Pandora'nın Kutusu- Sezon Finali Part 1

524 29 3
                                    

"Acılarımız da birbirine benziyor artık. Birbirine benzeyen parmaklar gibi; ama her birinin eşsiz bir izi var."
EMRAH SERBES

Omzunda hissettiği ellerle başını Nare'ye doğru çevirdi. Hiçbir şey demeden sıkıca sarıldı.

"Geçecek..." Diye fısıldadı. "Sana söz veriyorum, beraber atlatacağız..."

Zaman işlemiyor, mekan anlamını yitiriyordu. Sadece sığındı kollar vardı Gediz için. Yıllar sonra ilk defa birinin kollarına sığınmıştı. Yürekleri birleşmişti. Bunu düşündükçe ellerindeki karıncalanma tüm vücudunu sarmaya başlamıştı. Derin bir nefes aldı, ezberlemek istercesine. Kadının bedenini kendi bedeninden uzaklaştırmadan önce son bir kez kapadı gözlerini...
******************************
Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı ve perdesi çekili olmayan pencereden giren güneş ışınlarını selamladı gülümsemesiyle. Yataktan kalkıp pencereye yanaştı ve pencereyi açarak sabahın tatlı esintisinin odayı doldurmasına izin verdi. Hafif ürpermişti ama baharın habercisi olan çiçek kokuları ciğerini doldurduğunda huzurla kapadı gözlerini ve derin bir nefes aldı. Dudaklarında minik ama huzur dolu bir gülümseme vardı. Üzerine sabahlığını geçirdi ve odanın bahçeye açılan kapısından bahçeye çıktı. Mini botanik bahçeyi andıran bir bahçesi vardı Işıklı Malikanesinin ve bu görsel şölen insanın bedenine müthiş bir gevşeme bahşediyordu.

Yeni bir hayatı yaşıyordu Nare. Muğla'ya adım attığı ve Gediz'in merhametiyle tanıştığı gün biliyordu hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Yaralarını saracak ve bir kısmı elinden çalınan bu hayatın geri kalanını layıkıyla yaşayacaktı. Ama o zaman bilmediği tek bir şey vardı; bu yolda yalnız değildi. Nare aydınlığına kavuşsun diye Gediz yanıyordu. Kalbi cayır cayır yanarken, Nare'nin gülümsemesi ruhuna serin rüzgarlar üflüyordu... Gediz yangınını da rüzgarını da seçmişti. Sevmişti.

Henüz açmaya başlayan güllerden birine yanaştı ve parmaklarını narin yaprakları üzerinde gezdirdi. İncitmeye korkar gibi. Şimdiye değin kimsenin ona dokunmadığı gibi. Bir defa olsun, babasının kucağına uzanıp saçının böyle okşanmasını ne çok dilerdi henüz hiçbir şeyin farkında değilken. Sonra istenmeyen bir çocuk olduğunu anladı. Bu defa sadece bir gülümseme bekledi babasından. Babası bilmiyordu belki ama gülümsemesi de okşayabilirdi Nare'nin saçlarını, sımsıkı sarılabilirdi bir gülümsemeyle....

"Günaydın..." Arkasından gelen ses irkilmesine neden olduğunda düşüncelere dalıp gittiğini fark etmişti. Başını çevirip gülümsedi. "Günaydın..." Elindeki kahve bardağından Nare'ye doğru uzatarak konuşmaya başladı. "Hadi gel, şöyle geçelim." Başıyla gösterdiği masa ve sandalyeye doğru yürümeye başladılar. Masaya geçip oturduğunda, Gediz'in gözlerindeki yorgunluk Nare'nin dikkatini çekmişti. Uyumamıştı. Dudaklarını aralayıp iyi olup olmadığını sormak istediğinde konuşmasına fırsat vermeden telaşla elini tuttu.

"Parmaklarını kanatmışsın. Hadi gel, yaranı temizleyelim." Ellerinin arasındaki eline çevirdi başını, gerçekten de parmakları kanıyordu. Güllerle ilgilenirken o kadar mı dalıp gitmişti, kendini yaralayacak ve acısını hissetmeyecek kadar. Yüreğine ne dikenler batmıştı da tek bir "ah" diyememişti, şimdi ellerine batan diken canımı ne kadar yakabilirdi ki.

"Bir diken batması, sorun yok. Acısını hissetmiyorum bile." Dedi Gediz'i rahatlatmak istercesine. Elini elinden ayırıp ayaklandı. "Ben ellerimi temizleyip geleyim." İçi elvermese de başıyla onaylamıştı Gediz kahvesinden bir yudum almadan önce.

Banyo kapısını açacakken, birinin kendisinden önce kapıyı açmasıyla başını çevirdi o yöne. Sorarcasına baktı. Karşısındaki adam suçlu bir çocuk gibi bakışlarını kaçırdı ve başını önüne eğdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 22, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bİ'ÇAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin