Sonun Başlangıcı

206 30 15
                                    

Günümüz

'Bazen nefes alamadığınızı hissedersiniz, hayır bu oksijen eksikliğinden falan değildir. Dertlerimiz, söyleyemediklerimiz, eyleme dökemediklerimizdir aslında nefes almamızı engelleyen şey. Konuşmak istersiniz, anlatmak istersiniz. Ama kimseniz yoktur. Sıkıştırır sizi içinizdekiler; tekrar, tekrar ta ki sizi nefessiz bırakana kadar, gönlünüzü iki büklüm bırakana kadar.'

Yazdığım cümleyi noktalayarak, defterimi kapattım. Düşüncelerim beynime hükmetmeye başladığı zamanlar, yazıya dökmek adeta omuzlarımdaki yükü sıfıra indiriyordu. Bu benim kendimi kendime kim olduğumu hatırlatmak amacıyla yaptığım bir rutindi. Ve iyi geldiğini kesinlikle söyleyebilirdim. Çünkü bilirsiniz, sizi kimselerin anlamadığı zamanlarda kendinize sığınmak zorunda kalırsınız. Ve bu sığınma, sığınmaların en güvenli olanıydı.

Düşüncelerimden sıyrılmaya çalışıp kendimi bir sonraki derse hazırladım. Ders; Meslek Etiğiydi. Çok geçmeden öğretmenin içeri girmesiyle sınıf genel olarak sessizliğe büründü ve sahne gelen öğretmene kaldı. Tahtaya büyük harflerle 'ETİK' yazdı ve yüzünü bize dönerek:

''Etik ne demektir? Ve hangi kelimeden türemiştir?'' diye sordu. Elbette ki bu sorunun cevabını derse gelmeden yaptığım küçük çaplı araştırma sayesinde biliyordum. Soruyu cevaplamak için elimi kaldırdım, fakat öğretmen bana değil de bir başkasına söz hakkı vermişti.

 ''Seni dinliyoruz Jungkook.'' Ben de sınıfın geri kalanıyka birlikte  Jungkook'u dinledim.

 ''Etik ya da ahlak felsefesi, felsefenin doğru ve yanlış kavramlarını inceleyen, savunan ve sistemleştiren bir dalıdır. Etik kelimesi Antik Yunanca'daki "ethikos" kelimesinden gelir. Ethikos kelimesinin kökeni ise 'alışkanlık, örf, adet' anlamına gelen "ethos" kelimesidir." Cümlelerini kendinden emin ve peşpeşe sıraladı.

 ''Aynen öyle, teşekkürler Jungkook.''

''Peki, genel olarak insanların etikle aynı anlamı taşıdığını düşündüğü ahlak ve etik kavramlarının farkını söyleyebilecek var mı?'' Bu sefer cevaplamayı umarak elimi kaldırdım. Ve evet bana söz hakkı vermişti. Ses tonumu düzeltmek için minik bir öksürdüm ve şu cümleleri sıraladım.

 ''Etik, toplum tarafından oluşturulmuş kodlar, normlar gibi kurallara karşılık gelir ve örneğin iş yerinde ya da dinde belirlenen normları belirtir. Ahlak ise daha kişisel bir olgudur. Kişinin doğru ve yanlış üzerindeki kendi düşünce ve hislerine dayanmaktadır. Ahlak kişisel olduğu için herkese göre değişebilir ancak etik kuralları toplum için aynıdır, değişmez.''

Cümlelerimi bitirmem ve Jungkook'un bana çok dikkatle baktığını farketmem hemen hemen aynı saniye içinde gerçekleşti. Gülümseyerek karşılık verdim.

 ''Teşekkürler? İsmini öğrenebilir miyim?''

 ''Lalisa, efendim.''

 ''Teşekkürler Lalisa.''

Dersin bitmesiyle eşyalarımı toplayıp öğle yemeği için kafeteryaya doğru gitmeye başladım. Hava çok güzeldi. Ne yakıcı bir güneş, ne de çok soğuk vardı. Sonbaharın bu serin havası beni mutlu eden şeyler arasındaydı. Halim kalırsa akşam eve yürüyerek gitmeyi de aklıma not ettim. Kafeteryaya ulaştığımda Jisoo'yu gördüm. Jisoo, sahip olabildiğim nadir kişilerdendi. Lisede okulumuza kayıt olmuştu ve aynı sokakta oturduğumuzu öğrenmiştim. Herkesten farklıydı çünkü herkes gibi davranmamıştı bana, minnettardım. Lisede beraber aynı üniversiteye gideceğimize dair sözleşmiştik ve evet şu an ikimiz de aynı üniversitedeydik. O hukuk fakültesini okuyordu, babasının hayali kızının kendisi gibi başarılı bir avukat olmasıydı. Bu konuda Jisoo'nun fikri babasıyla aynı olmasa da bir şekilde onun istediği olmuştu. Jisoo bundan hiçbir zaman şikayet etmemişti fakat ben başkalarının hayalini yaşamanın verdiği zorluğu onun gözlerinde görebiliyordum. Ben ise Gazetecilik ve Haber bölümünde okuyordum. Açığa çıkması gereken, karanlıkta kaybolmaya mahkum tutulmuş  pek çok olay vardı ve bunların aydınlanması gerekiyordu.

DÉPAYSEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin