0.7

391 40 20
                                    


"Tamamdır tatlım, ben gerekli notları aldım. Sen numaranı yaz şöyle, eşleştirmeyi oluşturduğumda arayacağım seni."
Bana heyecanla bakan Irene, önüne koyduğum kağıda numarasını yazmıştı bir yandan.

"Çok teşekkür ederim Bayan Kim, en uygun eşleşmeyi yapacağınıza inanıyorum, hatta biliyorum." Heyecanla bana bakan kadına gülümseyerek yanıt verdim. İnsanlara güven vermek beni hoşnut ediyordu.

Şu sıralar kafam çok dolu olduğundan yanlış ilişkilere sebebiyet vermemek adına eşleşmeleri yapmakta acele etmiyordum.

Taehyung'un son sözlerinden sonra geceyi köşeme çekilip sakince bekleyerek geçirmiştim. Tabi söylediklerinden anlam çıkarmaya çalışan tarafımda fırtınalar kopmuştu.
Her ne kadar aramızdaki meselenin son bulduğuna inanmak istesem de söylediği sözler bir haftadır kafamın içinde yankı buluyordu ve uykusuzluk gerçekten zordu.

Ancak yıllar sonra gelip bir sözüyle yine her şeyi bok etmesine izin veremezdim.

Hayat devam ediyordu ve benim sorumluluklarım vardı.

"Görüşmek üzere Bayan Kim!" Ayağa kalkarak Irene'ı geçirmek için kapıya yöneldim.
"Beklemede kal canım, görüşmek üzere." Göz kırparak ona el salladım.

Aynı anda hızla içeri gelen Kai, ona çarptığını fark etmeyecek kadar heyecanlı bir şekilde odaya dalmıştı.

"Jen, söylediğim şeye inanamayacaksın!"
Bu kadar telaş yaparak odaya girmesi, muhtemelen ballı bir müşteriye delaletti.

"Kaiciğim öncelikle özür dile hanımefendiden istersen, hani kibarlık bakımından." Uyarıcı ama alaylı ifademden anlayacağı üzere Irene'a dönerek kibarca konuştu.
"Çok pardon hanımefendi, görüşmek üzere!" Aynı anda kadını resmen arkasından iterek odadan çıkartmıştı.

Gözlerimi büyütmeden edemesem de nasıl olsa gidiyordu, çok da önemli değildi yani.

"Hayırdır, ne bu heyecan? Seni azıcık tanıyorsam büyük oynuyoruz bu sefer." Keyifle bakışlarımı ona çevirdim.

"İnanamayacaksın, otur şöyle anlatıyorum." Masamın önündeki koltuğa oturdum ve karşı koltuğa oturması için elimle işaret ettim.

"Park Rosé!" Söylediği isimle gözleri parıldayarak bana bakıyordu.

"Kai, her müşterimin adını ezbere bilemem, detaya iner misin biraz?" Beklentili gözlerimle baktım ona.

"Jennie, Kore'nin dillere destan sesi ve güzelliğiyle anılan idolünü bilmediğini söyleme bana!" Alaycı bir ifade takınmıştı ancak bana baktığında ciddi olduğumu anlamış olacak ki derince bir of çekti.

"Kai, benim müzik dinlemeye ya da idol gözetlemeye ne vaktim ne isteğim var. Ama sen benim yerime de yaptığın için bu hiçbir zaman bizim için bir dezavantaj olmayacak."

Bayan Kim müzik dinlemekten hoşlanmazdı çünkü ona Jennie'yi hatırlatırdı.

Üniversitedeyken aynı zamanda müzikle de ilgileniyordum, sesim hem vokal hem rap yapmak için gayet uygundu. Bunun üzerine arkadaşımla başvurduğum bir şirketten olumlu dönüş almıştım hatta.

Ama hayallerim de biriyle beraber uzaklaşmıştı benden. Ben de hırslarımın bedenimi ele geçirmesine izin vererek yeni arzulara kapılmıştım.

"Her neyse. Dediğim gibi muhtemelen sen dışında Kore'de herkes bu kızı biliyor ve ona aşık. Ve işte bomba! Rosé ve menajeri görüşmek için buraya geliyor!" Nefessiz konuşmuştu. Aklıma takılan soruları sıralamaya başladım.

"Tamam da niye menajeriyle beraber geliyor? Ona da mı bulacağım birini?"

Saçmalama dercesine gözlerini alayla devirdi. "Jen, saçmalama, düşün yani ne kadar ünlü ki menajersiz gezmiyor kız."
Hâlâ kafama yatmamıştı, sanki iş sözleşmesi imzalıyorduk(!)

the matchmaker, taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin