Bölüm Üç: Ateş...

35 3 16
                                    

flashback

Odadan çıktığımda çok farklı duygular yaşıyordum. Bir an onun yerine kendimi koymayı denedim ve çıldıracak gibi oldum. Kesinlikle çok zor olmalıydı. Serra Hanım bana bir bardak su ikram etti. Bir kaç hastayla daha konuştuktan sonra Serra Hanım bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Güneş şimdi seni götüreceğim hasta diğerlerinden biraz farklı. O şizofren vb. sık görülen bir hastalığa sahip değil. Aslına bakarsan en rahat iletişim kurabileceğin hastalığa sahip ancak iletişim kurmayı pek sevmiyor. Ağır şeyler yaşamış. Annesi de dahil olmak üzere ziyaretçi kabul etmiyor geldiğinden beri. Ancak belki seninle konuşabilir. Denemekte yarar var. Bu arada hastalığı çözülmeli füj."

Çözülmeli füj hastası olan birine ilk kez rastlıyordum ve doğruyu söylemek gerekirse onunla konuşmayı gerçekten istiyordum. Çünkü o olmayan şeyler gören biri değildi. Bilinci gayet yerinde normal bir bireydi. Ancak tek sorun bazı zamanlarda bilinçsiz olarak bir yerlere gitmesiydi. Bu hastalığa sahip olan insanlar bilinçli olmadan başka bir yere giderler. Bir anda kendilerini bambaşka bir yerde bulurlar. Serra Hanım ile hastanın kapısına kadar ilerledik. Annesini bile kabul etmeyen insan benimle neden konuşsun diye düşünüyorken Serra Hanım kapıyı açıp beni hafifçe içeri itmişti bile. Onunla göz göze geldiğim an buradan kaçıp gitmeyi düşündüm ama çok geçti...

...

Beyaz ve siyahın uyum içinde olduğu bir odadaydım. Bir yatak tam ortada duruyordu. Siyah yatak , beyaz yastıklarla kaplanmıştı. Bir dolap gördüm sonra. Siyah ve beyazın muhteşem uyumu... Normal bir hasta odasına benzemiyordu bu oda. Daha sonra cam kenarındaki tekli koltuğa baktım. Beyaz bir koltuk , Siyah yastık. En sonunda gözlerim onun bal köpüğü rengindeki harelerinde takılı kaldı. Koyu kahve saçları , benden biraz daha açık renkteki teni , küçük diyemeyeceğim biçimli burnu , bir ressamın elinden çıkmışcasına düzgün dudakları... En can alıcı nokta ise bana attığı korkutucu bakışları. Ben tüm bunları saniyeler içinde aklımdan geçirirken bakışlarını gördüğüm an içimde kaçma hissi uyanmıştı. Ancak artık çok geçti. Hiçbir şey söylemeden çekip gidemezdim.

"Şey... merhaba ?"

Ah harika. İlk kelimem "şey" oldu. Ne kadar da mükemmel bir başlangıç. Soru sorar gibi bana attığı bakışlar istediği cevabı almadığını dile getirir nitelikteydi.

"Ben Güneş. Lise öğrencisiyim , aynı zamanda bir psikolog adayıyım. Buraya bir ödev için hastalarla konuşmaya geldim. Serra Hanım sizinle de konuşabileceğimi söyledi. Eğer kabul edersen sana bir kaç sorum olacak."

Herhangi bir tepki vermesini beklerken o sadece bileğime bakıyordu. Anlam vermeye çalıştım bu bakışlarına. Bir kaç saniye içinde bakışları tekrar gözlerimdeydi. Artık soru sorar gibi değildi. Daha çok "s.git" diyordu sanırsam. Karşısındaki tekli koltuğu işaret etti hemen sonrasında tekli koltukta yerimi almıştım bunu bekliyormuş gibi. Aslında annesiyle bile konuşmayan birinin neden beni kabul ettiğini anlamış değildim.

"Adını öğrenebilir miyim?" diye sordum. Henüz benimle konuşmamış olmasından dolayı duyduğum rahatsızlık ve bakışlarından dolayı duyduğum tedirginlik had safhadaydı.

"Konuşmayacak mısın?"

Gözleri bir an için tekrar bileğime kaydı. Daha sonra tekrar bana baktı ve duruşunu dikleştirdi. Sinirli görünüyordu. Konuşacağına dair umutlarım birer birer intihar ederken ayağa kalktım.

"Peki öyleyse. Kusura bakma rahatsız ettim adını söylemeye bile tenezzül etmeyen kişi." dedim imalı bir ses tonuyla. Sinirlenmiştim. Madem oturmamı istedi neden konuşmuyor o zaman? Dalga mı geçiyor benimle ? Zihinsel bir problemi olmadığını biliyorum öyleyse sorun neydi? Öfkeyle adımlarımı kapıya yönlendirdim. Her zaman soğuk olan elim kapı koluyla buluştuğunda çok güzel bir ses doldu kulaklarıma.

"Ateş." Duyduğum kelimeye anlam verememekle birlikte konuştuğu için şaşkındım. Arkamı döndüğümde onun da ayağa kalktığını gördüm. Çekmeceyi karıştırdı ve bana bir krem uzattı. Minicik bir kutusu vardı.

"Bileğindeki morluğa iyi gelecektir. Kötü görünüyor. Ayrıca adım Ateş , asi kız."

Tabii ya! Babam yüzünden bir kez daha rezil olmuştum. Bileğimdeki morluk aklıma bile gelmemişti. Yaklaşık üç gündür var olduğu için artık acısını hissetmiyordum. Bu sebeple kapatmayı unutmuştum. Hafif titreyen ellerimle kremi aldım.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Odadan çıktığımda kremi cebime attım. Ne tuhaf bir an yaşamıştım ben az önce. Kesinlikle bugün edindiğim tecrübeleri unutamayacaktım.

SAAT 01.24

Tüm gece boyu uğraşıp dosyayı hazırlamayı başarmıştım. Yarın okula gittiğimde teslim edip bu ödevden kurtulacaktım. Kapının açılma sesiyle panikledim. Gelen tabii ki babam ve onunla beraber yayılan yoğun alkol kokusuydu. Evin kapısının kapandığını duydum. Daha sonra adım seslerini ve odamın kapısının açılması beraberinde geldi. Çok sinirli gözüküyordu.

"Uyumadın mı lan sen hala?!"

"Ödevim vardı baba. Onu bitirdim."

"Başlatma ödevine! Cevap veriyor bir de!"

"Baba soru sordun , cevapladım."

"Senin dilin çok uzamış Güneş Hanım, saçların da uzadı mı bari ?!"

O günü hatırlamak tekrar gözlerimin dolmasını sağlamıştı. Annemin öldüğü gece... Henüz ortaokuldaydım. Babam annemi aldatmıştı. Annem ise üst üste gelen sebepler yüzünden gittikçe daha çok kaybetmişti akıl sağlığını. Annem psikolojik bir hastaydı. Bu onun ölümüne sebep olmuştu. Babam bizimle yaşamıyordu o dönemlerde. Bir gün okuldan eve döndüğümde annemi mutfakta , elinde bir bıçak ile kanlar içinde yerde yatarken bulmuştum. Henüz sekizinci sınıfa gidiyordum. Yaşadıklarım çok ağırken üstüne annemi o halde gördüğüm zaman uzun süre kendime gelememiştim. Komşularımız eve gelmişti çığlıklarım üzerine. Bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmadı tabii. Annem kendini bıçakladıktan sonra babam ile yaşamaya mecbur kalmıştım. Annem belki de duyduğu hayali seslere daha fazla dayanamamıştı. Annemin öldüğü gece odamda gece yarısına kadar ağlamıştım. Daha sonra odamın kapısının sert bir şekilde açıldığını ve babamın odaya girdiğini hatırlıyorum. Ağladığım için sesten uyuyamadığını söylemişti. Alkollüydü. Babamı ilk sarhoş görüşümdü. Eline bir makas alıp bana ceza olsun diye saçlarımı kestiği gün...

Gözlerim bir kez daha dolduğunda babam odadan gitmişti. Bir kaç dakika sonra toparlanıp elimi yüzümü yıkadım. Daha sonra ödevimi de çantama koyup kendimi uykuya teslim ettim...

Güneş'in Yörüngesinde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin