Kehanet

30 4 0
                                    

Dean gözünü açtığında birden gördüğü manzara karşısında küçük dilini yutuyordu. Çünki küçük bir eşikte onlarca metre yukarıdaydı ve parmaklıkların ardında bronz bir odaya bakıyordu, bu sefer hiç rüya gibi hissettirmiyordu bile. Mecburi olarak durmaya devam etti ki ses gelene kadar boş boş bakınıyordu. Ses geldiği anda kulağını açtı ve dinledi, içeriden kalın bir ses geliyordu. Kafasını hafifçe camlardan uzattığında içeriyi net bir şekilde görmüştü. Mor taşlar ile donatılmış altından tahtta bir adam oturuyordu ve bu adamı hemen göğsündeki yara izinden tanımıştı Dean , tek farkı adamın altında bir şortu vardı ve boyutu iki metre kadardı. Adam birilerine kızıyordu "Grex." dedi kalın sesi "Buraya gel."
Deanin görüşüne ozaman gelmişti işte o korkunç şey, zombi gibi yanık pis bir teni vardı, derisi aşınmış tırnakları fırlamış, bir deri bir kemikti, dişleri güneş gibi sarıydı. İnce kollarının arkasından küreklerinin ordan uzun kemikli bir siyah kanatı vardı. Yaratığın sol ince kolunda mor bir taş vardı.

"Efendim." öne eğildi
"Ne oldu, çocuklar nerede."
"Çömez yardımlarına koştu ama satir olaya el attı."
"Şuan neredeler?"
"Adamlarıma göre biri kampta olsada diğeri kamptan ertesi gün erkenden çıkartılmış."
"Onun peşine felaketleri sal, o lazım, çömeze ne oldu?"
"Heh evet efendim, çömez hala plana dahil, yaşıyor."
"Çok güzel." dedi derinden bir ses ile
"İstediğiniz başka bir şey var mı efendim."
"Var Grex, şimdi bir şey farkettim ki." Birden kafasını parmaklıklara Dean'e çevirdi "İzleniyoruz."

Deanin korkudan ayağı boşluğa bastı ve kendini aşağıya bırakmış halde buldu.

"Dean, Dean, DEAN!"
Dean birden kendini terler içinde uyanarak buldu "Ne oldu bana." nefes nefeseydi
"Bağırıyordun dostum." dedi Leo gülerek karşısında.
"Kheironla konuşmam gerek."
"Onun senle konuşması gerek asıl." Elini uzattı "Gel konuşmamız gereken meseleler var."

Leo Dean'i yavaş yavaş büyük masaya götürdü, masada on iki büyük masanın lider melezleri, nico, kalipso,kıvırcık ve kheiron vardı.
Dean hemen bir sandalye bulup oturdu.
Kheiron o ara hararetli bir şekilde kamp haberlerine bakıyordu ve Deanin geldiğini görerek ara verdi "Geldin demek evlat, iyi uyudun mu?"
"Çok mu beklettim."
"Sıkıntı yok herkes memnun." dediği anda kimsenin memnun olmadığını Dean anlamıştı, Piper ojelerini tazeliyor, bir kız kılıç biliyor, bir diğeri meyve eziyordu. Bunu farkeden Kheiron direk dikkati topladı kendi üstüne.

"Bildiğiniz kadarı ile dün Dean'in kabini belli oldu fakat hiç görmediğim bir şekilde belli oldu, bir parşömen parçasının yanması ile. Dean öncelikle yanlış bilmiyorsam Baban üvey olmalı dimi evlat?"
"Evet." dedi gayet gurur duyarcasına Dean.
"Will senin kabinin belli olurkende böyle aura olmuştu dimi vücudunu alev sarmıştı."
"Evet Kheiron."
"Ozaman yanlış anlamıyorsak senin kabinin Apollondur."
Dean bunu duyunca hiç beklemediği kadar tuhaf hissetti "Yani Babam Apollonmuymuş." dedi Dean "Gerçek Babam."
"Evet." dedi Kheiron "bir kaç ayda bir uğrar, diğer tanrılar gibi umursamaz değildir en azından son yaşadıklarından sonra, tanışırsınız illa. Neyse gelelim konuya. Konu dionysos, uzun senelerdir görmüyosunuz biliyorum aramızda geziyor kılıklara bürünüyor ama görüp görmediğinizi anlamadığınızı biliyorum. Ve evet.. Dionysos geçen bana göründü, evet." dedi bütün dönen başlara "O hep Percy'e gözüküp alay ederdi ama Dionysos Apollondan sonra hassasiyetleşti ve ilk defa bana gözüktü ve bana otele bu melez için." Deani gösterdi "Talimat verdi ve dedi ki 'sayılar şaşırtıcı olabilir Apollon çocuğunu bul.' Dionysosun bu kadar önemsediği olayın içinde yer alan kişisin Dean takdir ettim."
Leo bakıp göz kırptı, dilini çıkarıp eli ile sakin ol işareti yaptı.

| Apollon Melezleri | Percy Jackson.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin