Yer: MİHL, yemekhane
Tarih: 30.03.2020 11.50
Öğle teneffüsü olmuş Yiğit'le yemekhaneye atıştırmaya gelmiştik.
Aldığım bisküviden ağzıma bir tane daha atarken gözlerim tekrar masada tek başına oturmuş Emre'ye kaydı.Çattığı kaşlarıyla kahvesine gözlerini adeta kilitlemiş içindeki çubuğu karıştırıp duruyordu.
Açıkçası sınıfta daha sosyal birisine benziyordu ama birkaç dakika önce yanına kurulan gruba bir iki şey söyleyip masadan kaldırmıştı.Şimdi de yanlız oturuyor kahvesiyle göz temasıyla istişare eder gibiydi.
Başımı kola içen Yiğit'e çevirdiğimdeyse
"Sence de Emre garip birisine benzemiyor mu?" dedim tek kaşım istemsizce kalktığında. Bir Emre'ye bir bana baktı."Ne bileyim. Gel, yanına gidelim. Çocuk gözüyle kahve becermeye mi çalışıyor ne yapıyorsa artık?"
Al işte, bizi de başından savacak.
Neyse, biz iyi niyetimizi belli edelim de.
Yiğit önden kalkıp Emre'ye doğru adımlıyor ben de bisküvimi alıp arkasından koşuyordum.
Masasına dikildiğimizde başını kahvesinden kaldırmış önce Yiğit'e sonra bana bakmıştı.
"Oturabiliriz değil mi?"
Yiğidimin sorduğu soruyla göğüsünü şişirerek nefes almış düşünür gibi bir
hali vardı.Paşam, Anastasia Steele bile Christian Grey'in kölelik anlaşmasını imzalarken bu kadar düşünmedi.
Eliyle masayı gösterip sonunda oturmamıza izin verdi.
Maalesef yanıldım. Bizi başından
savmamıştı. Sandalyeleri çekip
oturduğumuzda Emre gözlerini yine kahvesine çevirip karıştırdı."Özür dilerim kardeşim."
Yiğit'in nedenini anlayamadığım özürüyle ters oturduğum sandalyede kıpraştım ve ağzıma bir bisküvi attım.
Merakımı ise Emre'nin sorusu giderecekti."Neden?" diye sormuş başını Yiğit'e çevirmişti.
"Sınıfta uzattığın elini geri çevirdim ya."
Başını olsun anlamında sağ eğdi.
"Hep bu prenses yüzünden."
Yiğit'in kafama vurmasıyla dolu ağzımla, ters ters baktım.
"Annen prenses lan. Bana şunu deme diyorum."
"Doğrudur."
"Bırakın sikiyim belasını!"
"Kanka kimse tutmuyor?"
"İçimdeki iyi niyete diyorum."
İkisi de sırıtmıştı. Asla ciddiye alınmıyorum ben.
"Size güvenebilir miyim?"
"Ayıp ettin Emre! Karşında üç senelik İmam-Hatipliler var."
Onun ciddiliğine karşın benim alaylı sesim garip kaçsa da umursamadım.
Yiğit'i dirseğimle dürtüp "Değil mi?" diye sorduğumda "Ya ya." dedi sahte onayıyla."Hele Ömer!" dedi Yiğit sahte gülümsemesiyle. "Çocuk Cuma günü caminin yanından geçince kendimi namaza gitmiş gibi hissettim diyen birisi.Sen düşün."
Doğruya doğru.
Ama şimdi ciddi bir Ömer olacaktım.
"Tamam, cıvıma.Bir şey anlatacak çocuk."
"Samimiyetinizden dolayı size güvenebileceğimi düşünüyorum."
dedi gözleri ikimizin arasında mekik dokurken. Biz de başımızla onaylayıp dikkat kesilmiş, merakla ona bakıyorduk."Anlatıyorum, beni bölmeyin." dedi ve iç çekip devam etti."Benim okulumda bir çocuk vardı. Nedensizce sevmiyorduk birbirimizi. İlerleyen zamanlarda o, bu nefreti çocukça bir savaşa çevirdi. Taner bana kötülük yaptıkça ben de ona yapıyordum ve bunlar küçük şeyler değildi. Ki zaten şahsımca kendisi ruh hastası birisi. En son ben bunu soyunma odasında bir kızla öpüşürken gördüm, deli gibi sevdiği bir sevgilisi varken üstelik. Müdür de bu konularda çok hassastı.Videolarını çekip müdüre gönderdim. Amacım okuldan atılmasını sağlamaktı ama babasının bu işi parayla halledebileceğini düşünmemiştim. Tabii benim telefondaki kayıtı da sildirdiler. Neyse, bir gün okulun arkasında tek başıma oturuyordum, kimse de gelmez oraya, bir kız geldi kucağıma oturdu. Benimle bir şekilde inatlaştı ben de hırs yapıp...Anladınız işte." Başını eğip kahvesine bakmıştı kısa bir süre. "Videoya çekmiş ve müdüre vermiş. O piçin planı olduğunu tahmin edebilseydim kıza dokunmazdım bile. Babamın motorsiklet sözü de gitti bir de bu siktiğimin okuluna gönderdiler. Ama onu en hassas yerinden vuracağız."
:D?
Bizi masadan kışkışlayacağı konusunda yanılmış ama garip birisi olduğu konusunda yanılmamıştım. Selam verelim dedik borçlu çıktık?
"Vuracağız?" diye sordum yanlış duymadığımı teyit ederek.
"Evet.Bana yardım edeceksiniz yani." dedi tane tane.
"Sebep?"
"Eğlenirsiniz belki," dedi ellerini iki yana açtığında. "değişiklik olur size de."
Yiğit'e baktığımda çatık kaşlarıyla Emre'ye bakıyor, muhtemelen dediklerini kafasında tartıyordu. Biraz daha böyle kaldıktan sonra masaya yasladığı kolunu göğüsünde birleştirip sırtını sandalyeye dayadı.
"Yani...sana yardım edeceğiz ve bu işten bir çıkarımız olmayacak. Hatta zararımız bile olabilir?"
Emre kahvesinden bir yudum almış adem elması aşağı yukarı hareket etmişti.
Gözlerini pencereye çevirdiğindeyse "Belki." dedi ve ekledi."Fakat bilmiyorum...belki karşılığında sizin için yapabileceğim bir şey vardır." dediğinde gözleri Yiğit'i buldu.Yiğit bana, ben Yiğit'e, Emre ikimize bakıyordu. Yiğit "Aklına bir istek geliyor mu?" diye sorduğunda çığlık atmak istedim. Tamam, gençler kanınız deli akıyor ama ben gelemem böyle gizemlere.
Cevabından korktuğum aklımdaki soruyu zorlukla Yiğit'e sundum."Kabul mü ediyoruz?"
Alt dudağını aşağı büzüp "Bilmem." dedi."Aslına bakarsan benim hoşuma gitti bu fikir. Zaten yaptığımız bir şey yok."
En son hayatım çok monoton diye yakınıp, depresyona girdiğimde okul çıkışı birisi beni takip etmiş, trafik kazasının eşiğinden dönmüş, balkondan pis suyu boşaltan teyzenin suyu yere değil başımdan aşağı süzülmüş ve ben bu haldeyken beğendiğim bir çocukla karşılaşmıştım.
Bu işin sonu hayırlı biter mi bilmiyorum.
"Bence..." dedi Emre bardağını kafasına dikmeden önce. Bardağındaki kahveyi tek nefeste bitirdiğindeyse karton bardağı elinde ezmişti. "Yiğidini dinlemelisin."
Oğlum çok mu kasıyorum ben acaba?
Alt tarafı çocukça kavgalarına yardım edeceğiz."Tamam..."dedim.
____