Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
şu şekil oturuyoruz
ders çalışmama izin vermiyor
bahsettiğin gibi manyak bir kedi değil
aksine çok akıllı ve sevimli
hatta epey yakışıklı [:
birde
sanırım bana aşık
zibidi: sahibi gibi (gönderilmedi)
anlaşmanıza sevindim
ama sana aşık olduğunu sanmıyorum şımarma hemen
kadınlara karşı gayet nazik bi beyefendidir
sen onu benimle boğuşurken gör
çılgın bir rambo
damla: ahahahjkfgjskasds
sanırım ona alıştım
biraz daha kalsa olmaz mı
zibidi: *hatırlatma*
o benim kedim
*hatırlatma bitmiştir*
damla: lütfen?
yalnızca bir gün daha?
zibidi: *hatırlatma iki*
sana hala kızgınım
*hatırlatma iki bitmiştir*
damla: ]:
zibidi: somurtma
damla: niye
zibidi: somurtunca alt dudağın bükülüyor
Pumanyak aşık olur mazallah
bir vakayla daha uğraşamam
damla: kaç vakayla uğraştın ki bugüne dek
zibidi: gerçekten öğrenmek istediğini sanmıyorum
bu arada
aç kapıyı
ben geldim
xxx
Yerimden hızla kalkıp kapıya doğru koştum ve apartman kapısını açmak için düğmeye bastım. Çok geçmeden ayak sesleri bizim kata ulaştı. Kalp atışlarım birden hızlanmıştı. Ve en sonunda onu gerçek anlamda, ışığın altında ilk kez maskesiz gördüm.
Yüzünde soğuk ve biraz endişeli bir ifade vardı. Ela gözleri gözlerime bir saniyeden fazla bakmıyordu. Geniş omuzlarını belli eden lacivert bir kaşe giymişti. Elinde gri bir bere tutuyordu. Yüzüne biraz daha baktım. Pısırık olduğunu düşünmüştüm komşu çocukken. Ancak şimdi görebiliyordum ne kadar cesur olduğunu. Bana olan hislerinin gücüne yenik düşmemişti ve bu öyle hoşuma gitmişti ki... Çok mahcup hissediyordum. Sürekli özür dilemek istiyordum ondan.
Sivri çenesini bana doğru kaldırıp rastgele bir baş selamı verdi. Kısık ve yorgun bakan ela gözlerini saran kirpikleri ışığın altında açık bir renge bürünmüştü. Siyah saçları yumuşacık ve temiz görünüyordu. Bu çocuk aslında hep bu görüntüye sahipti. Komşu çocuk olduğu zamanları hatırlamaya çalıştım. Fazla silikti. Oysa yakışıklıydı. Tipi bir kenara bırakıldığında bile, o nazik ve tatlı hareketlerini hiç görememiştim. Onu görememiştim çünkü beni sürekli hırpalayan ve bana değer vermeyen bir aptala aşıktım, belki de aşık olduğumu sanmıştım. Ah.
"Merhaba," dedi soğuk bir tavırla. Benim karşımda o gece o halde kaldığı için utanıyor olmalıydı. Ben ondan bin kat utanıyor olabilirdim. Gerçekten öyle çok eziliyordum ki karşısında, kapının arkasına saklanmak istiyordum.
"Ben... Pumi... Şey, Pumanyak'ı getireyim," dedim yüzüne bakmadan. Ellerim soğumuştu. Daha önceden hazırlayıp odama bıraktığım tüm eşyaları aldım ve odamın kapısını açıp Pumanyak'ın çıkmasına izin verdim. Önce yavaş sonra hızlı adımlarla kapıya gitti. Ben gerisinden gidiyordum.
"Merhaba oğlum. Seni gördüğüme sevindim," diyen sevecen ve tatlı sesi duymak ağlamak istememe neden olmuştu. Bir an önce gitmelerini istiyordum, acısını çekmem gereken bir konu vardı. Aralık duran kapıyı Zibidi itince Pumanyak kapıdan çıktı. Bu beni biraz daha üzmüştü çünkü Pumi'ye veda edememiştim. Somurttum ve tüm eşyalarını kapının önüne bıraktım. Kapısı açık duran evcil hayvan kabını da Zibidi'nin ayak dibine doğru ittim.
Pumanyak sahibinin kucağında mutlu mutlu miyavlarken onları izledim. Tam o sırada ikisi de aynı anda bana baktı. Nefesimi tuttum. "Hoşça kal Pumi. Yine gel, olur mu?" dedim gülümseyerek. Öyle çok gülümsüyordum ki, gözlerim kısıldıkları için doldukları belli olmuyordu, bundan emindim.
Pumanyak kısık bir miyavlamayla bana bakmaya devam etti. Bakışlarımı yere indirdim. Zibidi de susuyordu. Pumi'yi kabına yerleştirip doğruldu. Tüm eşyaları toparlayıp öyle dikilmeye devam edince gözlerimin dolu dolu olmasını umursamayıp ona baktım. Kısık gözler beni süzüyordu. Bedenimi kapının arkasına sakladım. "Hoşça kal," diye bir mırıltı döküldü dudaklarımdan.
O hiçbir şey söylemeden arkasını döndüğünde tıpkı filmlerdeki gibi yere yığılıp ağlarım sanıyordum ama öyle olmadı. Dizlerim ve dudaklarım titriyordu ama ağlayamıyordum. Bu soğukluk tokat gibi gelmişti. Merdivenleri inerken havaya doğru, "Teşekkürler," dediğini duydum. Ardından kapıyı yavaşça kapattım.
Doğrusu, bunu hak etmiştim. Ama gerçekten üzülüyordum. Beyaz teni gözüme kadifemsi görünmüştü ilk kez ve ona dokunup acıttığım her bir hücresini okşamak istemiştim. Bu çok fena can yakıyordu; hiçbir şey yapamamak.
İçeri odama gittim ve kendimi yatağa attım. Dakikalarca orada uzanıp tavanı izledim ve Zibidi'yi düşündüm. Beni göz yaşlarına boğan şey ise, telefonumu açtığımda Zibidi'nin beni yeniden engellediğini görmek olmuştu.
xxx
multideki şarkı fazla anlamlı benim için. kalp bırakın, hadi.
şu an aşşşırı güzel bir hava var burada. güneş pembe, hava ılık. saat 05:38. çok konuştum. sizi seviyorum. öpücük. -deniz.