12

2.3K 262 124
                                    

zibidi: keşke söyleyebilsem (gönderilmedi)

ama bunu sana nasıl açıklayabilirim ki (gönderilmedi)

damla, alkolün etkisinden çıktığımda bile gözlerimin önündeydin (gönderilmedi)

xxx

zibidi: yürüyüşe çıkalım mı?

şimdi? 

damla: akşam oldu 

yorgunum biraz

zibidi: lütfen?

damla: üf 

peki

xxx

Ekim ayının getirdiği soğuk yüzünden siyah hırkamı üzerime alıp sessizce evden çıktım. Ev arkadaşlarım nereye gittiğimle alakalı yüzlerce soru sormasınlar diye gizlice tüymem şarttı.

Merdivenleri ikişer ikişer atlayarak ilerlerken Zibidi'nin neden buluşmak istediğini düşünüyordum. Belki de sadece takılmak içindi?

Sözleştiğimiz yere geldiğimde sokağın sağ köşesinden dönen kişiyi gördüm. Yaklaştıkça yüzündeki maskeyi gördüm. 

"13 Cuma kadar salak bir filmi sevdiğini söyleme lütfen!"

Karşımda bana Jason olarak bakan kişi normalde ödümü patlatabilirdi ama onu nedensizce ciddiye alamıyordum. Omuzlarını silkti. "O filmin her zaman hüzünlü bir yanı olduğunu düşündüm."

Yanıma geldiğinde sokaktan aşağıya doğru yürümeye başladık. O da siyah bir hırka giymişti. Parfümünün kokusu burnuma geliyordu ve güzel olduğunu düşündüm. "Jason ve hüzün? Ben yalnızca vahşi şeyler gördüm."

"Kişiliğimden parçalar," deyip kahkaha attığında yumruğumu omzuna geçirdim. "Aptal bir film olabilir ama bu ödümü patlatmadığı anlamına gelmiyor."

"Pekala, özür dilerim."

"Ee, nasılsın? Atlatıyor musun?"

"Neyi?"

Kaşlarımı çattım. "Aldatılma olayı?"

Duraksadı. "Ah. Evet. Yavaş yavaş geçiyor," deyip boğazını temizledi. Ona göz ucuyla bakıp yerdeki bir taşa tekme attım. 

"Zordur. Ama geçiyor. Bak bana. 20 yaşındayım ve üç yıl önce olan o şey bana büyük dersler verdi."

Başı bana döndü. "Hiç aşık oldun mu?"

Dişlerimin arasından bir nefes çekip ellerimi ceplerime soktum. "Sanırım hayır. Böyle filmlerde ve kitaplarda anlatılan yüreğinin boğazında atma olayını hiç yaşamadım." Kısa bir sessizlik oldu. Sonra ona baktım. "Sen?"

Omuzlarını silkip başını sağ omzuna doğru yatırdı. "Sanırım olmadım. Ama olabilirim. Henüz gencim."

"Sahi, tam olarak kaç yaşındasın?" 

"21. Neredeyse 22."

Yeniden kaşlarım çatıldı. "Geç mi girdin üniversiteye, yoksa bizim okula mı nakil oldun?"

"Geç başladım." Yüzünü bana neredeyse hiç dönmüyordu. "Biliyor musun, suratındaki şu aptal şeyi çıkartmak istiyorum."

Güldü. Maskenin ardından gelen boğuk gülüşü içimi gıdıkladığında gülüşünün sebebini anlamaya çalışıyordum. "O zaman beni öpmen gerekir," dediğinde yürümeyi kesip aval aval yüzüne baktım. Pardon, maskeye.

"Yavşak mısın?"

Bir kez daha güldü ama bu sefer gülüşü uzun sürdü. "Seni kadar komik yavşak diyen başka birini görmedim yemin ederim."

Kollarımı göğsümde bağlayıp gözlerimi kıstım. "Ben de senin kadar yavşak birini görmedim."

"Uv," dedi kalbini tutup. "Kalbim, gümbürt."

İstemsizce güldüm. "Efektlerin harika," deyip yürümeye devam ettiğimde arkamdan geldi. Bir adım arkamdan yürüyordu ve biz caddeye yaklaşmıştık.

"Yine şu topuz."

"Topuzlarımla derdin ne?"

"O gün sahilde saçların salıktı."

Omzumun üzerinden ona baktım. Ela gözlerinin rengi belli değildi ama sokak lambasının ışıkları gözlerinde parlatmaya yetiyordu. Yeniden önüme döndüm. "Bana sorsan, bence tüm bunlar oyun." Bir taşa daha tekme attım. "Bence sen burada oturmuyorsun. Bence o sahilde bana takılı kalan bir sapıksın. Bence numaramı araştırarak buldun." En sonunda ona doğru dönüp geri geri yürümeye başladım. Tam o an yüzünün ifadesini merak ettim. "Bence sen saplantılı manyağın tekisin," dedim ve önüme yeniden döndüm. "Ama aynı zamanda tüm bu söylediklerim saçmalık," omzumun üzerinden bakıp gülümsedim, "bence."

"Peki bunların saçmalık olduğunu düşünmene ne sebep oluyor?"

"Gözlerin."

"Ne?"

Omzumu silkip yürüyüşümü hızlandırdım. "Samimi bakıyorlar."

"Ya yalansa?"

"Sana güvenmemin yanlış olduğunu biliyorum. Sonuçta yalnızca birkaç gündür tanışıyoruz."

"Ya yalansa?"

"Umurumda değil diyemem. Yalandan nefret ederim. Ama yalan olduğunu düşünsem şu an burada olmazdım."

Güldü. "Kaybedecek bir şeyin yok, değil mi?"

"Kalbim var. Kalbimi kırmana izin veriyorum. Ne kadar salakça, değil mi?"

Arkamdan gelen adım sesleri anlam veremediğim şekilde beni rahatlatıyordu. "Kalbini kırarsam bu oyun biter mi?" dedi dalgavari bir tonla.

"Maskeni çekerim, suratına tükürür, öyle bitiririm," deyip güldüğümde o da güldü. "Hem," dedim "sen bana iyi bir arkadaş olabilirsin. Üçüncü haftanın sonunda gerçekten arkadaşım olabilirsin."

"Ya bana aşık olursan?"

Bir anda durup ona döndüm. "O zaman sen de bana aşık olmak zorunda kalırsın zibidi bozuntusu."

xxx

zibidiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin