Joja - 1

935 46 13
                                    

Günler anlamını kaybetti ve bütün zaman algını yitirdin. Bu sabah kaçta kalktın? Şu anda saat kaç? Öğle aran ne zaman? Yeterince çalıştın mı? Muhtemelen çalışmışsındır. Kendini tekrar eden klavyedeki tuşlara tıklanma sesi rahatlatıcıydı ancak aynı zamanda seni geriyordu. Geriliyordun çünkü aynı sesi binlerce, hatta milyonlarca kez tekrar tekrar duymak zorunda kalacağını biliyordun. Tık tık tık tık.

Tıklama sesleri giderek yükseliyordu, tuşlara daha hızlı basıyor, daha çok iş yapıyordun ve bu seni delirtiyordu. Birileri senin adını söylüyor gibiydi. Bu ses daha da çok yükseliyordu, daha çok, daha çok. Ta ki...

"Y/N!"

"AY!" Yerinde zıpladın, neredeyse sandalyeden düşüyordun. Derin bir nefes aldın ve şaşkın bir şekilde seni bu sonsuz döngüden koparan kişiye baktın.

"Kızım, sen-sen pek de iyi gözükmüyorsun. İyi misin?" Bu Blain'di, endişeli bir şekilde sana bakıyordu. Elinde tabii ki kahve vardı çünkü Blain de senin ve Joja'daki diğer tüm çalışanlar gibi zar zor uyanık kalabiliyordu.

"Ah, senmişsin. Evet, ben-ben iyiyim. Sadece biraz yorgunum." Kısmen yalan söyleyerek cevap verdin. İyi olmanın hiçbir şekilde imkanı yoktu ama yorgundun. Bu işten yorulmuştun. Bu korkunç hayattan yorulmuştun.

Ekrana bakmaktan sulanmış gözlerini ovuşturdun.

"Bir şeyler içmen gerek. Hadi. Öğlen arası sonsuza kadar sürmeyecek."

Seni yerinden kaldırdı ve binanın içindeki küçük kafeye sürükledi. Her şey beklendiği gibi Joja markalıydı.  Sen at kuyruğundan rastgele çıkmış saçlarını düzeltmeye ve bu dağınıklığını saklamaya çalışırken Blain senin için bir kahve sipariş etti (tabii ki bol kremalı). Boynundaki kırmızı bandanayı gevşetirken, omzunu dürten bir sıcaklık hissettin.

"Bir bardak insan yakıtı, sıcak ve alınmaya hazır." dedi Blain kahveyi daha da çok koluna ittirirken. Kahve sırasıyla ilgili tartışmaya girdiği çalışandan bıktığı belli bir şekilde  orada durmuş kahvesini yudumluyordu. Blain her zaman biraz kavgacı olmuştu ancak sana karşı kibardı.

Kahveyi Blain'den aldın ve bir masaya oturur oturmaz karton kutudaki, ucuz kahveden düşünmeden bir yudum aldın. Kahve kahve kahve kahve.

"Ee çiftçi kız,"  Tulum giymeye başladığından beri Blain seni böyle çağırıyordu ancak büyükbabanın ölmeden önce bir çiftçi olduğunu düşünecek olursak, bunun seni pek de rahatsız ediyor olduğu söylenemezdi. "ilginç bir şeyler yapıyor musun?"

"Asla yapmadım, asla yapmıyorum ve asla yapmayacağım. Boş lâfları bırak Blain, hakkında konuşacak yeni hiçbir şeyimiz yok." Blain karşına oturdu ve kıkırdadı.

"N'apacağız öyleyse, böyle sessizce oturup birbirimize mi bakacağız?" Fermuarlı kazağının ipleriyle oynarken sırıttı.

"Göz kırpmama yarışması gibi mi, bu ilginç olurdu."

"Gerçekten zorlu bir rakipsin, Y/N."

Ona alaycı bir şekilde öpücük attın, o da gülümseyerek aynı şekilde öpücüğü yakaladı ve kalbine bastırdı.

Sen ve Blain sıvı eziyetinizi bitirdikten sonra parmakların klavyedeki o mükemmel marşını duymak için kabinlerinize geri döndünüz.


Okuduğunuz için teşekkürler!


İngilizcedeki bazı kalıplar Türkçeye tam anlamıyla çevrilemiyor, çevrilse bile mantıksız oluyor. Bu nedenle birebir değil, Türkçeye en uygun olacak şekilde çeviriyorum. Lütfen bunu unutmayın.

Stardew Valley Sebastian x Okuyucu (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin