyordu. Ancak Bayan Kim'in kimselerin tahmin edemeyeceği bir sırrı vardı. Aslında o, kendi kalp ağrısına derman bulamayan aciz bir çöpçatandan başkası değildi. "İşin aslı, y...