8

88 12 9
                                    

Eunha;

"Konuşman gerekli. Kalbini kırdığın gibi düzelt. Sana dayanamaz o. Affeder."

Keşke öyle olsaydı. Keşke hemen affetseydi. Yeniden telefonu açtım. Bildirim yoktu. Sinb ile konuşmalarını okumak istemiyorum. Ama artık buna bir son verip bakmam gerekti değil mi?

Ekranı açıp konuşmalara girdim. Derin bir nefes alıp okudum. Yanımda olan Yuju'da benle okuyordu.

Eunha: Tamam. Eunha değilim ben. Arkadaşıyım.

Jungkook: O nerede?

Eunha: Sevgilisiyle konuşuyor. Gelir az sonra.

Jungkook: Sevgilisi gerçekten var mı?

Eunha: Evet de neden?

Jungkook: Bana söylemişti... Fakat şaka yapıyor diye inanmadım.

Eunha: Eunha seni sevmiyor. Bak aramızda kalsın ama...

Jungkook: Merak etme... Artık onu rahat bırakıcam...

Eunha: Umarım kızmazsın... Şey geçenlerde Eunha bana... Seninle eğlencesine konuştuğunu söyledi. Canı sıkılınca sadece konuşuyor. Zaten sabahtan akşama kadar sevgilisiyle onu dinliyoruz. Sıkıcı...

Jungkook: Bilmiyordum... Teşekkürler.

Eunha: Gitmem gerek. Görüşürüz.

"Sinb nasıl da yalan uydurmuş öyle?!! Ah ciddrn aklım almıyor. Jungkook da inanmış!! Aptal çocuk!"

"Tamam Yuju sakin ol... Sen benim için Markete gider misin? Bir cips, mısır falan al."

"Tamam."

Yuju'yu gönderdikten sonra konuşmalara girdim.

Eunha: Nasılsın|

Böyle olmaz... Nasıl girsem ki?

Eunha: Selam Jungkook|

Nasıl gireceğim?!!

Jungkook: Niye yazıp yazıp siliyorsun?

Ah harika... Her neyse iyi olmuştu bu.

Eunha: Jungkook... Ben çok üzgünüm...

Jungkook: Ne için?

Eunha: Her şey için... İlk başta da... Sana inanmadığım için.

Jungkook: tamam.

Eunha: Ne tamam?! Bana doğru düzgün cevap ver! Önemli mesele!

Jungkook: Anlamıştım. Biliyordum. Sinb ve Nayeon iş birliği yapıyor.

Eunha: Ne!! Nasıl?!!!

Jungkook: Hadi ama Eunha... Sence ben o kadar saf mıyım? Senin sevgilin yok.

Eunha: Ya varsa?

Jungkook: Yook...

Eunha: Şuan karşımda oturuyorsa? Veya onunla yazışıyorsam?

Jungkook: Kimi kandırıyorsun? Dışarıdayım.

Mesajı okuduktan sonra ilk kafamı kaldırdım. Arkama dönüp camdan baktım. Oradaydı... Ne ara geldi? 3 yıl olmuştu onu görmeyi özlemiştim.

Koşup kapıdan dışarı baktım. Bana bakan bir Jungkook ile karşılaşmıştım. Hemen ona doğru koştum. Büyük bir sarılma gerçekleşmişti. 3 yılın sonunda... Beni kaldırıp döndürmüştü. Eskisi gibiydik. Sonra ondan ayrılıp ona baktım. Sonra bir an yüzü düştü. Bu nedenle benimki de düştü...

"Ne oldu?"

"Saçların..."

Dedi saçlarıma bakarak. Saçlarımı Jungkook'a kızdığım için kesmiştim. Çok üzelerek kestim. Keşke kesmeseydim.

"Biliyorsun..."

"Anladım..."

Sessizlik olmuştu. Saçlarım için üzülüyordu. Çünkü saçlarımı en çok seven Jungkook idi. Aklımdan güzel bir şey geçti ve gülümsedim. Ayaklarımı hafif kaldırdım ve yanağını öptüm.

"Mutlu oldun mu?"

"Evet çok..."

Demişti gülümseyerek. Utanmıştım.

"Şey... Benim, gittikten sonra hiç sevgilim olmadı biliyorsun değil mi?"

"Evet benimde olmadı. Ama güzel kızlar falan bakıyordum arada."

Gözlerimi aöıp ona baktım. Koluna yumruk attım.

"Jungkook!!"

"Ah... Tamam be... Bakmadım tabiki sen en güzelisin."

Gülümsedim ve egomu ortaya koydum.

"Öyleyim..."

Dedim... Sonra içeri girdik.

Sinb;

Uyuya kalmıştım. Çünkü bugün hiç uyuyamadım. Fakat kalkdığımda telefon yoktu. Neredeydi bu? Yoksa almış mıydı?

"Hadi ama... Kızlar!! Neredesiniz?! Çabuk gelin!!"

Seslindim fakat tek bir ses bile yoktu. Lütfen düşündüğüm şey olmasın.

Odalara tek tek baktım. Bir umut bulurum onları diye. Yoktular. Kaçmışlardı işte. Hemen telefonumdan Nayeon'u aradım. Gerçeği onlara söylemeliydim.

"Efendim Sinb?"

"Şey... Eunha ve Umji..."

"Evet??"

"Kaçmışlar..."

"Ne?! Lütfen şaka olduğunu söyle!!"

"Şey... Ben her yeri aradım. Fakat gitmişler."

"Ah... Hwang Eunbi... Veya Sinb... Onları bulmazsan ne yapacağımı biliyorsun değil mi?"

"N-Ne? Anlaşmamızda bu yoktu? Paramı al-"

"Para mı?"

Kahkaha sesi geldi. Yutkundum. Ben neye bulaştım?

"Sen neyden bahsediyorsun Sinb?"

"Ama bana paramı vereceğini söyledin!"

"Para mara yok! Onları bul. Ömür boyu böyle yaşamak zorunda kalırsın!"

"Sen... Sen cidden çok salaksın! Delisin! Sen... Çıldırmışsın! Anlıyor musun?!"

"Hwang Eunbi... Beni anlamıyorsun... Hadi lütfen beni oyalama da yap şu işini!"

Nefes nefese kalmıştım. İhanete uğradığımdan ağlıyordum.

"Seni oyalamıyacağım. Çünkü ben yokum."

"Güldürme beni Sinb... Hadi... Ben seni bulmadan sen o kızı bul..."

Kapattım. Dayanamadım... Yere oturup belimi duvara yasladım. Ayaklarımıda kendime çektim. Bu halimi kimse görmemesi gerekti. Ben neden bu işi kabul etmiştim? Ben ona ne yaptım ki? Gerekenleri yaptım... Ama o karşılığını vermedi...

Hıçkıra hıçkıra ağlayışım odada yankılanıyordu. Sen kaybettin Sinb... Sen kaybettin...


Uzun. Baya. Uzun.

➳lie to me,, eunkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin